Avrupa Birliği (AB) Katılım Sürecinde Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Konferansı’nın ikinci gününde Türkiye’deki politika ve mekanizmalar ile sivil toplumun bu kapsamda çalışmaları konuşuldu.
İnsan Hakları Ortak Platformu’ndan (İHOP) Feryal Salman Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu Yasa Tasarısı Taslağı çalışmaları sürecini; CEDAW Gölge Rapor Komitesi’ndan Sema Kendirci CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi süreçlerinde kadın örgütlerinin çalışması ve siyasi iktidarın tavrını; KaosGL'den Hayriye Kara ise ayrımcılığın yargı kararlarında bile sürdüğünü, sistemsizlik ve tutarsızlığın bir politika haline geldiğini anlattı.
“Hak meselesi, sadece sivil toplumun meselesi değil”
“STK Perspektifi” başlıklı ilk oturum, İnsan Hakları Ortak Platformu’ndan (İHOP) Feryal Salman’ın konuşmasıyla başladı. Salman İHOP’un hazırladığı Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu Yasa Tasarısı Taslağı’nı ve ayrımcılığın haritalandırması çalışmasını anlattı.
Salman, bu yasa tasarısı taslağı çalışmasının ve bunun üzerinden yapılan tartışma ve istişarelerin tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini çünkü son dört senede Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunun açılmasından, ombudsmanlık kurumuna kadar pek çok değişiklik yaşandığını söyledi.
“Ayrımcılığın olduğu yerde insan haklarını hayata geçiriyor olmaktan bahsetmek mümkün değil. Ancak insan hakları standartları, sadece sivil toplumun meselesi değildir, hepimizin meselesidir.
“Bu, kamu idaresi için de bir yükümlülüktür ama savuşturması gereken bir yükümlülük değil, özen gösterme yükümlülüğüdür. Eşitliğin hayata geçirileceği elverişli ortamı sağlayacak tüm tedbirleri alması gerekir.”
“Sözleşmelerin isimleri bile Türkçe’ye farklı çevriliyor”
Türk Kadınlar Birliği ve CEDAW Gölge Rapor Komitesi’ndan Sema Kendirci, CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından imzalanması sürecini ve kadın örgütlerinin kolektif çalışmaları ile karşılaştıkları engelleri aktardı.
Kendirci, sözleşmelere konulan çekincelerin, hatta sözleşmelerin Türkçe çevirilerinin bile belli çekinceler ortaya koyduğunu anlattı.
“CEDAW sözleşmesi, Türkçe’ye Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi olarak çevrildi. Oysa ki İngilizce olan orjinal metne göre bu sözleşmenin adı Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Uluslararası Sözleşmesi. Devlet daha birinci adımda, ayrımcılıkla ilgili kötü niyetini ortaya koyuyor.”
Siyasi iktidarın sivil toplum örgütlerini sözleşme ve rapor süreçlerinden uzak tutmaya çabaladığını belirten Kendirci, artık hükümetin kendi sivil toplum örgütlerini kurmaya başladığını ve uluslararası süreçlere bu örgütlerle girmeye çalıştığını belirtti.
“4., 5. ve 6. dönem gölge raporlarından sonra, Türkiye’ye CEDAW Komitesi komite tarafından sunulan tavsiye kararlarında bizim gölge raporlarımızda yer alan maddeler aynen yer aldı. Bu da kadın hareketinin başarısıydı.
“Ancak siyasi iktidar artık bizi bu süreçlerden uzak tutmaya çalışıyor. Kadın örgütlenmelerinin birlikteliği ve başarıları, onlar için biraz korkutucu oldu. Şimdi kendi örgütlerini kurup, uluslararası süreçlere onları temsilci olarak göndermek istiyorlar.”
“Memurun ruh haline göre şekillenen hak ve özgürlükler”
KaosGL’den Hayriye Kara, somut örneklerle ayrımcılığın nasıl sürdürüldüğünü anlatırken, eşitliğin sadece yasalarla sağlanamayacağını, mücadele mekanizmalarının da geliştirilmesi gerektiğini belirtti.
“Sadece şikayet mekanizmaları değil, farkındalığın arttırılması, davranış kurallarının geliştirilmesi ve mücadelenin kurumsallaşması gerekiyor” diyen Kara, Türkiye’de sistemsizlik ve tutarsızlığın bir politika haline geldiğini ifade etti:
“Bir eşcinsel erkek ağı uygulaması olan Grindr’ın kapatılmasıyla ilgili kararda, sitenin eşcinsel üyeleri bulunduğundan, fuhuş ve müstehcenliğe neden olabileceği söyleniyordu. Kayıtlı bir derneğin resmi internet sitesi Kaosgl.org birçok alanda oteller, üniversiteler, meclis, internet kafelerde erişime engelli.
“Bir başka örnek, Van’da Ekogenç Derneği’ne kapatılma davası. Denreğin amaçları arasında cinsel yönelim ve cinsiyet kimiği temelli ayrımcılıkla mücadele ifadesi yer aldığı için kapatma davası açıldı, neyse ki kapatılmadı. Ama biz valiliğe ve il dernekler müdürlüğüne bu konudaki tüm yargı kararlarını sunmuştuk. Ama ‘bu ahlaksızlıktır mahkemeye gideceğiz’ dedilr, çünkü bunun bir yaptırımı da yok.
“Türkiye’de sistemsizliğin kendisi bir politika. Memurun o günkü ruh haline göre şekillenen hak ve özgürlüklerin kıstlandığı bir ortamdan bahsediyoruz.” (ÇT)