Türkiye’nin de tarafı olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde ve Türkiye’nin ulusal yasası olan Çocuk Koruma Kanunu’nda çocukların özgürlüğünden yoksun bırakılmasının başvurulacak en son çare olarak düşünülmesi gerektiği ve uygun olabilecek en kısa süre ile sınırlandırılması gerektiği vurgulanmıştır.
En başta bu çatı ilkeyi vurgulayarak, çocukların özgürlüğünden yoksun bırakılmasının zaten bir ceza olduğunu kabul edersekçıplak arama gibi uygulamaların çocuklara yasal olarak dayatılmasının çocuklar için artı bir ceza anlamına geldiği de en duru haliyle karşımıza çıkacaktır.
Çocukların cinsel istismarının kamuoyunda tartışıldığı şu günlerde hapishanedeki çocuklara yasal olarak dayatılan çıplak arama uygulamasını da tartışmaya ihtiyacımız var. Öncelikle çocuk da olsa, yetişkin de olsa, bir insanın çıplak aranması kesinlikle insanlık onurunu ayaklar altına alan bir uygulamadır. İnsan haklarına inanan herkesin amasız, fakatsız bu uygulamaya karşı çıkması beklenir.
Tüzük ne diyor?
Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün 46. maddesinde çıplak arama tanımlanmıştır. Tüzükteki 46. maddeye göre, bir mahpusun, kuruma sokulması veya bulundurulması yasak madde veya eşya bulundurduğuna dair “makul ve ciddi emarelerin varlığı ve kurum en üst amirinin gerekli görmesi hâlinde”, çıplak olarak veya hapishane tabibi tarafından arama yapılmaktadır. “Makul ve ciddi emarelerin varlığı halinde yasak madde veya eşyanın istenildiği halde verilmemesi durumunda” bu arama “zor kullanılarak” yaptırılır.
“Makul şüphe” makul mü?
“Makul şüphe”nin tanımlanmamasının keyfiyete yol açabilmesi endişe vericidir, ayrıca “zor kullanma”nın sınırları da belirtilmemiştir. Bu maddede, “aramalar insanlık onuruna uygun bir şekilde yapılacaktır” denmektedir ancak zor kullanarak, üstelik makul şüphe dahilinde zor kullanarak bir çocuğu veya yetişkini çıplak aramanın insanlık onuruna uygun olduğu nasıl savunulabilir?
Zor kullanmak deyince çok somutlaşmıyor ancak olası senaryo şu mudur; iki kişi bir çocuğun ellerinden, diğer iki kişi ayaklarından tutup soyuyorlar mı? Bu tasavvurun çok sert ve ürkütücü olduğu açık, ancak aklınıza başka bir yöntem geliyor mu?
Elbette hapishanede çalışan tüm insanların bu aramayı korkunç duygularla, çok isteyerek yapmadıkları tahmin edilebilir ancak bundan nasıl emin olacağız ve bunun izlemesini nasıl sağlayacağız? Bu konuda tek yapabileceğimiz, sadece iyi infaz koruma memuru ya da iyi psikolog olduklarına yönelik ümit beslemek mi olmalı? Bizim en başta sırf bu sebeplerden dolayı kesinlikle iyi bir bağımsız izleme mekanizmasına ve daha da ötesi bu çıplak arama uygulaması gibi çocuklara hiçbir yararının olmayacağı açık olan uygulamalara acilen son verilmesine ihtiyacımız var.
TIKLAYIN - "ÇOCUK HAPİSHANESİ AÇMAK SUÇ ÜRETMEK DEMEK"
Şakran örneği
Bütün bunların yanında, hapishanelerdeki “münferit olmayan” çocuklar arasında yaşanan cinsel şiddeti ve bunların nasıl önlenebileceğini de tartışmalıyız. Cinsel şiddete örnek gösterebilmek için de ne yazık ki çok uzak bir tarihe gitmemize gerek yok. İzmir Şakran Hapishanesi müdürünün imzasının bulunduğu, 24 Şubat 2015 tarihinde basına yansıyan kurum içi yazışmadaki cinsel istismara dair anlatımları tekrar hatırlayalım…
* Zayıf çocukların cinsel istismara uğradıkları,
* Cinsel eğilimleri yüzünden kurumda olan çocukların bu arayışlarını ceza infaz kurumunda da sürdürdükleri, diğer zayıf çocuklara tecavüz ettikleri, hatta bunu grup olarak yaşadıkları,
* Anüslerinden vücutlarına ne kadar uzunlukta hortumu alacakları yönünde kendi aralarında iddiaya girip denedikleri… [1]
Şakran Çocuk Hapishanesi müdürünün imzasını taşıyan bu kurum içi yazışmada ifade edilen “cinsel eğilimleri yüzünden kurumda olan çocuklar” yaklaşımının, toplumsal cinsiyet ve çocukların cinselliğinin özgürleşmesi temelinde ayrıca tartışılması gerekmektedir.
