Hasgüler, Türk tarafındaki muhalefetin de bundan sonra Denktaş merkezli politikasını bırakması ve sorunun çözümüne yönelik daha geniş bir perspektif belirlemesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Sınır kapılarının geliş gidişlere açılmasının ardından Kıbrıs sorunuyla ilgili olası gelişmelere dair Bianet'in sorularını yanıtlayan Hasgüler'e göre, İki halk arasında bundan sonra mülkiyet sorunu yaşanabilir ve Avrupa Birliği (AB) gibi kurumlar sorunun çözümü için bütçeler hazırlamalı:
Birkaç olasılık...
Türk tarafının geçişlere izin vermesinin üzerinden bir hafta geçiyor. Birçok kesimde Türk tarafının bu girişimi sürpriz olarak görüldü. Siz, bu girişimlerin arka planında ne görüyorsunuz?
Kıbrıs sorununun son iki-üç ayına baktığımızda karşımıza Birleşmiş Milletler'in (BM) Denktaş'ı görüşmelerin sonuçsuz kalmasında sorunlu kişi olarak nitelemesi birinci etken.
İkincisi, yine buna bağlı olarak Türkiye-AB ilişkilerini de Denktaş'ın engellediği izlenimi çıkması. Üçüncü etken de Kıbrıs'ın içinde Kıbrıslıtürkler bir tepki geliştiriyorlardı. Sorunun bu şekilde gidemeyeceğine yönelik bir takım gösteriler yapmaları.
Tabii bunun dışında bazı önemli hususlar da var ki, bunlar da gizli hedefler olabilir. O da Denktaş'ın biraz zeki olmasıyla ilgili.
Ne olabilir bu hedefler?
Bir defa kapıları açarak Rumları psikolojik olarak rahatlatıyor. Zamanlama açısından Paskalya'ya denk getirilmesi Kıbrıs Rum yönetimindekilerin kutsal yerlerini görmek isteğine yanıt oluyor. Bu rastlantıyı da dikkate almak lazım.
Bir başka etken de "bakın biz de çözüm istiyoruz" mesajı vermekle, Kuzeydeki statüyü tanıtmak amaçlı olabilir.
Bu noktadan sonra da işler başka bir noktaya kaymaya başladı. Belki artık her iki taraftaki otoriteleri de aşabilecek yönlere doğru bu süreç evrilebilir. BM ve AB'nin inisiyatiflerinin yıllardır sağlayamadıkları güven artırıcı bir takım önlemler vardı. Bu da işin Türkler ve Rumlar arasında daha kolay çözülebileceğini ortaya çıkardı.
Her açıdan bakıldığında işin önemli bir bölümü halledildi. Ama yine AB'nin sürecin içinde olması, Annan Planı'nın ortada olması vb dış kaynaklı inisiyatifler sorunun güçleşmesine ve karmaşıklaşmasına etki yapmakta.
Türk tarafının tek kozu: Sınır kapıları
Peki, Denktaş'ın bu girişimi BM, AB gibi kurumlardan bağımsız, onlara rağmen atılmış yeni bir hamle olarak görülebilir mi, yoksa onlar da dikkate alınmış mıdır?
Tabii ki, uluslararası konjonktürden bağımsız değil. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), AB, BM'nin baskılarının sonucunda alınmış bir durum. Bu tabii ki yadsınamaz. Yani dışarıdan gelen politikalara karşı Türk tarafının elinde tek kozu vardı o da kapılar. Yıllardır kapıların açılmasına yönelik politika üretenler vardı. Bu da kullanılabilecek tek kozdu. Ama çözüme gitmek konusunda daha işin başındalar. Bu Denktaş'ın içinde bulunduğu durumu aşma girişimidir.
Bunu olumlu bir gelişme olarak görüyor musunuz?
Olumlu bulmak gerekiyor çünkü insanlar bir araya geliyorlar. İnsanlar önceki evlerini, kutsal yerlerini görüyorlar. "Halklar barışacak" argümanının bundan sonra daha da güçlenmesi gerekiyor.
