Bilgen, heyetteki gazeteciler Pınar Selek ve Perihan Mağden izlenimlerini bianet'e anlattı.
Bilgen, "Hakkari'de neden sonuç ilişkisi tersine dönmüş durumda. Adeta, gösterilerde, cenazelerde yaşananlar, polisin sert müdahalesi, Şemdinli bombalamasının üstünü örtmek için kullanılıyor gibi" dedi.
Mağden'se, "Hakkari'de yasal olarak kalkmasına karşın Olağanüstü Hal hiç kesintiye uğramamış. İnsanların sinir düğmeleriyle oynuyorlar. Mülki idare amirlerinin hükümranlığı var ki, insan inanamıyor" dedi.
Selek de, Hakkari'de görüştükleri insanların idareye ve yargıya güvensizliğine dikkat çekti; "Müthiş bir güvensizlik var. Yargı sürecine güvenmiyoruz diyorlar. Sivil bir komisyonun yargı sürecini takip etmesini, müdahil olmasını istiyorlar. Şemdinli'nin akıbetinin Susurluk'unkine benzemesini istemiyorlar."
"Olağanüstü durumu erkek-kadın birlikte paylaşıyorlar. Yurttaşlık bilinci ve aktivitesi açısından, Şemdinli, Batman'dan Urfa'dan daha aktif. Ama genel kadınlık durumu orada da kendini gösteriyor. Savaş durumu en çok kadınları etkiliyor çünkü."
Mağden: Kendi topraklarında hapisler
Mağden, "Hakkari'dekiler aşırı gergin. Çok korkuyorlar. Onlara kendi topraklarınızda bir nevi hapishanedesiniz, dediğimde, bana 'En azından hapishanede gece yatar, uyursun. Biz uyuyamıyoruz. Sokağa çıkamıyoruz' diye yanıt verdiler" diyor. Mağden, kendilerine anlatılanları şöyle özetliyor:
* OHAL kanunen kalkmış ama, sürekli arama var. Her noktada kimliğinizi gösteriyorsunuz, bilgisayara giriliyor.
* Sürekli mahkemeye gidip, genel arama izinleri için 10 günlük süre uzatıyorlar.
* Mütemadiyen ev aramaları yapıldığını anlattılar. Geceleri maskeli polisler gelip evi tarumar ederek aradıktan sonra, bu kez maskesiz polislerin geldiğini anlattılar.
* Aylardır, geceyarısından sonra saat 2'de, 3'te panzerlerin sokaklara çıktığını, mehter marşı çalındığını anlattılar."
Bilgen: Yargıda üstü örtülecek kaygısı var
Ayhan Bilgen, Hakkari'de gözlediği egemen duygunun güvensizlik olduğunu söylüyor.
"Toplumda ciddi bir beklenti var. Olay yargıya intikal etti, soruşturmalar başladı ama, insanlar tam da bu nedenle olayın yıllarca çözülmemesinden, yargıda üzerinin örtülmesinden kaygılılar."
Selek de, "Her gazeteyi okuyorlar, her ayrıntıyı takip ediyorlar" diyor.
"Sivil bir komisyon için özellikle hukukçulara çok iş düştüğünü düşünüyorum. Hakkari'deki insanlar olayın devlete bırakılmasını istemiyorlar. Şemdinli'nin Türkiye'nin sorunu olmasını istiyorlar."
Selek ve Bilgen, Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi'nin Yüksekova çetesi davasıyla ilgili verdiği kararın bu güvensizliği, kaygıyı artırdığına dikkat çekti.
Bilgen "Bu karar, 'Şemdinli çetesi de yoktur' kararı verileceğine dair bir kaygı doğurdu" derken, Selek, "Yüksekova kararı moralleri bozdu" dedi.
Selek: Korkuyla yurttaşlık bilinci bir arada
Selek, mülki idare amirlerinin yanı sıra, tanıklarla, esnafla, mağdur yakınlarıyla görüştüklerini, "Hakkari'de çok ciddi bir yurttaşlık bilinci olduğunu" söylüyor.
