Güney'deki tartışmalar
Genellikle önceliği Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki (KKTC) tartışmalara veririz ama, Güney Kıbrıs'taki tartışmaların ilginçliği bizdekileri gölgede bıraktı. Rumca gazetelere göre, kilise temsilcilerinden komünist Çalışan Halkın İlerici Partisi'ne (AKEL) kadar bütün siyasi organizasyonlar, Rumların pasaport göstererek Kuzeye geçmelerine ateş püskürüyor.
Baf Metropoliti Hrisostomos, "Pasaport ibraz etmeye mecbur olsalar bile, ata yadigarı evlerini görmek tutkusuyla işgal altındaki bölgelere geçen Rum göçmenlerin bu davranışının kabul edilebilir olduğunu" ancak eğlenmek için gazinoların ziyaret edilmesinin ve Kıbrıslı Rumlara ait olduğunu iddia ettiği otellerde konaklamalar yapılmasının "tamamen akıl almaz bir şey" olduğunu iddia etmiş...
Hadi o bir papaz! Din okullarında eğitim aldı, belki Türklük ve müslümanlık düşmanı olarak yetiştirildi. Ama bütün siyasi partilerin de ayni doğrultuda açıklama yapmasına ne demeli?
AKEL Politbüro üyesi Yannakis Kolakasidis bile, "Anlaşılmaz, kabul edilmez ve eleştiri konusu olan, halkın bir bölümünün zihniyetidir. Bunların 'işgale' boş vererek gelişmeleri turizm, eğlence ve kumar olarak gören çok küçük bir azınlık olmalarını temenni ederiz."
Bütün siyasi hareketlerden daha insancıl olması gereken AKEL'in tutumu bu olduktan sonra, Kıbrıs Demokratik Uyanış Partisi (DİSİ), Demokrat Parti (DİKO) veya KİSOS'tan ne bekleyebiliriz ki... Onlar da insanların hareketini kendilerince sorgulayıp, yargılamaya ve sonuçta hüküm vermektedirler...
Kuzey'deki benzerlikler
Rum tarafından yansıyan bu tutumun özü şudur: İnsanlar, kendi duyguları ne olursa olsun, siyasi liderlerin öngördüğü çerçevede davranmak zorundadırlar. Benzer bir tutum, yıllardan beri bizim başımızda da var... Ulusal Birlik Partisi (UBP)-Denktaş zihniyeti, "devletimizin çıkarları" diyerek en temel insan haklarımızı kullanmamıza yıllarca engel oldu.
Şimdi Güney ile Kuzey arasındaki kapıların açılması ile bu tutumu terk etmiş gibi görünüyorlar ama bence bu görünüş de yanıltıcıdır. Sayın Cumhurbaşkanı geçiş kapılarının çoğaltılması istemine karşılık "sınırlarımızı delik deşik edecek değiliz" derken, insanların bütün bir gece boyunca kapılarda beklemesini umursamadığını, onun için asıl önemli olanın siyasi tutumlar olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Rum yönetimi engel koymadığına göre Kıbrıslı Türklerin Güneyde neden istedikleri kadar kalamadığı sorusunun da yanıtı yoktur. Devletimiz öyle uygun görmüştür!
Bunun son örneğini geçtiğimiz günlerde telefon irtibatlarının güçlendirilmesi ile ilgili açıklamada gördük. Telekomünikasyon Dairesi Müdür, "bizimle temas edin, işiniz olsun" mantığını oldukça kuvvetli bir şekilde savundu. "Araya Birleşmiş Milletler (BM) girsin, ateş kes koşullarının hüküm sürdüğü bu adada insanlar daha kolay haberleşebilsin" diyemedi.
Sağduyulu yaklaşım
Her zaman vurguladım... Güven artıcı önlemlerle iki halkın yakınlaşmasını savunanlar, bu çalışmaları yürütürken, siyasi argümanlarını ileri sürmemelidirler. Şimdiki durumda Kıbrıs Türk liderliği ile Rum tarafındaki liderlik, siyasi argümanlarını bir yana koyarak iki halkı yakınlaştırıcı önlemlerin peşinde koşmuyorlar. Bütün dertleri, kendi otoritelerini karşı tarafa kabul ettirmektir.
Bu tutuma en anlamlı tepkiyi dünkü gazetelerde okudum. Ünlü Rum işadamı Dinos Lordos, Politis gazetesinde yayınlanan yazısında, " hak sahiplerinin haklarını yasal yollardan aramaları gerektiğini, sıradan vatandaşların rahat bırakılmasını" istemiş...
Kıbrıs sorunu işte onların eseridir: Kendi siyasi tutumlarını bütün halka dayatmaya çalışanların...
Kıbrıs sorununun günlük hayatımıza taşıdığı zorlukların nedeni de onlardır: Her hareketimizi siyasi tutumlarına dayanak yapmak isteyenler. (NK/BB)