Hale Asaf'ın kayıp resimlerinden birkaç örneği Burcu Pelvanoğlu bianet ile paylaştı.
Türkiye'de resim tarihinin en gizemli kadın ressamlarından Hale Asaf'ın hayatı ve resimleriyle ilgili ilk detaylı araştırmayı yapan sanat tarihçisi Burcu Pelvanoğlu, tam da kitabın ikinci baskısına 15 yeni resmi de katarak hazırlanırken, Kasım ayı ortasında bir sürprizle karşılaşmış. Paris'ten gelen bir telefonla ressamın hiç gün ışığına çıkmayan eserlerini bir koleksiyoncuda bulmuş ve kendi deyimiyle 'hazine' olarak nitelediği bu yeni resimlerle kitap bambaşka bir boyut kazanmış.
Yapı Kredi Yayınları'ndan önümüzdeki aylarda ikinci baskısı çıkacak kitabı "Hale Asaf: Türk Resminde Bir Dönüm
Noktası"nı ve tılsımlı kadın Hale Asaf'ı, sanatına her adımda yansıyan travmalarıyla birlikte anarken, o kayıp resimlerden bazılarını görme fırsatı bulduk.
Hale Asaf, çok ilginç, tılsımlı bir karakter Türkiye resim tarihi için. Ama siz yazana kadar bir o kadar da gizemli kalmış. Nasıl kesişti yolunuz Hale Asaf ve resimleriyle?
Ben 2001 yılında lisans öğrencisiyken başladım bu araştırmaya. Kitapları, müze envanterini karıştırırken Hale Asaf'ın çoğu yerde sadece bir iki kelimeyle geçtiğini fark ettim. "Çok duyarlı bir kadın ressamdı, erken öldü." "Kimmiş bu kadın?" diyerek peşine düştüm. Çalışmanın ilk kısmı 2002'de tez olarak tamamlandı. 2007'de üzerine koyduklarımla kitaplaştı.
Bir konuyu ele alınca bırakamıyorsunuz. Hele Hale Asaf gibi bir konuysa çektikçe çekiyor sizi. İnsanları tanıdıkça daha fazla kapı açılıyor. Bu yaz ikinci baskısı gündeme gelmişti. Mayıs sonu teslim ettim. Bulduğum epey yeni resim olmuştu bu 10 sene içerisinde. Yeni belgeler de ortaya çıkmıştı. 15 yeni resim bazı yeni fotoğraflarla ben bir safhaya daha geldiğini düşündüm.
11 Kasım'da Paris'e gidecektim başka bir toplantı için. Tam da bu sırada yıllardır aradığım ama nerede olduğuna dair en ufak bir fikrimin olmadığı resimler ayağıma geldi.
"Kayıp resimleri sürrealist izler taşıyor"
Hale Asaf 1938'de ölüyor. Sevgilisi, İtalyan edebiyatçı Antonio Aniante, Mussolini aleyhtarı bir yazar, İkinci Dünya Savaşı başladığında kaçmak zorunda kalıyor. Paris'te Hale Asaf'ın resimlerini zaman zaman sergilediği bir sergi salonu var Galeri Carmen diye, bütün son dönem resimlerini onun sahibine bırakıyor. Carmen'in sahibi uyanık bir adam, savaş bitiyor. Aniante Paris'e döndükten sonra ona "Su bastı resimler mahvoldu" diyor. Galeriyi gerçekten su basıyor ama resimler onarılarak kurtarılacak durumda. Paris'teki koleksiyoncu da Carmen'in ölümünden sonra bir tereke halinde oradan alıyor resimleri.
Resimlerin hepsi gerçekten çok enteresan işler. Türk resminde hiç sürrealist bir çalışma yoktu. Hale Asaf'ın son dönem resimlerinde sürrealist öğeler oldukça fazlaymış.
Sizi çok heyecanlandırmış olmalı!
Çok merak ettim tabii ki ama bir yandan da bu kadar büyük bir sürpriz beklemiyordum. Çünkü Paris kökenli olduğu söylenen çok imaj elime ulaşmıştı ama çoğu sahte çıkıyordu. Bunları görünce gerçekten hazine bulmuş gibi oldum.
Hale Asaf, son bir senesinde bir dizi ameliyat geçiriyor. Ameliyatlarından birinde rahmi alınıyor. Ondan sonra hep çocuk resimleri yapmaya başlamış.
Beş yaşından beri sürekli ameliyat oluyor ama son senesi korkunç. Bir çocuk tutkusu gelişiyor.
Kitap çıkınca bunlarla birlikte 50 yeni resim daha çıkmış olacak.
