“AİHM suçla ilişkilendirilen adli veya idari mekanizmadaki kişileri de dinliyor. Örneğin savcı, bakanlar, vekiller, kaymakam, vali gibi normal koşullarda iletişim sağlanamayacak, yerel mahkemelerde ifadeleri kolay alınamayan kişilerin mahkeme önünde bilgisine başvuruluyor. Bu da resmi görevlilerin bir tazyikle karşılaşması, yaşananların deşifre olması anlamına geliyor.”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, son dönemde pek de sık görmediğimiz üzere işkence ve kötü muameleyle ilgili 12 bin Euro manevi ve maddi tazminata hükmetti.
AİHM’in ihlallerle devlet arasındaki yaklaşımını ve yargı yollarına başvurmanın önemini, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Başkanı, Avukat Gülseren Yoleri ile konuştuk.
TIKLAYIN - Türkiye 12 Bin Euro “İşkence” Tazminatı Ödeyecek
Mehmet Uğraş Vatandaş’ın gözaltına alınırken maruz kaldığı işkence ve kötü muameleyle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yaptığı başvuru dün sonuçlandı. AİHM, Vatandaş’ı haklı buldu ve dün açıkladığı karar ile Türkiye’yi 10 bin Euro manevi, 2 bin Euro da maddi tazminata mahkum etti.
“AİHM’e siyasi tutum aldığı eleştirileri yapıldı”
Gülseren Yoleri, AİHM’in politikalarıyla ilgili tek bir karardan yola çıkıp tespit yapmanın zorluğuna değinirken, mahkemeye son süreçte yoğun eleştirilerin yapıldığını hatırlattı:
“AİHM’e siyasi bir tutum aldığı, devletin çıkarları yönünde hareket edip bağımsız ve tarafsız davranmadığı gibi eleştiriler dile getirildi. Bir olumlu karar bu eleştirileri ortadan kaldırmaz.
“Ancak tabii ki işkence gören herkes bu başvuruyu yapabilir. AİHM işkence başvurularının karara bağlanması açısından, diğer toplu başvurulara göre daha kolay hareket edebiliyor. İşkence ve koşulları değerlendirmesinde netlik olduğu durumlarda... Türkiye’nin de ‘Bu başvuruları gözardı et’ gibi bir yaklaşımı sözkonusu değil.”
“AİHM başvuruları komisyona havale etti”
Yoleri, son 1,5 yıldır süren olağanüstü hal uygulamalarıyla ilgili başvuruları reddederek OHAL Komisyonuna havale eden AİHM’in neden eleştiri aldığına dair şu örnekleri de verdi:
“Terörden zarar görenlerin tazminine ilişkin yasa 2004’te çıkmıştı. Yasanın ardından köy boşaltma, köy yakma gibi devletin güvenlik güçlerinin neden olduğu zararlara ilişkin binlerce başvuru, AİHM tarafından iade edilip Türkiye’deki tazminat komisyonlarına yönlendirildi. Tazminat komisyonları da başvuruları ya reddetti ya da cüzi miktarda tazminatlar ödendi.
“Aynı durumu uzun yargılamalar veya uzun tutukluluk başvurularında da görüyoruz. Aynı şekilde OHAL uygulamalarına dair de başvurular, komisyon kurulsun denilerek iade edildi.”
“Zararın tazmininden devletin zora düşeceğine hükmetti”
Bu uygulamaların tek başına AİHM’in tasarrufu olmadığını da ekleyen Yoleri, “Belli ki devletler birlikte strateji oluşturup tutum geliştirip uyguluyorlar” dedi.
AİHM’in bu yöndeki kararlarına örnek olarak da, İmar Bankasının batışından zarar görenleri anlattı:
“Bankanın iflasıyla pek çok kişinin zararı sözkonusu olmuştu. Yapılan AİHM başvurularından birine, mahkeme şu yanıtı verdi: ‘Başvurucu taleplerinde haklı ve madden zarara uğramış durumda, zararı tazmin edilmeli. Ancak mağduriyet yaşayanların çokluğu ve devletin bu zararları tazmini ile zor duruma düşebileceğinden tazminat tespiti yapılmamasına karar verildi.’”
Avukat Yoleri, AİHM’in bu kararla devletin ekonomisini hak ihlalinden önde tuttuğunu belirtti:
“Ekonomik bir başvuruda dahi böyle bir karar oluşturuluyorsa, siyasi içerikli, devleti insan hakları ve hukuk açısından sıkıştıran konularda AİHM’in siyasetle daha fazla yakınlaşıp devletin çıkarlarına uygun tutum geliştirdiğini öngörmek mümkün.”
“Bu başvuru yolu mutlaka değerlendirilmeli”
Yoleri bu olumsuzluklara rağmen hukuki başvuruları yapmanın önemine dikkat çekti:
“Biz hem hukukçular hem hak savunucuları olarak bu olumsuzluklara rağmen, uluslararası yargı mekanizması olarak AİHM’i ilkelerine uygun çalışması anlamında, ayrıca uyuşmazlıkların mahkeme önüne götürülmesi ve hak ihlallerinden vazgeçmesi için Türkiye’ye basınç oluşturması adına eleştirilerimizi yaparken başvurularımızı da yapacağız.
“Bu başvuru yolu mutlaka değerlendirilmeli. Giderek zorlaştırılmış olsa da yargı mekanizması her koşulda kullanılmalı. Bu yargılamalar özellikle uluslararası alanda Türkiye’de olup bitenlerin deşifre edilmesi anlamına da geliyor.
“AİHM’deki dosyalarda pek çok saklı gizli kalan olayın belgeleri bilgileri yer alıyor. Pek çok kamu görevlisinin eylemleri analiz edilip tartışıyor bunun üzerinden yargı süreci başlayabiliyor.
“AİHM suçla ilişkilendirilen adli veya idari mekanizmadaki kişileri de dinliyor. Örneğin savcı, bakanlar, vekiller, kaymakam, vali gibi normal koşullarda iletişim sağlanamayacak, yerel mahkemelerde ifadeleri kolay alınamayan kişilerin mahkeme önünde bilgisine başvuruluyor. Bu da resmi görevlilerin bir tazyikle karşılaşması, yaşananların deşifre olması anlamına geliyor.
“Bizim, yani halkın dışarıdan göremediği çelişkilerin görülmesine imkan yaratıyor. İdarenin aşağıdan yukarıya kendini revize etmesi için imkan da yaratıyor. Dolayısıyla sonucundan emin olamasak da bu tür başvurular önemlidir.” (AS)
* Hak ihlaline maruz kaldığınız durumlarda başvurmak üzere İHD’ye buradan ulaşabilirsiniz.