Fotoğraf: PİRHA
Gözaltında kaybedilişinin 26. yılında ailesi, arkadaşları ve sevenleri Hasan Ocak’ı andı. Cumartesi Anneleri’nin Youtube sayfası üzerinden yayınlanan videoda yakınları onsuz geçen 26 yılı anlattı.
Videoda Hasan Ocak’ın köylüsü, okul arkadaşları, kirvesi akrabaları, Cumartesi Anneleri / İnsanları, basası ve annesi “26 yıl geçti. Kalbimizdeki yerin hiç değişmedi” dedi.
Kamer (Köylüsü): Hasan’la aynı köylüyüz. Duvarlarımız bitişikti. Daha sonra Hasan büyüdü. Köyümüze sığamaz oldu.
Ali (Çocukluk arkadaşı): Hasan Ocak’la Elazığ’da aynı mahallede, aynı apartmanda kaldık. Çocuklara çok saygılı, uysal bir çocuktu. Gençlik yıllarında çevresi tarafından sevilen ve sayılan bir gençti. Üniversiteden sonra İstanbul’a yerleştiler. Hasan bir daha buraya dönemedi.
Teslim (Okul arkadaşı): Hasan Ocak orta okul, lise ve üniversite yıllarında beraber okuduğum, yüreği sevgi dolu, dost canlısı bir kardeşimizdi. Kısaca Hasan Ocak okulda arkadaş, sokakta yoldaş, evde kardeşimdi.
Orhan (Üniversite arkadaşı): Hasan üniversite yollarım, can yoldaşı. Zerre kadar mülkiyet duygusu olmayan, yaşının üzerindeki ağırbaşlılığı ve olgunluğunun yanında gülüşüyle çocuklaşan kardeşim. Öyle güzel gülerdi ki onun katledildiğini duyduğumda yanımdaki arkadaşıma şöyle demiştim: En güzel gülenimizi aldılar elimizden!
Cemal (Kirvesi): Hasan Ocak. Kirvem… Avcılarda sık sık evimize gelirdi. Kapıdan içeri girdiğinde çocuklar üzerine atılırdı. Gülüşüyle içeriye ışık dolardı. Büyükle büyük, küçükle küçüktü. Bir olumsuzlukta insanın karşısında mahcup olacağı bir kişilikti.
Emin (Arkadaşı): Hasan yoldaş , herkesin sırtını yaslayabileceği güvenilir bir dağdı. O bir dost, o bir can, o bir kardeşti.
Türkan (Yengesi): Hasan benim için Yaşar Kemal’in İnce Memed’idir. Zalime karşı isyankar, daima masumun yanında. Haksızlığa karşı cesur ama bir o kadar da yüzünde çocuksu bir mahcubiyetle mütevazi, insana daima güven veren bir sakinlikle yaşadığı zamanın İnce Memed’idir.
Hasan (Cumartesi İnsanı): Hasan Ocak’ı abim Rıdvan’ı ararken ailesinin onu bulmak için verdiği mücadeleyle tanıdım. Hasan Ocak’la Rıdvan Karakurt aynı kaderi yaşayan binlerce insandan sadece ikisiydi. Ama büyük bir mücadelenin de simgesi oldular.
Hanife (Cumartesi Annesi): Hasan Ocak’ı ve ailesini Galatasaray Lisesi önünde gördüm. Onu sadece resimlerden tanıyorum ama Hasan Ocak sadece kendi annesinin oğlu değil, hepimizin evladı, kardeşi abisi oldu.
Hasan Ocak hakkındaHasan Ocak 21 Mart 1995'te polisler tarafından gözaltına alındı. Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne götürüldü. Burada başında Bayram Kartal’ın olduğu TİM 3 tarafından işkenceyle sorgulandı. Onu gözaltında gören, gözaltı listesinde adını gören tanıkları vardı ama gözaltına alındığı inkar edildi. Her yerde Hasan'ı arayan ailesi, arkadaşları ve İHD tüm resmi kurumlardan 'bizde yok' cevabı aldı. 58 günlük arayışın sonunda Hasan Ocak'ın ağır işkence izlerini taşıyan ve 'meçhul kişi' olarak işlem gören bedenine, Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaşıldı. Ocak ailesi DGM Başsavcılığına, Beykoz Savcılığına, Fatih Savcılığına başvurdu. İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ve 'Tim-3' polisleri hakkında suç duyurusunda bulundu ama hukuk işletilmedi. Ocak ailesi Adalet Bakanlığına başvuruda bulunarak hukuku işletmeyen, etkin soruşturma yapmayan savcılar hakkında şikayetçi oldu ama Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Müdürlüğü bu şikayeti işleme koymadı. Fatih Cumhuriyet Savcılığı, terörle mücadele polisleri ve olayın soruşturulması ile ilgili görevlerini ihmal eden devlet görevlileri hakkında yapılan çok sayıda suç duyurusunu birleştirdi ve bu dosyada “şikayetler somut bir veriye dayanmıyor” gerekçesi ile takipsizlik kararı verdi. Beykoz Cumhuriyet Savcılığının 1995/1075 Hazırlık Numarası ile takip ettiği dosyada ise 20 yıldır rutin yazışmalar dışında bir işlem yapılmadı. Dosya savcısı sık sık değiştirildi, sonunda takipsizlik kararı verildi. Bu karara yapılan itiraz kabul edildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Hasan Ocak'ın annesi Emine Ocak'ın yaptığı başvuru sonucu aldığı 15 Temmuz 2004 tarihli kararında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "yaşam hakkı"nı düzenleyen 2. maddesinin ihlal edildiğini bildirdi. Türkiye'yi, yaşam hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle 25 bin Euro manevi tazminata mahkum etti |
(HA)