2015-2016 yıllarında özyönetim talebiyle Kürt illerinde başlayan çatışmaların Diyarbakır-Sur’daki izlenimleri, “Bîra Sûrê/Sur’un Hafızası” ismiyle belgeselleştirildi.
Belgeselin prömiyeri, 9. FilmAmed Belgesel Film Festivali kapsamında, dün (28 Eylül), Diyarbakır’da, ÇandAmed Kültür ve Kongre Merkezi’nde yüzlerce kişinin katılımıyla gerçekleştirildi.
Mezopotamya Ajansı, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği ve Pel Yapım’ın katkılarıyla hazırlanan belgeselin prömiyerine DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, aralarında Cengiz Çandar ve Serhat Eren’in de olduğu DEM Parti Diyarbakır Milletvekilleri, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Serra Bucak, çeşitli ilçe belediye eş başkanları, kurum temsilcileri ve gazeteciler katıldı.
Belgeselin gösteriminin ardından kısa bir konuşma yapan Azad Altay, “Her ne kadar bu filmin adına ‘Sûr’un hafızası’ desek de bu hafıza Kürt halkının ve Kürdistan’ın hafızasıdır.” diye konuştu.
Altay’ın ardından söz alan DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır ise “Bu belgefilm Kürt halkının, Kürdistan’ın tarihidir. Acılar yaşadık ama bir taraftan da her zaman ruhumuz bu ülkede derinleşiyor, yeşeriyor. Bunu bu belgefilmde gördük.” dedi.

Nurcan Baysal’dan Sur Kronolojisi

Altay, etkinliğin sonunda Barış Annesi Meryem Turan’ın elinden plaket aldı.
Belgeselin yönetmeni gazeteci Azad Altay ile belgesel ve prömiyer hakkında konuştuk.
“FilmAmed uzun yıllardır toplumla sanatçılar arasında bir köprü görevi görüyor”
Prömiyeri nasıl buldunuz? Sizce atmosfer nasıldı?
Prömiyere ilgi oldukça yoğun oldu. Tek salonda gösterilecekti ancak yoğunluk nedeniyle iki salonda gösterim yapıldı. Buna rağmen izleyemeyen dostlarımız oldu. Belgesele eleştiriler olmakla birlikte genel anlamda dönüşler olumluydu. Bu da bizi oldukça mutlu etti.
Atmosfer tam da FilmAmed’in önemine denk düşen bir atmosferdi. Çünkü FilmAmed uzun yıllardır toplumla sanatçılar arasında bir köprü görevi görüyor. Umarım bundan sonraki belgesel ve festivallerde de bu ilgi daha da büyüyerek devam eder.
Kürt illerindeki çatışmalı sürecin üzerinden 10 yıl geçmişken niçin böyle bir belgesel hazırlama ihtiyacı duydunuz?
Sokağa çıkma yasaklarının üzerinden 10 yıl geçmiş olabilir ancak o dönemin izleri kaybolmuş değil. Yasak dönemi ve sonrasında başlayan yıkım/hafızasızlaştırma politikası aynen devam ediyor. Bunun yanı sıra buna karşı topraklarında kalmak için mücadele veren yurttaşların direnci de sürüyor. Özellikle Sur gibi tarihi bir ilçede bunu net bir şekilde görebiliyoruz.
Dolayısıyla devam eden süreci kayda almak ve toplumla buluşturmak istedik. Böylesi bir hakikatin ortadan kalkmaması gerektiğini düşündük. Yeni yapılan kimliksiz ve cezaevi mimarisindeki yapıların Sur’un asıl kimliği olmadığını göstermek istedik. Halen mahallelerine dönmek isteyen yurttaşların sesi olmak istedik.
Şimdiki süreçle beraber değerlendirdiğinizde belgesel hakkında neler söylemek istersiniz?
Kürt sorununun çözümü ve ülkenin demokratikleşmesine dair başlatılan bir süreçte böylesi bir çalışmanın ortaya çıkmasının süreci de güçlendireceği noktasındayım.
Yüzleşme çağrılarının yapıldığı, kalıcı bir çözüm ve barışın tartışıldığı böylesi bir dönemde geçmişe de dönüp bakmak, oradan dersler çıkarmak önemli diye düşünüyorum. Bir daha benzer süreçlerin yaşanmaması için neler yapılması ve hangi adımların atılması noktasında bize yol gösterebileceğini söyleyebilirim.
“Birçok kişinin yıkımı kanıksaması, yer yer ‘normal’ karşılaması beni bir hayli öfkelendirdi”
Belgeseli hazırlarken sizi özel olarak çok etkileyen bir kısım oldu mu?
Surlu ailelerin direnci beni en çok etkileyen şeydi. Onların yaşadığı acıya da öfkeye de tanıklık ettim, her iki duyguyu da yoğun bir şekilde yaşadım. Beni etkileyen ve öfkelendiren bir başka da vardı, ki bence bu daha önemliydi, birçok insan bu yıkımı görüyor ve etrafında dolaşıyordu. Birçok kişinin bu durumu kanıksaması, yer yer “normal” karşılaması beni bir hayli öfkelendirdi. Yanı başınızda yıkılan bir tarih var, direnen insanlar var ancak siz onlara karşı tamamen duyarsızsınız!

Bunun yanı sıra kenti “en çok sevdiğini” söyleyen sermayedarların rant kavgası bir hayli acı vericiydi. Hiçbir şey olmamış gibi hareket eden, yoksul bir ailenin evinin üzerinde inşa edilen yapıda kazanç elde etmek için kendini paralayan birçok sermayedar gördük. Bu durum da beni olumsuz yönde etkileyen bir şeydi.

NAMİ TEMELTAŞ YAZDI
Operasyonların Arka Planı

NAMİ TEMELTAŞ YAZDI
Operasyonların Arka Planı - 2

NAMİ TEMELTAŞ YAZDI
Operasyonların Arka Planı - 3

NAMİ TEMELTAŞ YAZDI
Operasyonların Arka Planı - 4
(YAH/Mİ)







