Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Gazeteci Hasan Cemal’in, 4 Aralık 2015 tarihli “Silvan’dan: Bizi acılara ve ölümlere o kadar alıştırdılar ki…” başlıklı köşe yazısı nedeniyle “örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla yargılandığı davanın karar duruşması Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Kararını açıklayan mahkeme, Cemal hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla 3 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmetti.
Hapis cezasının netice olarak 3 bin 360 lira adli para ceza çevrilmesine karar veren heyet, "sanığın sabıkalı olması" gerekçesiyle hükmün açıklanmasını geri bırakmadı ve cezayı ertelemedi.
Cemal: Yazdığım her yazıda barış vardır
Duruşmada hazır bulunan Hasan Cemal esasa ilişkin savunmasını sundu; örgüt propagandası yapmadığını belirterek beraatini talep etti:
"Türkiye bugün demokrasi, hukuk ve özgürlük açısından büyük bir çöküşü yaşıyor. 75 yaşında 50 yıllık bir gazetecinin burada "terör örgütü propagandasıyla yargılanıyor olması da, bu çöküşün hazin fotoğraf karelerinden biridir.
"Şunu vurgulamak isterim: Meslek hayatım boyunca hiçbir zaman 'propaganda yazarı' olmadım. Ve her zaman barışı savundum. Kürt sorunuyla ilgili dört kitap, binlerce yazı yazdım. Hepsinde barış vardır.
"YSK kararı demokrasi tabutuna çakılan son çivi"
"Bunca yıl sonra beni hala "terör propagandasından hapse atmak isteyen zihniyetin hukuk ve özgürlükle ilişkisi yoktur, olamaz. Türkiye'nin demokrasi, hukuk ve özgürlük açısından yaşamakta olduğu büyük çöküşle ilgili birçok fotoğraf karesi gözümün önüne geliyor.
"Bunlar arasında, bugün hala demir parmaklık arkasında tutulan birçok isim var. Çöküşe dair bir göstergeye daha işaret etmeden olmaz. Dünyada 180 ülke var. Ve Türkiye, basın özgürlüğü açısından bu 180 ülke arasında ancak 157. sırada yer alıyor.
"Basın özgürlüğünden böylesine yoksun bir ülke demokrasi, hukuk ve özgürlüğe çok uzak bir ülkedir. Yüksek Seçim Kurulu’nun İstanbul ve İmamoğlu kararına gelince... Demokrasi tabutuna çakılan son çividir.
"Despotlar tarih önünde mahkum olacaklar"
"Sayın Yargıçlar; Bu ülkede demokrasi, hukuk ve özgürlük deyince, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum. Bugün de böyle günlerden birini yaşamaktayım. Ama yine de altını çiziyorum: Demokrasi, hukuk ve özgürlük bayrağı ömrümün sonuna kadar elimden düşmeyecek.
"Çünkü şuna kesin inanıyorum: Despotlar tarih önünde mahkum olmaktan kurtulamayacaklar."
Avukat İlkiz: Söyleşide ismi geçenler aynı suçlamadan beraat etti
Cemal’in ardından söz alan avukat Fikret İlkiz ise suça konu edilen yazıda söyleşi yapılan kişiler hakkında TMK’nın 7/2 maddesine aykırılıktan beraat kararı verilmiş olmasını ve kararın kesinleştiğini hatırlatarak şöyle konuştu:
“Anayasanın 28 inci, 5187 sayılı Basın Kanunun 3. maddesi ve AİHS’nin 10. maddesine göre ifade/basın özgürlüğünün koruması altında bulunduğundan, gazetecilik görevini yerine getirmiş olduğunu ve hakkında beraat kararı verilmesini, talep ediyoruz.”
Para cezası
Verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme, Hasan Cemal’in "örgüt propagandası" suçlamasıyla 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verdi.
Mahkeme, İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin daha önce aynı suçlama ile Hasan Cemal'e 1 yıl 3 ay ceza verdiğini, mevcut dosyanın bu dosya ile birleştirilmesi gerektiğini belirtti. Önceki dosyanın karara bağlanmış olması nedeniyle bunun mümkün olmadığı belirtilen kararda, bu nedenle verilen cezanın 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen 1 yıl 3 aylık süreden mahsup edilerek, 3 ay 22 güne indirilmesine karar verdi.