Yarın için bir psikologdan randevu aldım mesela. Bu resimleri göstermek istiyorum. Aniante'nin bir kitabı var anılarını yazdığı, orada "İstanbul'dan düşler görürdü, onları ve çocukları resmederdi" diyor.
16 yılınız onu tanımaya devam ederek geçmiş. Sanatçı okuması, otoportre okuması arasında nasıl bir fark var? Siz nasıl bir okuma yapıyorsunuz?
Otoportre bize aslında bir sanatçının kendiyle girdiği diyalogu gösterir. Hale Asaf bütün kadın portrelerini birer otoporte gibi ele alıp kendi yaşamından bir şeyler kattığı için onun resim okumaları tamamen yaşamına odaklanmayı gerektiriyor.
"Sokakta resim yapmasına izin verilmedi"
Peki sizin kendi okuma yaptığınız süreçte hayatındaki kırılma noktaları neler? Bursa'da saldırıya uğradığı bir dönem varmış.
Aslında Bursa'ya gitme nedeni Paris'e burslu gittiği için, o bursunun karşılığını Milli Eğitim Bakanlığı'na ödemek. Kısa bir süre orada öğretmenlik yapıyor. O sıralarda Bursa bir kadının sokakta resim yapmasına çok açık bir kent değil.
Hale Asaf çok başarılı bir kadın. Otoportrelerinden biri henüz 23 yaşında Paris'te önemli bir sergide sergilenen bir kadın. Bursa'da sadece öğretmenlik yapmak onu kesmiyor zaten.
Resim yaparken, burada resim yapamazsın demişler. Onun "r"leri söyleyememesiyle dalga geçerlermiş, ona içlenirmiş.
Sonra İstanbul'a geliyor ama o dönemki eşiyle kopma süreci de onu yine Paris'e yöneltiyor bildiğimiz kadarıyla...
1929'da becayiş denen bir yöntem var. Yer değiştirme. Mahmut Cüda, Hale Asaf yerine Bursa'ya gidiyor, Hale Asaf da onun yerine akademiye geçiyor. Burslarını ödeyecekler. Akademiye geliyor, o sırada akademi müdürü Namık İsmail. Orada onun hoşnut olduğu bir ortam var. Ama akademiyle birlikte Fikret Adil'in Asmalı Mescit'teki tavan arasında sanatçılarla bir araya gelmesi önemli. Oradaki sohbet arkadaşlıklar önemli onun için. O sırada seramik sanatçısı İsmail Hakkı Oygar ile birlikteydi. Ama çok düzgün giden bir ilişki değildi. Aklı hala Paris'teydi.
O anlamda hastalıkları da bir anlamda ona yardımcı oluyor. 1930 yılında bir ameliyat için Paris'e gidiyor. Ondan sonra geliyor ve hemen kalıcı olarak tekrar gidiyor.
Ressam Mihri Müşfik Hanım'ın yeğeniymiş. Onun resminden etkilenme var mı?
Mihri Hanım da deli bir kadın. Hale Asaf da yarı delişmen bir kadın. Mihri Müşfik'ten ilk resim derslerini alıyor. İlk otoportre biraz Mihri Hanım'ın tarzına yakın. Ama ondan sonra Mihri Hanım zaten İtalya'ya yerleşiyor ve Hale Asaf'a hep resim yapmayı bırakmasını öğütlüyor. Hatta biraz işin içine biraz kıskançlık da giriyor. İlişkileri kopma noktasına geliyor.
"Geç kübizmi başlatan isimlerden"
Hale Asaf'ı döneminin kadın sanatçıları arasında nasıl bir yere koyabiliriz?
Çok fazla bir seçeneğimiz yok kadın sanatçı açısından. İki elin parmağını geçmeyecek sayıda ilk dönem kadın sanatçılar. Hale Asaf, Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Derneği'nin ilk kadın kurucu üye olmasıyla da önemli. Onun dışında Türk resminde bir geç kübizmi başlatan isimlerden olmasıyla önemli. Art deco sanatını üreten isimlerden biri olmasıyla önemli ki art deco her ülkenin kendi modernist çizgisini yansıtma yönünde oldukça önemli. Bunun başarılı bir temsilcisi. Hale Asaf'ın Paris'te çok sayıda sergiye katılmasına ilk yurt dışı başarısı da diyebiliriz.
Kafa yapısı olarak da zamanın çok ötesinde bir kadın profili değil mi?
O dönemde modernleşmenin bir gereği de kadınları sosyal hayata katmak. O nedenle daha üst sınıf ailelerin mensupları kızlarına hemen hemen bu eğitimi verdiriyorlar. Ama herkes sanatçı çıkamıyor tabii ki.
