Alibeyköy'de istimlak bölgesindeki evlerde oturanların avukatı Fatma Atanur Feyzioğlu, yıkılan evlerin gecekondu olarak yansıtılmasını eleştirerek, "Bu evlerin büyük bölümü tapulu ve tapu tahsis belgeli. Kamulaştırma maliyetleri ile ilgili bir uzlaşmaya gidilmediği gibi, hangi imar planlarına dayanılarak bu kararın alındığını açıklamıyorlar" dedi.
Mimarlar Odası Afet Komitesi'nden Mücella Yapıcı ise, kamulaştırmadan önce havza için genel bir plan yapılması ve kamulaştırmaya gerek duyulan bölgeler varsa, buraların tekrar imara açılmayacağının garantilenmesi gerektiğini söyledi.
Yapıcı; evleri kamulaştırılanlara önerilen Kağıthane'deki Güzeltepe Sosyal Konutları, ile ilgili olarak "Bu konutlar 1988'de yapılan imar planına göre yeşil alan olarak belirlenmiş olan yüzde 45 eğimli arazi üzerine yapılmıştır. Yolları dolgu alanlarda inşa edilmiş bu kadar eğimli bir vadide bu yoğunluktaki yapılaşma depremde kayma açısından da riskler taşıyabilir. Bu konunun bu binalar inşa edilmeden önce ciddi bir şekilde etüd edilmiş olduğunu umuyoruz" diye konuştu.
Cumhuriyet gazetesinin bugünkü haberine göre AKOM yetkilileri, Alibeyköy'de yıkılan 19 binada oturan 10 ailenin Güzeltepe'deki konutlara taşınmayı kabul ettiğini belirtti.
Habere göre önceki gün gerçekleştirilen yıkımda tapu tahsis belgeli 2 katlı binası yıkılan Makbule Doğan, içinde bulunduğu durumu şöyle anlatıyor:
"Birçok aile benim gibi. Arkadaşların, akrabaların yanında kalıyoruz. Eşim bir yerde ben çocuklarla bir yerdeyim. Çocuklarım okula gidemiyor. Dün (önceki gün) çevik kuvvet polisleri bizi döverek dışarı attılar. Küçük kızım bile dövüldü. Eşyalarımızın her biri bir yerde, depolara koyduk. 350 milyon lira aylık gelirim var. Davadan vazgeçmeyeceğim, çocuklarım için."
"İstimlaka gerek yoktu"
bianet'e konuşan Av. Feyzioğlu, Devlet Su İşleri ve İstanbul Su ve Kanalizasyon İşleri (İSKİ) Genel Müdürlüğü'nün Küçükköy deresinin ıslahının Karadolap mahallesindeki evler kamulaştırmadan da yapılabileceğine ilişkin raporları olduğuna değinerek, "vatandaşlara ödeyemeyecekleri miktarda taksitlerle güvensiz yapılarda ev almalarının önerildiğini" söyledi.
Av. Feyzioğlu, önceki günkü yıkım sırasında inceleme yapmak üzere gittiği bölgede müvekkillerini tartaklayan görevlileri engellerken kendisinin de fiziksel saldırıya uğradığını belirtti.
Kamulaştırma tartışmasından önce...
Mimarlar Odası'ndan Yapıcı, bianet'e Alibeyköy'deki kamulaştırma sürecini anlattı, çözüm önerilerini sıraladı:
* 1997'de Küçükköy deresi güzergahını da içine alan bir planı yapıldı ancak belediye bu planın uygulamasını bilinmeyen bir gerekçe ile durdurdu. Bu gerekçe muhtemelen yerel seçimler öncesi popülist bir yaklaşımın ürünü.
* İSKİ Genel Müdürü de yaptığımız görüşmede eğer bu ıslah planı uygulansaydı, Alibeyköy'de bugünkü baskınların yaşanmayacağını söyledi. Bu konudaki DSİ raporlarına göre bu kadar büyük ölçekte kamulaştırma yapılmadan da derenin kendi yatağında ıslahı mümkün.görünüyor. DSİ'nin ve İSKİ'nin aynı dere ve 500 yıllık yağış debisi için önerdikleri kesitler ve doğal olarak da kamulaştırma sınırları arasında oldukça önemli farklar bulunuyor.
* Ancak sorunu doğru anlamak için kamulaştırma yapılsın yapılmasın tartışmasından öte, havzaya yönelik daha geniş bir planın olması, dere yataklarında kamulaştırılmış yada kamulaştırılacak yerlerin imara kesin olarak kapanması gerekiyor. Daha önce kamulaştırma yapılan yerlere binaların, dükkanların, fabrikaların hala kullanılıyor olması, eski dere yatağına benzin istasyonu ve bir takım binaların yapılması ve kamulaştırılacak alanların karşısına yine dere kıyısında yeni konut alanları önerilmesi vatandaşların kamulaştırmayla ilgili haklı kuşkularına neden oluyor.
* Kamulaştırma genel bir yerleşim planı için çözüm olabilir. Ancak evlerini yıktığınız insanları nereye yerleştireceğiniz, istimlak edilen bölgenin yapılaşmaya açılmayacağını garantilemeniz lazım. Alibeyköy'de yıkılan binalar, tapulu ve tapu tahsis belgelidir. Yani daha önceleri belediyeler buralara yerleşme yapılması için belge ve ruhsat vermiş, doğalgaz elektrik ve su getirmiştir.
"Halk suça teşvik edildi"
* Armutlu'da da benzer şekilde tapu tahsis belgeli evler, bu kış günü yıkılırken bir yandan da aynı mahalleye doğalgaz getiriliyor. Ayrıca söz konusu yıkımlara neden olan bağlantı yolunun da hangi imar ya da ulaşım planına göre yapıldığını öğrenemiyoruz. Deprem beklerken dünya kenti olmaya soyunan İstanbul'un hala bir master planı yok.
* Alibeyköy'de dere yatağında yapılan son derece basit düzenlemeler, geçtiğimiz haftaki yağışlarda, ki bu yağışlar bugüne kadar görülen en yüksek debideki yağışlardı, Ağustostaki yüksekliği 3 metreye varan taşkınları önledi. Bu da alınacak daha ucuz maliyetli basit önlemlerle dahi yağışların afetler haline dönüşmemesinin mümkün olduğunu gösteriyor.
* Alibeyköy 50'li yıllardan sonra sanayi bölgesi olarak belirlenmiş, buraya gelen işgücünün nereye yerleşeceği ise planlanmamış. Devlet Yugoslav göçmenlerine burada yer tahsis etmiş, tapu vermiş. Bugüne kadar hükümetler 13 tane imar affı çıkardı, bir yandan hala kamu arazilerinin satışından ve imar aflarından bütçeye kaynak umuluyor. Sonra da bu bölgelerde kamulaştırmaya gidiliyor. Ortada hepimizin yani halkın ve idarenin toplu halde suç ortağı olduğu ve bir anlamda halkın suça teşvik edildiği bir imar mekanizması söz konusu. (ÖG/YS)