Bu ceza da 3 bin 360 TL adli para cezasına çevrildi.
Ne olmuştu?
Hasan Cemal, 4 Aralık 2015’te T24 haber sitesinde yayınlanan “Silvan’dan: Bizi acılara, ölümlere o kadar alıştırdılar ki...” başlıklı yazısında Gülsuma Güçer, Mehmet Ali Dünser ve dönemin Silvan Belediye Eş Başkanı Zuhal Tekiner ile yaptığı görüşmeleri ve Silvan’daki gözlemlerini kaleme almıştı.
12 Şubat 2016’da Silvan Cumhuriyet Savcısı Tuba Köse; Güçer, Dünser, Tekiner ve Hasan Cemal hakkında fezleke hazırladı. Yazıda adı geçen üç ismin “propaganda ve suç ve suçluyu övme suçunu işledikleri anlaşıldığından” cezalandırılmalarını talep ederek dosyayı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi.
Aynı savcı, Hasan Cemal için ise yetkisizlik kararı verdi. “Suçu ve suçluyu övmek”, “suç işlemeye alenen tahrik etme”, “hakaret” ve “terör örgütü propagandası” suçlarını işlediğini ileri sürerek dosyayı İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Silvan Cumhuriyet Savcısı Tuba Köse’nin hazırladığı fezlekeyi aynen tekrar ederek iddianame hazırladı ve üç kişi Diyarbakır 4. ACM’de yargılanmaya başladı. Dava sonucunda Güçer beraat etti, Dünser’in dosyası ayrıldı, Tekiner’e ise “örgüt propagandası” suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi.
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi, yerel mahkemenin Tekiner hakkında verdiği mahkumiyet kararını bozdu. Dosyayı tekrar inceleyen Diyarbakır 4. ACM 14 Temmuz 2017’de Tekiner’in beraatına hükmetti.
Hasan Cemal’in dosyasında ise İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı da yetkisizlik kararı verdi. Dosyanın gönderildiği İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmaya Türk Ceza Kanunu 301. Maddesine aykırılıktan devam edilmesi istemiyle Adalet Bakanlığı’ndan izin istedi. Ancak bakanlığın istemin gerekçesini ayrıntısıyla ifade etmesi için dosyayı savcılığa geri göndermesi üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 14 Haziran 2016’da yetkisizlik kararı vererek dosyayı Silvan Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi.
Her iki savcılık tarafından yetkisizlik kararı verilmesi üzerine Bakırköy 1. ACM “yetkili merci tayinini” yaparak soruşturma konusu olayla ilgili savcılık olarak Silvan Cumhuriyet Başsavcılığı’nı tespit etti. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Silvan Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan fezleke doğrultusunda iddianame hazırlayarak Cemal’in TMK 7/2’ye aykırılıktan cezalandırılmasını istedi.
Diyarbakır 9. ACM yetkisizlik kararı vererek dosyanın görevli ve yetkili İstanbul ACM’ye gönderilmesine karar verdi.
Hasan Cemal hakkındaGazeteci, yazar. T24’ta yazılar yazıyor. Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'ün kurucu başkanı. Gazeteciliğe 1969'da Ankara’da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı, Günaydın, Cumhuriyet ve Milliyet gazetelerinde çalıştı. Cumhuriyet gazetesinde Ankara temsilciliği ve genel yayın yönetmenliği yaptı. 1998 itibariyle çalışmaya başladığı Milliyet gazetesinden 15 yıl sonra dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Batsın bu gazetecilik” sözlerini eleştirdiği yazısı yayınlanmayınca ayrıldı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. Kitapları: Çözüm Sürecinde Kürdistan Günlükleri (2014), Delila – Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri (2014), 1915: Ermeni Soykırımı (2012), Barışa Emanet Olun (2011), Türkiye’nin Asker Sorunu (2010), Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim (2005), Kürtler (2004), Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım (1999), Özal Hikayesi (1989), Tarihi Yaşarken Yakalamak (1987), Demokrasi Korkusu (1986), Tank Sesiyle Uyanmak (1986) |
(TP)