Şakran Çocuk Hapishanesi’nde yaşanan hak ihlallerine ilişkin Türk Tabipler Birliği’nin hapishanede incelemeler sonucunda hazırladığı raporunun kesinlikle okunması gerekiyor.[2]
Muğla E Tipi Hapishanesi
Yine çok uzak tarihlere gitmeden, 27 Şubat 2015 tarihinde Muğla E Tipi hapishanesinde çocukların fiziksel şiddete, cinsel istismara maruz kaldığı CHP Milletvekili Nurettin Demir’in yaptığı incelemeler sonucunda kamuoyunda paylaşılmış ve cinsel istismara maruz kalan çocuğun babasının beyanları kamuoyunda yer almıştır.[3]
Çocukların cinsel istismara maruz kaldığı haberlerinin ardından Türkiye İnsan Hakları Kurumu bu hapishanede bir inceleme gerçekleştirmiş ve Kasım 2015’te inceleme raporunu paylaşmıştır. Raporda yer alan tespitlerde, hapishane idaresinin şiddeti önlemek için “kendince” aldığı endişe verici tedbir şu şekildedir:
“Şiddet olaylarının tespiti amacıyla, sabah ve akşam sayımlarında çocuklardan (T-Shirt ve gömleklerin çeneye doğru kaldırılması ve pantolonların dize kadar sıyrılması talimatı verilmek suretiyle) kıyafetlerini sıyırmalarının istendiği ve böylece vücutlarının kontrol edildiği aktarılmıştır.”[4]
İnceleme heyeti bu durumu, çocukların mahremiyeti açısından başlı başına tartışılır bulmakla birlikte bu yöntemle cinsel saldırı fiillerinin veya vücudun bazı bölgelerindeki fiziksel şiddet emarelerinin tespit edilemeyeceği yönünde değerlendirmiştir. Nitekim inceleme heyeti, yaşanan şiddet ve cinsel istismara ilişkin olaylarda hapishane çalışanlarının pek çok ihmaline işaret etmektedir.
Adana Ceyhan Hapishanesi
Yine çok uzak bir tarihe gitmeden 2014 yılında Adana Ceyhan Hapishanesi’nde çocuklar arasında yaşanan cinsel istismar, 2015 yılında kamuoyuna yansımıştır.[5]
Cinsel istismara maruz kalan çocuğun infaz koruma memurlarına “bana kuvvet kullanarak huzursuz ettiğini söyledim” demesine rağmen bu dikkate alınmamış ve cinsel istismar bir süre devam etmiştir. Yaşanan cinsel istismarın ardından hapishane görevlilerinin ihmaline ilişkin açılan soruşturmada takipsizlik kararı, cinsel şiddete başvuran çocuk hakkında da “nitelikli cinsel istismar” suçundan 12 yıl hapis cezası verilmiştir.
Sorumlular
Daha eski tarihlere gittikçe cinsel istismara dair örnekleri çoğaltmak, ne yazık ki mümkündür. Bu yaşananlardan yola çıkarak elbette tüm hapishanelerde çocuklara karşı cinsel istismar suçları yaşanıyor denilemez ancak bunun münferit olmadığını da vurgulamak gerekiyor. Yaşanan cinsel istismar olaylarında çocukların devlet koruması altında olması sebebiyle hapishane görevlilerinin ve Adalet Bakanlığı’nın doğrudan sorumluluğunun bulunduğuna dikkat çekmek gerekiyor.
Bağımsız izleme
Tüm bu yaşananlara rağmensivil toplum örgütlerinden gelen bağımsız izleme taleplerinin dikkate alınmaması konusunda Adalet Bakanlığı’nın ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bir açıklama yapması gerekmektedir.
Bugüne dek devletin kendi denetim mekanizmaları yoluyla, kendi politikaları yoluyla çözüm üretilememiştir. Onlarca hak ihlali varken ve bu hak ihlalleri günden güne artıyorken, devlet sorumluluk almalı ve otoriter, baskılayıcı tutumlarından bir an önce vazgeçerek tüm bu sorunların çözümüne sivil toplum örgütlerini, bağımsız araştırmacıları, akademisyenleri ve meslek örgütlerini dahil etmeli. Aksi takdirde kapalı kurumların ürettiği şiddetin önlenebilmesi ile ilgili yapılan çalışmaların yeterliliği konusunda endişeler sürecektir. (AY/YY)
[1] http://www.radikal.com.tr/turkiye/sakran-cocuk-cezaevi-itirafi-cocuklar-tecavuze-ugruyor-1300037/
[4] Türkiye İnsan Hakları Kurumu, Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Kasım 2015.