"Bunu en yoğun Şemdinli'de gözledim. Uzun süredir provokasyon yaşadıkları için uyanıklar.
"Heyetlerin gitmesi, çok yararlı. Halkta toplu cezalandırılma psikolojisi var. Şemdinli bombalamasında yakalanan arabadan çıkan bir sürü belgenin fotokopisi halkın elinde. Bunları okuyorlar. Kendi evlerinin krokilerini görüyorlar. Listede adlarını görüyorlar. Korku, yurttaşlık bilinci bir arada."
"Hakkari Demokrasi Platformu'yla yaptığımız uzun toplantı çok yararlı oldu. Platformun içinde CHP de var, AKP de. Birlikte çalışıyorlar. Örneğin AKP İl Başkanı, polisten dayak yemiş."
Mağden de Şemdinli'de yaşayanlardaki bir farklılığa işaret ediyor:
"Şemdinli'deki yakalanma çok sıra dışı. O kadar suçüstü yakalandılar ki... Ayaklarına dolaştı gibi geldi bana. İnşallah Türkiye Cumhuriyeti karanlık güçlerin ortaya çıkarılması için bu fırsatı değerlendirir. Şemdinli'dekiler bu fırsatın farkında."
Bilgen: Hakkari'nin kendisi patlamaya hazır bomba
Bilgen, Hakkari'de bir süredir yaşananların bir kırılma riski doğurduğunu da söylüyor:
"Beklenti, Şemdinli olayının ucu nereye kadar giderse gitsin, çözülmesi yönünde. Bu, kamuoyuna net bir biçimde, toplumsal bir rahatlamaya dönüşecek bir biçimde yansıtılmazsa, üzeri örtülürse, ciddi bir güven kırılması yaşanacak.
"Süreç, patlamalar, tehditler, dağıtılan çeşitli bildiriler, Hakkari'yi patlamaya hazır bir bomba haline getirmiş.
Neredeyse Ağustos sonundan bu yana şehirde bildiriler dağıtılıyor: Hayatını kaybeden askerlerin intikamının alınacağına dair, "şehitlerin intikamı alınacak, kanları yerde kalmayacak" diyen bildiriler bunlar."
"Vali inisiyatifsiz gibiydi"
Bilgen, mülki idare amirlerinin, gösterilerde yaşananları, "Halk da polise, panzere saldırıyor" dercesine, dengeleyici unsur olarak kullandığını söyledi.
"Mülki idare amirleri daha çok buna vurgu yapıyorlar. Oysa bu sonuç; önce bombalamalar gerçekleşti. Neden sonuç ilişkisi tersine çevriliyor."
Bilgen, eski vali Gürbüz'ün Tokat'a atanmasının da olumlu olduğunu söyledi:
"Özellikle mülki idareyle ilgili güvensizlik yoğun. Valinin görevinin değiştirilmesi olumlu bir adım oldu. Valiye karşı, üslubu, yönetme biçimi nedeniyle ciddi bir toplumsal tepki oluşmuş.
"Biz de toplumu rahatlatacak bir sürükleyici üslup görmedik. Hiçbir inisiyatifi yokmuş gibi bir izlenim verdi."
Selek de, "Mülki idarenin yaklaşımını açıkça gördük. Vali Hakkari'nin havasını suyunu konuşmaya çalışıyordu" diyor.
"Biz, bu insanların ölmesi gerekli miydi, diye sorduğumuzda, Yüksekova kaymakamı, 'cenazelerin üzerindeki bayrakları gördünüz' dedi. Fakat Şemdinli kaymakamı, durumdan çok rahatsızdı."
Perihan Mağden de, vali Gürbüz'ün görevden alınmasının olumlu olduğunu düşünüyor.
"Valinin ilgisizliği ve sevgisizliği şaşırtıcıydı. Kopuktu. Zalimliğin yeni bir çehresi gibiydi. İnsan olumlu şeylerin altını çizmek istiyor; çünkü o kadar az ki.
"Amirlerin ağırlığının azaltılması, şikayet mekanizmalarının yürütülmesi gerekiyor. İnsanların etkili başvuru yolları yok." (TK)