İstanbul’daki Suriyeli sığınmacıların yaşam koşullarını görmek için sokaklardayız. Kaldıkları mahalleye varmadan yolda da çok sayıda Suriyeli ile karşılaşıyoruz, hemen hepsi Kürt kökenli.
Türkçe sorular ve Kürtçe cevaplar Erselan Aktan sayesinde sohbete dönüşüyor. Yaklaşık on beş kişi ile konuşuyoruz.
Kaldıkları yer otel (“bekar odası” da denilen yerler) ve parklar olarak değişiyor, geçimlerini yardımlarla sağlamaya çalışıyorlar, düzenli bir yardımın olmaması ve nereye başvuracaklarını bilememeleri özellikle kadın ve çocukları sokakta yardım istemek zorunda bırakıyor, gelecek ise belirsiz.
“Halep’te terziydim, hiçbir şeyimiz kalmadı”
Görüştüğümüz kişilerin ad ve soyadlarını onlar için olumsuz sonuçlar doğurmaması adına yayınlamıyoruz. Aynı kaygı sığınmacıların fotoğraflarının yayınlanmaması konusunda da geçerli. Öte yandan çoğu sığınmacı da isimlerinin yayınlanması ve fotoğraf çekilmesi konusunda tedirgin.
Ağacın altında, kucaklarında çocuklarla oturan dört erkekten biri anlatıyor:
“Halep’te terziydim. Savaş çok yoğundu. Hiçbir şeyimiz kalmadı. Önce Urfa’ya, oradan da ‘iş olur’ diyerek İstanbul’a geldik. Yedi gündür sokaktayız. Çalışabileceğimiz bir iş bulmak istiyoruz. Suriye’ye dönmek isteriz ama savaş var. Burada tanıdığımız kimse yok.”
Pasaportları ceplerinde, her hangi bir dernek ya da devlet kurumundan yardım almamışlar. İçlerinden birinin eşi, çocuğunu hastaneye götürmüş, pasaport olduğu takdirde ücret alınmadığını söylüyorlar.
Birkaç sokak ötelerinde Suriyeli Kürtlerin otellerde yaşadığından habersizler, ancak “Oda olsa da ödeyecek para yok” diyorlar. Bu sırada çevredekiler çocuklara yiyecek getiriyor, “Ne utanç verici şey yardım almak” sözlerini duyuyoruz.
Eşlerinin de yakınlarda olduğunu söylüyorlar, etraftaki insanlardan çekinerek yardım isteyen kadınlar görüyoruz.
“Suriye’de savaş var, dönemeyiz”
Göç Edenler Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği (GÖÇ-DER) ile Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nin 13 Mart 2013 tarihli "Gözardı edilenler: İstanbul'da yaşayan Suriyeli sığınmacılar" başlıklı raporuna göre Türkiye’de 400 bin sığınmacı var, yüzde 75’i kadın. Raporda bunların sadece 185 binin kamplarda yaşadığı belirtiliyor. Sığınmacılar, Türkiyede "sığınmacı" statüsünde değil, bu da sağlık, barınma gibi pek çok haktan yararlanamamalarına neden oluyor. Aynı rapora göre Suriyeli Sığınmacılar, Başbakanlık'ın Nisan 2012 yayınladığı genelgeye göre "geçici koruma" statüsünde yer alıyor. İstanbul'dakilerin çoğu ise sığınma başvurusunda bulunmadıkları için "kaçak göçmen" statüsünde oluyor ve "geçici koruma" ile verilen haklardan da muaflar. |
Yolda sırtında çocuğuyla karşılaştığımız kadın, eşi ve beş çocuğuyla Humus’tan altı ay önce gelmiş. Bir odada kalıyorlar, nasıl geçindiklerini soruyoruz, anlatıyor:
“Yardım olursa olur olmazsa yapacak bir şey yok. Eşim kalp hastası, çalışamıyor. Kimliklerimiz Suriye’de kaldığı için muayeneye para istiyorlar, para yok. Çocuklar su satıyor ama kazanamıyorlar. Ben, dilencilik yapmaya gidiyorum.”
Suriye ise savaşla özdeşleşmiş, bir yakınını da saldırılarda kaybettiğini söylüyor; “Orada savaş var, dönemeyiz.”
Bir aileye bir oda
Otel veya kiralık odalarda kalanların yanına ilerliyoruz. Çok sayıda Suriyeli aynı sokaktaki binalarda kalıyor. Erkekler ve çocuklar kapı önlerinde. Kaldıkları otele, otel sahibinin izin vermediği söylenince giremiyoruz. Gazetecilerin gelip gitmesi tedirginlik yaratmış görünüyor.
Kadınlar konuşmaya yanaşmıyor, konuştuğumuz erkekler de yaşadıkları yerleri görmemizi istemiyorlar, kapı önlerinde konuşuyoruz.
Üç aile, beş gün önce Kamışlı’dan gelmiş. Her aile bir odada kalıyor. Tek odada yedi kişi kalanlar var, koşulları sorunca “idare ediyoruz” diyorlar. Birkaç gün önce devlet görevlisi birileri gelip isimlerini listelemiş ve yiyecek, giyecek yardımı gelmiş. Onlar için devlet görevlisi gelenler ama nereden hangi kurumdan geldiklerini bilmiyorlar.
Halep, Diyarbakır, İstanbul
Bir erkek, ailesiyle Halep’in Şeyh Maksut bölgesinden sekiz ay önce Diyarbakır’a gelmiş. Burada şoförlük yaparken işler az olduğu için eşi ve iki çocuğuyla bir hafta önce İstanbul’a taşınmışlar.
Taksicilik yapmak istediğini söylerken “Belki de Suriye’ye döner, orada savaşırım” diye devam ediyor:
“Şu an savaştalar. Amcamın oğlu, bir dayım şehit oldu. Amerika’nın müdahalesi yaşanırsa bu oraya dönmeme neden olur. Çocukları Diyarbakır’da kalan anne babamın yanına bırakırım.”
"Okulumuzun yanına bomba düştü"
Çocukların sayısı göze çarpıyor. Görece büyük olanlar küçükleri sokaktan arabalar geçerken koruyor. Yolda gördüğümüz on iki yaşlarındaki çocuklardan biri "Suriye mahvoldu" diyor kendi kendine.
7. sınıfta olduğunu, gittiği okulun yanına bomba düştüğünü anlatıyor. Babaannesi ve halası ile İstanbul'a gelmiş, babası Suriye'de, o ise dönmek istemiyor. Gün içinde insanlardan yardım istediklerini söylüyorlar.
Mahallelilerin tepkileri
Parkta kadın ve çocuklar var, Suriyeli Arap olduklarını öğreniyoruz. Onlarla birlikte olan ve mahalle sakini olduğunu söyleyen Türkiyeli bir kadın anlatıyor:
“Kadınlardan biri hamile, çevreden gelen yardımlarla geçiniyorlar. Biz de yardım etmeye çalışıyoruz. Bir kurumdan yardım almıyorlar.”
Bu kadının ve sokakta sığınmacılara yardım getirirken karşılaştıklarımızın yanı sıra, kimi mahallelilerle konuşmalarımızda Suriyeli sığınmacılarla ilgili hoşnutsuz olduklarına da şahit oluyoruz. (BK)
* Fotoğraflar temsilidir.