Nesrin Keskiner (56) Mali krizle ilgili bir haber yaptığımı söyleyince “Para yok, pul yok, kocam, kızım, damadım işsiz." diyor.
Çapa ve Tophane’de konuştuğumuz insanların yaşanan mali krizden çok da haberleri yok. “Haberlerde görüyoruz, gazetelerde okuyoruz ama biz hep krizdeyiz, bu kriz bize daha fazla bir şey yapmaz” diyorlar.
"Beş boğaz aynı evde, daha büyük kriz mi var?"
Keskiner başlıyor anlatmaya:
“Bırak bir şey almayı kiramı bile ödeyemiyorum. Ekmek alıp yiyebiliyorsak ne ala. Kızım, kocası ve torunum da bizde kalıyorlar. Beş boğaz aynı evde, daha büyük kriz mi var?”
Keskiner’in kızı Bahar Keskiner de (25) annesi gibi işsizlikten ve yoksulluktan şikayetçi, ne kadar önlem alırsak alalım kâr etmediğini söylüyor ve ekliyor:
“Parasızlıktan nikah kıyamıyoruz. Varın gerisini siz düşünün.”
"Küresel ısınma, savaşlar, ekonimik kriz... Dünya eskisi gibi olmayacak"
Arzu Akın (39) ev kadını. Kriz haberlerini okudukça dünyanın eskisi gibi olmayacağını düşünüyor.
“Küresel ısınma, savaşlar, ekonomik krizler derken iyice umutsuzlaşıyorum. Bunların hepsi evimizin içine de yansıyor. Kocamla sık sık kavga ediyoruz. Depresyona girdim. Bazen bu sıkıntılar nedeniyle olur olmaz zamanlarda ağlıyorum.”
“Önlem olarak sevdiği şeyleri almayarak, kendince önlem almaya çalıştığını” söyleyen Akın “kendimi dine verdim, belki iyi gelir” diyor.
Ailesiyle yaşayan Erkan Taşkın (22) öğrenci. Krizin kendisini etkilemediğini, ancak ailesinin ciddi anlamda sarsıldığını anlatıyor.
“Ailem bana yansıtmamaya çalışsa da etkilendikleri bariz. Dolar yükseldikçe giderleri artıyor. Ben çok farkında değilim ama bazen almak istediğim şeyleri alamayınca durumu anlıyorum.”
"Ne yapsam faydasız"
Necmettin Karlı (53) esnaf, ev eşyaları satıyor. Satışlarının giderek azaldığını, insanların temel ihtiyaçlar dışındaki şeylere para harcayamadığını gözlemlediğini belirtiyor.
“Satışlar düştükçe gelir de düşüyor. Ama gider sağ olsun arttıkça artmakta. Kendimce önlem almaya çalışıyorum. Ancak ne yapsam faydasız gibi geliyor.”
"Tek çözüm devrim"
Türkiye emperyalistlere bağımlı bir ülke. İradesi, üretim alanları bir avuç zenginin elinde. Ülkenin gerçek sahipleri işçiler ve yoksullar uyanmadıkça, krizler sürer” diyen Ali Ekber Karaca (47) işsiz. Krizin oynanan senaryonun bir parçası olduğu görüşünde.
“Günlük kârların krizi bu. Zenginlerin birikimlerine bir şey olduğu yok. Kapitalizm çöküyor diyorlar. Kapitalizm bu krizden etkilense de proleterler ayaklanmadıkça çökmez. Bunca yıllık sömürü iki borsa çökünce çöker mi yahu? İşçiler üretimi durduracak, direnecek, yoksullar uyanacak ki ancak bu gerçekleşsin.”
"Dozerin altında kalacaklar belli: Halk"
Dinin ve devletin kitleleri pasifleştirdiğini ifade eden Karaca, bir çok insanın krizin Allah’tan geldiğini söylediğini, bunları duydukça da kriz denen dozerin altında ‘yine’ işçilerin, yoksulların kalacağını söylüyor.
Halkın tepkisizliğinin sermayenin mallarını korumasının en önemli dayanağı olduğunu belirten Karaca, “krizlerden kurtulmak için kısa vadeli çözümlere ve önlemlere değil, devrime inanıyorum” diyor.
Komşu olan Nurgül Demirci ve Nagihan Altın krizlerin dün de, bugün de halkı vurduğunu, bu krizde de altta kalacak halkın canının çıkacağını düşünüyorlar.
Önlemleri basit: az alışveriş, az tüketim, az gezmek, az yemek, az içmek. Kısaca az, az, az...(BÇ)