Aşırı uçlara dikkat etmeli
Bu noktada önemli bir belirsizlik de var. Bir haftadır iki taraftan insanlar eski yerlerini görmeye gidiyorlar. İki tarafta da yıllardır edinilmiş mülkiyetler söz konusu. Bu açıdan baktığınızda iki taraf arasında mülkiyetler nedeniyle sorunlar çıkması riski var mı?
Her iki tarafın kuzeyde ve güneyde malları var. Denktaş'ın öteden beri "elinde mülkiyeti olanlar onda kalsın" gibi bir yaklaşımı var. Ama bu ciddi bir sorun. Bu sorunun çözümünün en basit yolu mallar tanzim edilebilir. Bu da AB gibi kurumların buna çok ciddi bir bütçe ayırmalarını gerektiriyor. Çünkü büyük oranda bir nüfus değişiminin yaratacağı sosyolojik, siyasal sonuçları olacak. En azından bunların aşılabilmesi için ciddi bir çaba gerekiyor.
Sorunuza bir daha baktığımızda; elbette ki iki tarafın aşırı uçları da -Enosisciler, aşırı Türk milliyetçileri- henüz kılıçlarını toprağa gömmediler. Bunu da dikkate almak gerekiyor. Bunun için de çeşitli önlemler alınıyor ama bunu zamana bırakma gibi bir eğilim de var.
Bugün Türk-Yunan ilişkilerinde küçük bir gerginlik karşısında bunun nasıl devam ettirileceği ciddi bir sorun. Aynı zamanda Türkiye-AB ilişkileri olumsuz bir etkenle karşı karşıya kaldığında neler olacağı gibi soru işaretleri var. Bu tür riskler her an çıkabilir. Benzer kışkırtıcı olaylar Rumlarda da, Türk tarafında da yaşanabilir. Burada medyaya da önemli bir yükümlülük var.
Önemli olan tahterevalliyi değiştirmek
En azından Denktaş'ın son girişiminin ardından Türk tarafındaki muhalefetle arasında bir uzlaşı olduğu söylenebilir mi, ve tabii sizce bundan sonra muhalefetin yapması gerekenler ne olacak, muhalefetini hangi perspektifte sürdürecek?
Muhalefet kendisini ciddi olarak Denktaş karşıtlığına endekslediği için burada önemli bir hatası var. Yani tahterevallinin bir ucunda Denktaş, bir ucunda da muhalefet. Önemli olan muhalefetin tahterevalliyi değiştirecek bir perspektif geliştirmesidir. Denktaş karşıtlığı muhalefete bir yere kadar izin verebilir, bir yerden sonra izin vermez.
Denktaş karşıtlığı muhalefete önemli bir kazanım sağlamadı. Örneğin muhalefetin AB'yi aşan bir politikası yok. Yani muhalefet işin sadece soyut yönüyle ilgilenen bir politika izliyor. Mesela AB'ye girersek eğitim seviyemiz yükselecek diyorlar halbuki bugüne kadar birçok AB ülkesinde eğitim krizi olduğunu görüyoruz.
Bu noktada da muhalefetten kendini sadece AB ile ilgili değil daha derin, geniş bakabilen bir politika bekliyoruz. 80-90 bin insana öncülük eden bir muhalefet çok ciddi bir felsefi-düşünsel programla ortaya çıktığı için değil, insanlar bu konuda iş bıçak kemiğe dayandığı için hareket etti.
Peki son gelişmeleri de dikkate alarak çözümün gerçekleşmesine yönelik bir öngörüde bulunabiliyor musunuz, sizce sorunun çözümüne daha fazla mı yaklaşılıyor yoksa sorun daha da karmaşık bir hal mi alacak?
Şu anda Kıbrıstaki gelişmeler hakkında öngörüde bulunmak o kadar da kolay değil. Önümüzdeki iki-üç yıl AB parametrelerinin Kıbrıs sorununu belirleyeceği söylenebilir. Eğer Türkiye-AB ilişkileri olumlu bir noktaya gelecekse ve Türkiye'ye AB üyeliği hakkında kesin tarihler verilecekse Kıbrıs sorunun da bir çözüme gideceğini söylemek kahinlik olmaz. Ben, AB ve BM'nin ellerindeki bütün planlarda değişiklik yapabileceğini düşünüyorum. Çünkü planlarda ciddi eksiklikler vardı.(HA/NK/BB)