Davayla ilgili bianet'e bilgi veren Kızgın'ın vekili İHD Genel Başkan Yardımcısı Reyhan Yalçındağ, kararı temyiz ettiklerini söyledi.
İHD Genel Başkanı Yusuf Alataş da, yaptığı yazılı açıklamada, kararın "2003 yılında Bingöl ili Karakoç mezrasında beş yurttaşımızın yaşam hakkına kast edilmesinin ardından oluşturduğumuz insan hakları heyetinin, konuyu araştırmak üzere olay yerine giderek bazı incelemelerde bulunmasını ve vardığı sonuçları kamuoyuyla paylaşmasını içermektedir" dedi.
Yalçındağ: Esas mesele hak savunucularının önüne set çekmek
Yalçındağ, dava dosyasında saklanan suç delili olarak kast edilenin, 2003'te 5 kişinin öldürülmesiyle ilgili olayda kullanıldığı iddia edilen bir bıçak olduğunu, bu bıçağın köylüler tarafından Rıdvan Kızgın'a verildiğinin iddia edildiğini söyledi.
Avukat Yalçındağ, "Bu vakada İHD olarak heyet oluşturmuştuk. Heyette bulunan hak savunucuları da tanıklıklarında iddianın geçersiz olduğunu belirtti. Ama tanıklıklar dikkate alınmadı. Bir hak savunucusu neden böyle bir bıçağı alsın?" dedi.
"Sözümona, olayda silah olarak bir bıçak kullanılmış; köylüler bulmuş, yıkamış, ellerinde tutmuş. Daha sonra bıçağın Rıdvan Kızgın'a verildiği iddia ediliyor."
Yalçındağ, "Her vakada olduğu gibi, burada da hak savunucularına baskı uygulanıyor" dedi.
"Basın açıklamalarımız saptırılıyor; ihlal eleştirimiz dava olarak geri dönüyor. Esas mesele, hak savunucularının faaliyetlerini dava yoluyla bastırmak, sonraki etkinliklerini gerçekleştirmemeleri için yıldırmak, önümüze set çekmek."
Alataş: Karar haksız ve hukuka aykırı
Yusuf Alataş, "Karar, haksız ve hukuka aykırı olduğu gibi, açılan dava ve soruşturmalarla insan hakları savunucularının faaliyetlerinin engellenmesi ve gerçekleşen hak ihlallerinin üzerinin örtülmesi hedeflenmektedir" dedi.
"Verilen kararın haksız ve hukuka aykırılığı açıkken, yapılan yanlıştan geri dönülerek ilgili adli merciler tarafından haksız olan kararın düzeltileceğine inanıyoruz" diyen Alataş, konunun ulusal ve uluslararası makamlar nezdinde takipçisi olacaklarını açıkladı.
Alataş, kararın Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi'nin 12. maddesine de aykırı olduğunu söyledi.
Bildirge'nin 12. maddesi şöyle:
"Devlet, bu bildirgede amaçlanan hakların meşru kullanımı çerçevesinde şiddet, tehdit, misilleme eylemi, fiili veya hukuksal ayrımcılık, baskı veya diğer keyfi hareketlere karşı, bireysel olarak ve başkalarıyla birlikte hareket eden tüm kişilerin yetkili otoritelerce korunması için gerekli tüm önlemlerin alınmasını dikkatle izler. Bu bakımdan, herkes, bireysel olarak ve başkalarıyla birlikte, barışçı yollarla, insan haklarının ve temel özgürlüklerin ihlaline neden olan, ve devletin ihmali olan durumlar da dahil olmak üzere, devlete isnat edilebilen etkinlik ve eylemlerle birlikte başka grup ve bireylerce işlenmiş insan hakları ve temel özgürlüklerin kullanılmasıyla ilgili şiddet eylemlerine karşı tepki gösterdiğinde, ulusal yasalarca etkin biçimde korunmaya hakkı vardır."
Bingöl'de hak savunuculuğu baskı altında
İHD Bingöl Şubesi, ekim ayında, İHD veya üyeleri hakkında, 2001 yılından itibaren açılan 209 soruşturmayı, 51 davayı raporlaştırmıştı. Buna göre, yalnızca Rıdvan Kızgın hakkında açılan soruşturma sayısı 86.
Raporda, söz konusu olaya dair şunlar yazılı:
"10 Temmuz 2003 tarihinde 6 aylık ihlal raporunun açıklandığı basın açıklamasında, merkeze bağlı Yumaklı köyü ve civarında PKK militanlarının giysilerini giyen silahlı 6 kişinin dolaştığı, yurttaşları tehdit ettiği, eşgalleri verilerek üzücü olayları yaşanmaması için önlem alınması talebine de yer verildi. Şubemize bu konuda yapılan başvuruların devam etmesi üzerine basına demeç verilerek, bu konuda uyarı yapıldı. Bu açıklamalar üzerine 2003 yılı 8 temmuz günü ev telefonundan şube başkanı, alay komutanı olduğunu söyleyen bir kişi tarafından gece 10.30 sıralarında aranılarak, bu açıklamaları yalanlaması ve kendileri tarafından verilecek açıklamayı yapması için alay komutanlığına çağrıldı. 09.07.2003 günü cep telefonundan ve aynı gün saat 16.00 sıralarında ev telefonundan kışlaya çağrı tekrarlandı. 10.07.2003 günü ise Yumaklı köyü Karakoç mezrasında (PUL) 5 yurttaşımız vahşice katledildi. Bu açıklamalar ve sonrasındaki gelişmelerle ilgili olarak şube başkanı hakkında cürüm delillerini saklamak ve yok etmek, güvenlik güçlerini tahkir ve tezyif etmek, yasadışı örgüte yardım ve yataklık etmek, yasadışı örgüt üyeliği ve yasadışı örgütü övme gibi soruşturma ve davalar açıldı."
Rapor sonucunu bianet'e değerlendiren Kızgın, ""Türkiye'de, yoğunluk bakımından, gerekçesi olmaksızın bu kadar soruşturmanın açıldığı tek yer Bingöl'dür diye düşünüyorum" demişti.
Alataş da, "Bizi korumalarından vazgeçtik; açıkça saldırmasınlar, hedef göstermesinler. İnsan hakları savunucularına yurttaşlık hakları çerçevesinde dahi muamele yapılmıyor" demişti.
Kızgın, Bingöl'ün 1936'da güvenlik gerekçesiyle il yapıldığını anımsatmış, "Devlet buraya özel bir misyon biçiyor. Bingöl özel bir biçimde yönetiliyor. Hukuk uygulamalarında da, toplum yaşamda da, hâlâ aynı güvenlik gerekçesi varlığını koruyor" demişti.
Yusuf Alataş da "Bingöl'de sivil kurallardan çok askeri kuralların geçerli olduğunu, insan hakları ihlalleriyle ilgili bir bataklık, sürekli ihlal üreten bir yer konumunda olduğunu" söylemişti. (TK)