Türkiye Suriye sınırına yapılan duvara karşı sınır bölgesinde oturma eylemi başlatan ve ardından bunu dokuz günlük ölüm orucuna çevirdikten sonra duvar inşaatının durdurulduğunun açıklanmasıyla iki gün önce eylemini sonlandıran Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan dokuz günlük eylem sürecini ve sağlık durumunu bianet’e değerlendirdi.
Sağlığının giderek iyileştiğini belirten Gökkan birkaç gün daha sıvı ile beslenmeye devam edeceğini, ardından katı gıdaya geçebileceğini, yaklaşık 10 gün daha doktor denetiminde evde tedavi sürecinin devam edeceğini söyledi.
Dokuz gün boyunca sınırlarla parçalanmış bir halkın arasında olmanın son derece zor bir eylem olduğunu ifade eden Gökkan, sınırların bölgede sadece Kürtleri değil, Arapları, Süryanileri, Yezidileri, Alevileri, Müslümanları, Hıristiyanları, herkesi böldüğünü belirtiyor.
“Devlet kafayı mı yedi?”
Gökkan, 7’den 70’e her iki taraftan da insanların kendisine destek vermek için sınır bölgesine aktığını ama bir tarafının askerle diğer tarafının polisle kuşatıldığını ifade ediyor.
“Polis ve asker tarafından çok cinsiyetçi tacizlere uğradım. Asker ve polislerin bir kadının böylesi koşulları kaldıramayacağına dair inançları çok yüksekti. Kadınlar onların gözünde hep dirençsiz insanlardı çünkü.
“Her iş makinesi çalıştığında inşaatı durduruyorduk. Son gittiğimizde uyardım ama durmadılar ve devam ettiler. Ben de durmaması halinde orada oturacağımı söyledim. Ne olursa olsun bu duvar yapılacak diye işi olağanüstü şekilde hızlandırdılar.
“İnşaatın o hızla ilerlemesi sonucu oradan kalkmadım ve oturma eylemini ölüm orucuna çevirdim. İnşaatı ancak bu şekilde durdurabileceğimi düşündüm.
“Halka ‘Sınıra duvar yapıyorlar’ dediğinizde şaşırıyorlardı; ‘Devlet kafayı mı yedi’ diyorlardı.
“Sınırlar özellikle kadınlara zarar veriyor”
“Sınırlara olağanüstü bir halk tepkisi olmasına rağmen kadınların öfkesi çok daha yüksek. Çünkü sınırlar herkesi bölüyor ama kadınları paramparça ediyor. Uluslararası kriminal suçların güvencesi olan sınırlar, kadın ticaretinin yasal güvencesi haline gelmiş durumda. Sınır ötesine geçtiğin an her türlü zulmü yapabiliyorsun. Sınırlar mülteciliği doğuruyor. Kamplarda kadınların uğradığı tacizler, yaşadıkları amansız zorluklar hep sınırlar nedeniyle yaşanıyor.
“Egemenler dünyayı babalarının arsası gibi parsel parsel paylaşıp mayınlayıp sınırlar koymuşlar. Ancak insanların sınırlara çok büyük öfkesi var. Sınırların insanlığı nasıl engellediği, insanları nasıl birbirinden kopardığı çok belirgin vaziyette. İnsanlık sınırları istemiyor; bu artık çok net.
“Tüm halklar sınırlarla parçalandı”
“İnsanlar aslında sınırlara karşıyken bunun üstüne bir de duvar örülmeye kalkışıldığında öfke çok büyüyor. İnsanlar sınırların kalkmasını halkların birleşmesini istiyor.
“Şimdi duvar inşaatı durdu. Ben duvar inşaatına devam etmeyecekleri düşüncesindeyim. Türkiye genelinde gelişen böylesi bir tepkiye göğüs gerebileceklerini zannetmiyorum.
“Sadece burası değil. Ermeniler de parçalanmış, Rumlar da parçalanmış, Çerkezler da parçalanmış. Türkiye’de yaşayan tüm halklar sınırlarla parçalanmış durumda. Aslında sınırlara öfke de buradan geliyor. Rojavalı çocuklar nöbetleşe gelip de ‘Biz seninle birlikteyiz, bak aramızda sadece 20 metre var’ diyorsa bu sınırların uzun süre yaşama şansı da yoktur. (EKN)