12 Haziran genel seçimlerinde, üç milletvekili çıkaran Hakkari'de Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) desteklediği Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku'nun bağımsız milletvekili adaylarının üçünün de milletvekili seçilmesi ve ilk defa bölgede gücü tartışmasız olan aşiretlerin önde gelen isimlerinin milletvekili seçilememeleri "Acaba aşiretler güç mü kaybediyor?" sorusunu da beraberinde getirdi.
2007 genel seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi'nden (AKP) milletvekili adayı olan Rüstem Zeydany üzde 33.49 oranında oy alırken 2011 genel seçimlerinde Mehmet Necip Zeydan'ın aldığı oy yüzde 16'da kaldı ve AKP Hakkari'den milletvekili çıkaramadı.
"Aşiretlerin gücünü ekonomik zorluklar ve toplum zayıflattı"
Express Dergisi yazarı İrfan Aktan, aşiretlerin güç kaybetmesini iki ana nedene bağlıyor. Bunlardan birincisi, aşiret reislerinin hükmü altındaki Kürtlerin korucu maaşıyla geçinemiyor ve giderek yoksullaşıyor olması.
İkincisi ise, toplumsal olarak yalnızlaşmaları. Bir korucunun eskisi gibi çarşıya çıkıp gururla dolaşmasının zor olduğunu söyleyen İrfan Aktan, artık korucuların toplum tarafından ayıplandığını söylüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:
* Özellikle çocukları babalarının bu kimliğinden dolayı bölgede sorun yaşıyorlar. Mesela okullarında zorluklarla karşılaşıyorlar. Bölgede ciddi sivil itaatsizlik eylemleri oluyor. Fakat korucu çocukları burada kendilerine alan bulamıyorlar. Dolayısıyla korucu ailelerinin çocuklarının ailelerini zorladıklarını biliyorum.
* Özellikle zorunlu göç sonucu, yani köylerin boşaltılması sonucu, aşiret yapısı ciddi bir çözülme yaşadı. Çözülmeyen aşiretlerin hepsi korucu aşiretleriydi.
* Yani devletin yanında duran aşiretler dağılmadılar ve devlet yanlısı olmayı sürdürdüler. Fakat bir süre sonra aileler genişledikçe korucu maaşı yetmemeye başladı ve insanlar devletim imkanlarından tatmin olmamaya başladılar.
"AKP aşiretleri tercih etmedi"
* AKP aşiretleri çok tercih etmedi. Mesela Hakkari'de Pinyanişi aşiretinin dengelerini gözetmeden aday gösterdi. Böylece Pinyanişi aşireti seçimlerde ikiye bölündü.
Urfa'da İzol aşireti ya da Bucak aşiretini de tercih etmedi. Böylece anladık ki bu aşiretler devlet desteğini yitirdiğinde güçleri yarı yarıya düşüyor.
* AKP'nin aşiretleri desteklememesinin bence iki nedeni var. Birincisi, aşiretlerin tabanları giderek Kürt hareketine yakınlaşıyordu. Bu nedenle bu aşiretlere destek vermeye gerek duymadı. Zeydan aşireti ve Pinyanişi aşireti zaten Kürt hareketine dahil olmuştu. Referandum AKP için iyi bir sınama oldu. O dönemde de aşiret reisleri aşiretlerine istedikleri oyu vermelerini sağlayamamıştı.
* Eskiden korucular için çeşitli düzenlemeler yapılıyordu. Ayrıca "Kürt sorununu biz çözeceğiz" söylemi alıcı bulabiliyordu. Aşiret reislerini aşiretleri üzerinde baskı kurmak üzere itekliyorlardı. Aşiret reisleri, bulundukları yerlerde hem asker, hem polisin desteği ile kendi aşiret mensuplarını sindiriyorlardı.
* Taban kaydıktan sonra üstün hiçbir anlamı kalmıyor. Sen istediğin kadar aşiret reisini aday göster; tabanı kaydıktan sonra kimse ona oy vermez.
* Seçim öncesinde bir laf atıldı ortaya. Denildi ki, "AKP bölgede özellikle zayıf adayları milletvekili adayı gösterdi ki, Kürt hareketi meclise güçlü girsin ve seçimden sonra Kürt meselesi tartışılabilsin." Yani AKP sözüm ona "iyi niyetli" olarak bunu yaptı deniyordu. Bana kalırsa AKP'nin hem Kürtlere hem aşiretlere vaat edebileceği bir şey yoktu. O yüzden de ciddi bir çalışma yürütmedi. Çünkü vaat edebileceği bir şey yoktu. Yani sen bir aşireti neye göre sandığa çağıracaksın?
"İlk kez bu seçimde aşiretler sonucu belirlemedi"
* Şimdi Kürtler açısından yeni bir toplumsal model ihtimali göründü. BDP de eskiden aşiret dengelerini gözetiyordu ama artık bölgede böyle bir ihtiyaç kalmadı. Dolayısıyla aşiret reislerinin oluşturduğu "konseyler" bundan sonra Kürt siyasetini belirlemeyecek. Kürt siyasetini artık alt sınıf mensubu ve oradan devşirilmiş siyasetçiler belirleyecek.
* Bu da devletin Kürt toplumu üzerindeki önemli bir aygıtını yitirdiği anlamına geliyor. Devlet eskiden Kürtleri din üzerinden ve aşiret reisleri üzerinden yönetiyordu. Şimdi aşiret reisleri bertaraf oldu. Sivil cumalar üzerinden Kürt halkı devletin dini söylemini kendi eline geçirmiş durumda.
* Kürtler ilk defa dini cemaat olarak değil, aşiret olarak değil, bireysel olarak seçimlerini yaptılar. Kürtler artık bireyleşti. Bu yüzden de Kürt hareketinin daha çalışkan olması gerekiyor; aksi taktirde önümüzdeki seçimlerde sandıktan bugün Dersim'de olduğu gibi bir sürpriz çıkabilir.
* Devlet de artık Kürtlerin bu değişimine göre hareket etmeli. Artık eskisi gibi bir aşiret reisinin oyu ile blok oy kazanamayacaklar.
* İlk kez bu seçimlerde sonuçları aşiretler belirlemedi. Bu bir ilktir ve Kürt hareketi açısından da yeni bir dönemdir. Kürt hareketi daha önce hep devletin bir aygıtı olan aşiretlerle mücadele halindeydi. Ancak artık aşiret düzeni çökmüştür ve ortaya yeni bir siyasi atmosfer çıkmıştır. (EKN)