Verilen harçlığın miktarı ne olursa olsun, o harçlık gence yetmez. Her yaz başında, okulların açılmasına yakın ve yılbaşında harçlık pazarlıkları yapılır.
Anne babalar harçlığın miktarını artırmak için birtakım şartlar ileri sürerler; gençler bunların baskı olduğunu öne sürer. Her iki taraf da başka aileleri örnek gösterir; sonuçtan memnun kalan pek olmaz.
Anne babalar konuya daha çok fiyatlar ve ihtiyaçlar temelinde yaklaşırlar. Gençler, kendisine verilen harçlıkla neler alacaktır, onların fiyatı nedir, basit bir toplama ya da çarpma işlemiyle sonuca gider.
Örneğin hafta sonunda arkadaşlarla buluşulduğunda, anne babalara göre bir yemek yenir, oradan bir sinemaya gidilir. Bu programın gerçekleşebilmesi için bir de ulaşıma gereksinim vardır.
Oysa gençler açısından işlem bu kadar basit değildir. Kimi zaman gruptaki diğer kişilerin paralarını da ödemek gerekir, hele bu kişi bir kızsa. Bazen sinema çıkışı bir kafeye oturulur.
Bazen, İnternet kafede kalış süresi uzayabilir. Bazen yeni çıkan bir bilgisayar oyunu göze çarpar. O ayın bilgisayar, basketbol ya da moda dergisinde çok ilginç konular olabilir. Cep telefonu ile o ay daha fazla mesajlaşmak gerekebilir. Sonuç olarak gençlere göre, harçlığın miktarını biraz fazla tutmakta her zaman yarar vardır.
Gençlerin istedikleri rakamların hemen onaylanması ve kendilerine sunulması onlara ne kazandırır?
Anne babayla aralarının bir süre için iyi olmasını, kendilerini bir süre için iyi hissetmelerini, arkadaşlarının yanında bir süre rahat etmelerini.
Bu rahatlık ve huzur durumu bir süre sonra yine bozulacaktır, çünkü yapılmak istenen şeyler değişecek, aynı kalanların da fiyatları artacaktır, yani harçlık yine yetmez olacaktır. Bu şekilde işleyen bir harçlık mantığı, kısa süreli olumlu etkiler yaratabilmektedir.
Peki duruma, biraz da uzun vadeli bakarsak ortaya nasıl bir resim çıkıyor?
Elindeki parayı sadece harcamaya odaklanmış bir kişi. Parası bittiği anda sesini yükselten, istediğini elde edince de yine sadece harcamayı düşünen bir genç ve ileride bir yetişkin.
Ancak, yetişkinlik döneminde işler ne yazık ki bu şekilde yürümüyor.Patronunuza "Param bitti, biraz daha verir misiniz?" diyemiyorsunuz veya müşterinize "yaptığınız ödeme yetmedi, biraz daha verir misiniz?" diye soramıyorsunuz.
Gençler yeni şeyler denemeyi sever. Paranın yönetilmesi, bu konuyla ilgili yeni yöntemler denenmesi, kendi içinde heyecanlı bir deneyim olabilir. Bu konuda her genç kendi yöntemlerini geliştirebilir.
Bazı taktikler şunlar olabilir:
* Anne babayla harçlığın miktarı saptanırken genç kendi teklif dökümünü oluşturup görüşme masasına oturabilir. Nerelere harcama yapacağını, bunların ne sıklıkta olacağını iyice düşünebilir. Bu rakamları saptarken de, bir fiyat araştırması yapabilir. Belki her kafenin fiyatı aynı değildir, aynı kalitede bir kot pantolon daha uygun fiyatla da bulunabiliyordur. Böyle bir fiyat araştırması, gencin piyasada aslında ne kadar değişik fiyatlat bulunduğu konusunda uyandırmaya başlar. Genç, serbest pazar ekonomisinden haberdar olmaya başlar.
* İyi bir bütçe yaparken de harcamaları doğru yerlere yapmak kadar, bazı harcamalara sınır koymak da önemlidir. Örneğin, arkadaşlar hep cep telefonuna çağrı bırakıyor ve siz geri arayan kişi oluyorsanız cep telefonu masrafı dayanılmaz boyutlara ulaşabilir. Konuşmalara ve mesajlara uygun bulunan bir sınır konması harçlığın daha uzun süre dayanmasını sağlayabilir. Ya da, her hafta sonu en pahalı programı yapmak yerine, bir hafta sonu daha sade, bir hafta sonu daha kapsamlı bir program yapılabilir.
* Kişinin kendi tarzını yaratması onu hem özel kılar, hem de başkalarının etkisinde kalmasını engeller. En genel geçer kıyafetlerin en pahalı örneklerini almak yerine, kendi rahat ettiği tarzı bulmak ekonomiye de yarar sağlayabilir.
* Harcamaların dengelenmesi kadar, gelir kaynaklarının arttırılması da önemlidir. Bu tabii ki, ailede daha çok sayıda kişiden harçlık toplamak anlamına gelmemektedir. Bunun yerine, evde, ailenin ya da bir tanıdığın işyerinde saat temelinde çalışıp saatlik ücret almak ve geliri arttırmak mümkündür. Daha büyük sınıflarda olanlar minik bir ücret karşılığında özel ders vermeyi de deneyebilirler.
* Harcamalarınızı dengelediniz, belli harcamalarınızı azalttınız, hatta gelirinizi arttırmanın bile bir yolunu buldunuz. Belki biraz para biriktirmeyi bile deneyebilirsiniz. Paranın yavaş yavaş biriktiğini görmek gerçekten ilginç olabilir.
Parasız yaşanmıyor. Bunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Ancak bize yeteceğini düşündüğümüz miktar gerçekten değişemez mi? Çoğunluğun yaptığını yapmaya çalışırsak çok zor.
Her birey nasıl özelse, onun ihtiyaçları, öncelik verdiği konular da kendine özgüdür, özeldir. Herkesin belli bir marka kot alması ne anlama geliyor, ille almak zorunda mısınız?
Belki siz aslında değişik ülkelerin paralarının koleksiyonunu yapmak istiyorsunuz ya da değişik dönemlerin modasına ve bununla ilgili yayınlara ilgi duyuyorsunuz ve paranızı da onlara harcamak istiyorsunuz.
Belki sinemaya ilgi duyuyorsunuz ve hafta sonları daha çok filme gitmek istiyorsunuz ya da hep rahat ettiğiniz kotu giymekten zevk alıyorsunuz.
Geliri ve harcamayı kişinin kendine göre ayarlaması çok önemli. Öbür türlü, para hep başkalarına ayak uydurmak için bir araç haline geliyor ve kişi kendisinin gerçekten ne istediğini bilemez hale gelebiliyor.
Herkesin elindeki paranın hükümdarı olabilmesi dileğiyle...
* Şeniz Pamuk, Klinik Psikolog