Rıza Çiçek ve yanındaki çocukluk arkadaşı Bülent Karataş 27 Eylül'de Hozat ilçesi Kurukaymak köyü yakınlarında askeri birlikler tarafından hiçbir haklı gerekçe olmaksızın ve orantısız bir şekilde G-3 adlı büyük silahla tarandı. Bülent Karataş olay sırasında öldü; Rıza Çiçek'se ağır yaralandı.
Yapılan resmi duyurularda çelişkili olarak "dur ihtarına uymadılar", "arama-tarama sırasında iki örgüt mensubu etkisiz hale getirildi" gibi açıklamalara yer verildi.
Olay kamuoyunda geniş çapta tepkilere neden oldu. Hozat ilçesinde toprağa verilen Bülent Karataş'ın cenazesine 5 bin insan katıldı ve "yargısız infaz" protesto edildi. Olaydan ötürü Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) bir heyetle Tunceli-Hozat'a geldi ve incelemeler yaptı. CHP adına Kemal Kılıçdaroğlu tarafından yapılan açıklamada "Rıza Çiçek'in kurşun yarasını önden almış olması karşısında, dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle vurulduğu iddiası araştırılmalıdır" denildi.
Yargısız infazın izleri
Olayın gerçekleştiği günün ertesinde ateş açma olayının yaşandığı bölgeye giden Hozat Cumhuriyet Savcısı "Silah, mühimmat veya suç unsuruna rastlamamıştır."
- Askerlerden ölen, yaralanan veya zarar gören hiç kimse olmadığı ortaya çıktı. Bu durum "silahlı çatışma" tezini zayıflatıyor.
- Olay yerinde mağdurlardan kalan at, el hızarı, sepetli ve ruhsatlı motor gibi malzemelere rastlandı. Bunlar, "örgütsel malzeme" olamayacağına göre, bu durum ancak "sıradan köylülerin" vurulduğunu gösterir.
- Elazığ Araştırma Hastanesi Yoğun Bakım servisinde yatan Rıza Çiçek'in kurşun yarasını "ön taraftan aldığı" ortaya çıktı. Bu durum, "dur ihtarına uymadılar" açıklamasının inandırıcılığını büsbütün ortadan kaldırıyor. Zira; ihtara uymayan ve kaçan bir kişinin arkadan vurulması gerektiği yaşamın olağan akışının bir sonucu.
- Olaydan hemen sonra süratle Hozat Sulh Ceza Mahkemesi tarafından müdahil taraf olarak bizim "dosyayı inceleme ve suret alma yetkimiz" kısıtlandı. "İstisnai bir yetki" olan Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) 153/2. maddedeki "kısıtlama" yetkisinin acele bir şekilde kullanılması soru işaretlerine neden oldu. Madde metnine göre "soruşturmanın amacının tehlikeye düşmesi ihtimali" olması halinde kısıtlama kararı verilebilir. Böyle bir tehlike olmadığı halde CMK 153/2. maddeye göre verilen bu karar "yargısız infazın üstü örtülmek mi isteniyor" diye haklı kuşkulara neden oldu.
Rıza Çiçek'in açıklaması
8 Ekim'de Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hastanesi Tutuklu Koğuşu'nda ziyaret ettiğim ağır hasta Rıza Çiçek, avukatı olarak aşağıdaki açıklamayı yapmamı benden talep etti. İşte tanık-"şüpheli"-şikayetçi Rıza Çiçek'in "ağrılar içinde" söyledikleri:
"Hozat ilçesine bağlı Kurukaymak köyü yakınlarına bal ağacı kütüğü almak için 26 Eylül 2007 günü sepetli motor, el hızarı, at ve başka bir kısım malzeme de yanımızda olduğu halde gittik. Gece geciktik ve derede ateş yakarak kaldık. 27 Eylül 2007 günü öğlen vakitlerinde bulunduğumuz yere bir grup asker geldi. Bizden kimlik sordular. Verdik. Bize 'Burada fazla kalmayın, terk edin bölgeyi' dediler. Biz de 'Derede bulunan malzememizi alabilir miyiz? Sonra gideriz' dedik. Kabul ettiler. Dereye indik, malzemeyi aldık. Tekrar askerlerin yanına geldik. Bizden yine kimlik istediler. Yine verdik. Başlarındaki komutan telsizle konuştu ve bize birden 'Soyunun' dedi. Biz ne olduğunu sormak istedik ama 'Çabuk elbiselerinizi çıkarın' dedi. Ben kazağımı çıkardım, atletle kaldım. Bu sırada Bülent Karataş'ı ayırıp göremediğim bir yere götürdüler. 'Yere çömel' dediler. Çömeldim, bir yandan da 'Bizi niye öldürüyorsunuz komutanım, bizim ne suçumuz var' diye yalvarıyordum. Bu sırada bana 'Kaç' dediler. Kaçmadım. Bir dipçik vurdular, aşağı doğru yuvarlandım. Komutan iki kere ateş etti. Göğsümden ve sol omzumdan yara aldım. Yalvarmaya devam ettim. Silah atışı durdu. Bu sırada komutan yine telsizle aradı ve 'Bu ramazan ayında vicdanım sızlar, bir helikopter gönderin, ölüyor' dedi. Beni aynı anda tedaviye aldılar. 15 dakika içinde helikopter geldi. Bindirdiler. Sonrasını hatırlamıyorum."
Olay açık bir yargısız infaz. Adaletten beklenense mağdurları korumak, suçluları cezalandırmak. Tunceli halkı ve gözü yaşlı aileler, suçluların cezalandırılmasını ve "adalet" istiyor. (HA/TK)