Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın haftasonu Irak Federal Kürdistan Bölgesi Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, Şivan Perwer ve İbrahim Tatlıses ile Diyarbakır buluşmasını Diyarbakırlılara sorduk.
Nebahat Akkoç Başbakan'ın "Dağdakiler inecek, cezaevleri boşalacak" açıklmasının halkta büyük bir beklenti yarattığına dikkat çekerken Özgür Amed ve Naci Sapan, bu açıklamanın altının doldurulmadığını belirtti.
Şahismal Bedirhanoğlu, buluşmanın tüm tartışmalara rağmen çözüm sürecine olumlu katkı sunduğunu vurguladı. Atalay Göçer ise halk iradesinin yok sayıldığını ifade etti.
Kimse keşke olmasaydı demiyor
Nebahat Akkoç (Kadın Merkezi- KAMER Kurucusu): Tarihe not düşen bir buluşma olduğu konusunda herkes mutabık. Seçime yakın olması, BDP’nin programın yeterince içinde olmaması tartışılıyor. Ama çözüm sürecinde geri dönülemeyecek önemli bir virajın alındığı düşünülüyor.
Programın akışıyla ilgili itirazlar olsa da, kimse ‘bu keşke olmasaydı’ demiyor, ‘iyi ki Barzani de Perwer de geldi’ diye düşünüyorlar. Buluşma pek çok insanın yarasına iyi geldi. Siyasi olarak ne getireceğini göreceğiz.
Başbakanın vaatleri çok önemliydi; dağdakilerin indiğini ve cezaevindekilerin çıktığını hep beraber göreceğimizi söylemesini herkes çok önemli bir vaat olarak kabul ediyor. Yani yeni ve daha büyük bir beklenti içine girildi. Cezaevinde ve dağda çocuğu olanlar evlatlarının hasretiyle yaşıyor ve onlar için büyük bir umut doğdu. Bu sözler o kadar büyük kitleler önünde verildi ki, geri dönüş olmayacağını düşünüyoruz.
Son olarak kadınlar için vaadedilmiş hiçbir şey yoktu, çözüm ve barış sürecinin bir parçasının toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaktan geçtiğini ne yazık ki, hiçbir siyasetçi anlamıyor. Şiwan Perwer bile Türkiye’ye adım atar atmaz ‘üç çocuk’ dedi, çok şaşırdım.
Başbakan halkı tehdit etti
Özgür Amed (Özgür Gündem Gazetesi yazarı): Barzani, politik bir görüşme çerçevesinde gelebilir; halk buna bir şey demiyor. Ancak Barzani Rojava politikasına sırt çevirip buraya geldi; işte halkı inciten bu. Erdoğan'ın "Barzani'yi yanıma alırım" diyerek Kürdü kürde kırdırtma tavrını sürdürüyor.
Erdoğan, PKK ve Kürt hareketini saf dışı bırakarak "benim çözüm sürecimi sahiplenirseniz, süreç devam eder" dedi. Bu da Diyarbakır halkına bir tehdittir. Zindanlar boşalacak diyor ancak son iki aydır yaklaşık 150 kişi tutuklandı. Kısacası Erdoğan Diyarbakır'a her çıkartma yaptığında faciayla sonuçlanıyor. Bu sefer de acaba bu çıkartmanın ardından kötü şeyler mi olacak kuşkusu doğuyor. Çünkü Erdoğan asıl meseleyi değil, aktörleri saf dışı bırakarak kendi çerçevesinden yapay gündemleri tartışıyor.
Başbakan muğlak konuştu
Naci Sapan (Gazeteci): Mesud Barzani'nin Kürtlerle Diyarbakır'da buluşması beklentisi vardı. Yaptığı açıklamalarla da barış sürecini desteklemesi Kürtlerin birliği açısından önemliydi. Bunu olumlu buluyorum. Ama Başbakan açısından bence beklentilere cevap verilmedi.
Başbakan, "Cezaevleri boşalacak, dağdakiler inecek" dedi ancak bunun hangi yasal zeminde gerçekleşeceğini söylemedi. Başbakan'dan Diyarbakır'da hukuk ve yasal zeminleri içeren, (TCK ve TMK'da değişiklikler gibi) bir paket bekleniyordu. Hiçbirini açıklamadı. İyi niyetli olsa dahi, ne zaman ve nasıl olacağı belli olmayan muğlak bir açıklama yaptı. Yani güvensizlik ortamını ortadan kaldırmadı.
Kazanan çözüm süreci oldu
Şahismal Bedirhanoğlu (Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği -GÜNSİAD Başkanı): Gezinin sonuçları iyi oldu. Barzani'nin her ne kadar başta tartışılsa da Kürdistan Yönetim Başkanı olarak Diyarbakır'ı ziyareti önemlidir. Şiwan'ın da ülkeye dönmesi heyecan vericiydi. Başta yükselen tansiyon, Başbakan'ın belediyeye gitmesi ile düştü. Bu gezinin en önemli ve kritik hamlesi buydu.
Başbakan'ın Kürdistan kelimesini kullanması, cezaevi ve dağdakilerle ilgili açıklaması önümüzdeki dönem için iyi işaretler. Bu gezinin çözüm sürecine olumlu etki yapacağını düşünüyorum. Tüm taraflar için iyi bir geziydi. Kazanan çözüm süreci oldu. Umarım siyasetçiler de bu olumlu havayı iyi değerlendirir.
Halk iradesi yok sayıldı
Atalay Göçer (Halkların Demokratik Kongresi ve Keskesor): Hrant Dink Kürt kardeşlerine bir soru yöneltir: Türkiye’deki Kürt hareketliliği, Türkiye ile Kuzey Irak’taki soydaşlarının oluşturduğu yeni yönetim arasında barışın ve işbirliğinin elçisi mi olacak, yoksa iki taraf arasındaki gerilimin parçası mı? Bu sorunun cevabı Diyarbakır'da Medeni Yıldırım'ın annesi Fehriye Yıldırım'a ve Rojava'ya rağmen verilmiş oldu.
Aynı gün Berlin'de “Barış sürecine destek verilsin, PKK yasağı kalksın” yürüyüşünün düzenlenmesi ise manidar. 16 Kasım'da gerçekleşen bu iki organizasyon arasında nasıl bir açı olduğu malum. Şivan Perver tarafından Barış sürecinin mimarı olarak nitelendirilen Erdoğan, Gezi Direnişi'yle kaybettiği uluslararası desteği bu buluşmayla yeniden kazanma şansı yakalarken PKK ve PYD geçici de olsa barış sürecinin dışında bırakılmış oldu. PKK'nin ve Rojava Devrimi'nin yok sayılması, barışın yüksek siyasetin ellerine bırakıldığının göstergesidir. Halk iradesi yok sayılmıştır. (NV/ÇT)