Tekirdağ'dayım. 31 Mart Yerel Seçimleri'nde Cumhuriyet Halk Partisi'nin kazandığı kentlerden biri. Bahar havası esiyor. İnsanlar mazbatayı bekliyor. Zaten Tekirdağ'a mazbatanın bir türlü İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu'na verilmemesinin sokağa nasıl yansıdığını gözlemlemek için geldim.
Kent sakinleriyle sohbet ederken, birinin “yeni açılan adliyemizi de görün” önerisiyle kendimi Tekirdağ Adliyesi’nde buldum.
Bir kenti tanımanın yollarından biri adliye koridorlarında gezinmekle de olur, belki en iyisi bir kaç duruşma izlemektir. Tekirdağ 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde mazbata, seçim ve İmamoğlu'ndan bambaşka bir haberin içinde buluyorum kendimi.
Tanık olduklarım, kadın akademisyenlerin akademide yaşadıklarını gözler önüne sererken, yargı sisteminin kadına bakışı konusunda önemli ip uçları veriyor.
Tekirdağ’da bulunan Namık Kemal Üniversitesi Veteriner Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. M. N. M., aynı bölümden kadın akademisyen arkadaşı Yard. Doç. Dr. T. Ö’ye “cinsel saldırı"dan hâkim karşısındaydı. Davanın beşinci duruşması. İki yıldır sürüyormuş, duyulmamış, duyurulmamış, hatta üzeri kapatılmaya çalışılmış.
Üstelik M. N. M.'nin tek "cinsel saldırısı" da bu değilmiş. T.Ö.'nün cesaretli çıkışıyla en sonunda kendini hakim karşısında bulmuş.
Sanık erkek öğretim üyesi, aynı üniversitede kadın akademisyen olan eşi, avukatı ve şu an görevde olmayan iki akademisyen arkadaşıyla birlikte davaya gelmişti.
Cinsel saldırıya uğrayan Yard. Doç. Dr. T. Ö’nün yanında da sadece kadın avukatı vardı.
Dava, İstanbul’daki mahkeme salonları kadar büyük olmayan duruşma salonunda yine İstanbul mahkemelerine oranla daha sakin bir atmosferde başladı.
“M. N. M. benim yöneticimdi”
Hakim, telefon konuşmalarına dair gelen teknik raporu okudu. Raporda, “cinsel saldırıdan” yargılanan erkek akademisyen, T. Ö.’yü 432 kez aramış. T.Ö ise erkek akademisyeni 130 kez aramış.
Hakim önce T.Ö.’ye erkek akademisyeni neden aradığını sordu.
T.Ö de, “Kendisi üniversitede benim yöneticim konumundaydı. Her aradığında geri dönüş yapıyordum. Onun dışında bir aramam olmamıştır” yanıtı verdi.
Sanık Akademisyenin savunmasının konuyla ilgisi yok
O konuşurken, sanık erkek akademisyenin sürekli olarak gülümsemesi, avukatıyla göz kaş işareti yapması hatta “uyduruyor” dediği duyuldu. Ancak hâkim erkek akademisyene hiçbir müdahalede bulunmadı, T.Ö’yü neden aradığını sordu. Erkek akademisyenin cevabı şöyle:
“Aramaların gözüktüğü dönemde ben doçentlik sınavına hazırlanıyordum, T.Ö. de tezini yayınlatmaya çalışıyordu, bununla ilgili beni sürekli arıyordu. Hatta aradığında da boşandığı eşiyle sorunlarını anlatıyordu. O dönem dekan ve rektör yardımcısı olan Prof. Dr. Şefik Kurultay’ı da T.Ö.’ye yardımcı olmak istediği için arıyordum, yardımcı olmaya çalışıyordum."
Tanıdık savunma: "Benle husumeti var"
Hakim, “Bu nedenle mi geç saatlerde aradınız?” diye sorunca erkek akademisyen, T.Ö.’nün kendisi ile husumeti olduğunu iddia etti.
Erkek akademisyenin konuşması sürerken T.Ö.’nün bazı itirazlarını dile getirmesi üzerine, hâkim yüksek sesle “Sen sus dışarı atarım” dedi.
Daha sonra tanıklardan B. B. duruşmaya çağrıldı. Hakim tanığa, “Cinsel saldırıya dair bildiklerini anlat” demesi üzerine tanık, “Benim bu konuda bir bilgim yok. Beni neden buraya çağırdılar bilmiyorum” diye yanıtladı.
Bunun üzerine hakim sanık avukatına dönerek nazikçe “Sizin tanığınız değil miydi?” diye sordu.
Her iki tarafın sorularının ardından tanık duruşmadan ayrıldı. Yanında oturduğum kişiye, “Hakim kadın akademisyene çok sert davranıyor” dedim. Ancak onun yaklaşımı daha farklıydı. "Hakimler, genelde, ceza verecekleri zaman sanıkların konuşmasına müdahale etmez ve daha çok konuşturur, hukuken de böylesi doğrudur” dedi.
Duruşma bitti. Hakim, telefonla da T.Ö.’yü taciz eden sanık erkek akademisyenin sesinin incelenmesi Adli Tıp'a gönderilen ses kayıtlarının akıbetinin sorulması için Adli Tıp'a yazı yazılmasına karar verdi. Davanın bir sonraki duruşması 25 Haziran’da görülecek.
Kadın akademisyen üniversitesini düşündü, konuşmadı
Dava biter bitmez kadın akademisyen ve avukatının yanında soluğu aldım. Ne kadar ısrar etsem de kadın akademisyen, “Üniversitemi ve bölümümü düşünmek zorundayım size konuşmamam” dedi.
Avukatı da “Basına konuşamayız” diyerek konuyu kapattı. Davanın bir sonraki duruşmasında daha fazla kadın dayanışması ve avukat olması düşüncesiyle adliyeden ayrıldım.
Bunun üzerine Namık Kemal Üniversitesi’nde yaşananları anlamak üzere üniversiteye gittim.
TIKLAYIN - Akademide Cinsel Saldırı: Namık Kemal Üniversitesi'nde Neler Oluyor? (EMK/HK)