Sizin kişisel olarak sanat tarihçisi olarak hayatınızı nasıl etkiledi onun sizde iz bıraktı mı?
Bıraktı tabii. Bir şekilde bir gönül bağı kuruyorsunuz. Ama onun ötesinde bu araştırmaya başladığımda ben 20'li yaşlarımın başındaydım. Sanat tarihçisi olarak bir araştırmanın nasıl yapılacağını öğretti bana aslında.
"Türkiye'de resim tarihi yanlış yazılıyor"
Türkiye'de sanatçı okuma konusunda nasıl bir noktadayız sanat tarihi açısından?
Bireysel sanatçı okumaları Türkiye'deki en büyük eksik aslında. Baktığınızda Ahmet Kamil Gören'iin Avni Lifij kitabı dışında çok fazla çalışma yok. 1914 kuşağı sanatçıları arasından yayınlanan kitaplara baktığımızda tek gerçek araştırma oydu. Ahmet Kamil Bey'in doktora teziydi. Diğerlerine baktığımızda aynı gücü göremiyoruz.
Bizde sanat tarihi yazımı, piyasaya koşut olarak başlıyor maalesef. Galerilerin kurulmasının ardından bir bilgi eksikliğini kapatmak için başlıyor. Onlarda da gerçek anlamda bir araştırma olmuyor. Diyorlar ki size iki ay verip bir sanatçı yazın. Bu ciddi bir araştırma değil, sadece bir açığı kapama üzerine yapılmış.
Bunlar yapıldıkça, üniversitelerdeki tezler kitaplaştıkça eksikler ortaya çıkacak. Hale Asaf'ı yazarken ben yazılagelmiş resim tarihimizde çok yanlış olduğunu fark ettim. Bunlar olmadığında taşları yerine koymak mümkün olamıyor maalesef. Dolayısıyla sanatçı okumaları da hep eksik yapılıyor.
"Sergilere yapılan saldırılar sistematikleşti"
Abdülmecit Köşkü'ndeki sergiye henüz geçtiğimiz ay bir saldırı oldu. Bu saldırıları nasıl yorumluyorsunuz?
Bu sistematikleşti artık maalesef. Tophane'deki saldırılarla başlayan giderek sistematikleşen bir şey. Çok ciddiye almamak lazım herhalde. Tepki vermek önemli ama bunları büyüttükçe ardı arkası kesilmeyecek gibi hissediyorum. İstenen önemi vermemeli belki de.
Doç. Dr. Burcu Pelvanoğlu hakkındaMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi. Doktora tezinin başlığı 1980 Sonrası Türkiye'de Sanat: Dönüşümler idi. Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği (AICA) Sansür Komitesi Başkanı. AICA'da başkanlık, başkan yardımcılığı, Uluslararası Komite başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Hale Asaf: Türk Resim Sanatında Bir Dönüm Noktası 2007'de, Pek Kronolojik Olmayan Hayatımız Türkiye'de Modernleşme ve Sanat 2017'de yayınlandı. Hoca Ressamlar Ressam Hocalar: Sanayi-i Nefise'den MSGSÜ'ye Resim Hocaları sergisi katologuna katkıda bulundu. Pek çok sergi katalogu yazdı. Fatmagül Berktay, Levent Çalıkoğlu ve Zeynep İnankur ile birlikte 22011'de İstanbul Modern'de açılan Hayal ve Hakikat sergisini hazırladı. Farklı platformlarda yazıları yayımlanıyor. |
Hale Asaf hakkında1905'te İstanbul'da doğdu. Cumhuriyet Dönemi'nin ilk sanatçı topluluğu Müstakil Ressam ve Heykeltıraşlar Birliği kurucuları arasındaki tek kadın üyeydi. Tüm sanat yaşamı boyunca araştırmacı bir tavır sergiledi. Başlangıçta konstrüktif bir desen anlayışını benimsedi. Paris yıllarında Geç Kübizm kaynaklı araştırmaları ve uygulamaları oldu. 1931'de eşi seramik sanatçısı İsmail Hakkı Oygar ile evliliğini bitirdi. Paris'te İtalyan edebiyatçı Antonio Aniante ile tanıştı. Aniante'nin Paris'te kalma teklifini kabul etti. Aniante'nin müdürlüğünü yapmakta olduğu Galerie-Librarie Jeune Europe'ta çalışmaya başladı. Bir süre sonra, Aniante'nin Leopold Robert Sokağı'ndaki evine taşındı. Hayatını kaybettiği 31 Mayıs 1938'e kadar bu dairede birlikte yaşadılar. Paris'teki Türk Mezarlığı Thiais'e defnedildi. |
(PT)