Pazar,günü, Bia'nın Diyarbakır'daki seminerine katıldım. Kısa zaman diliminde İHD hakkında özet bilgi sundum. Katılımcılar Doğu ve Güneydoğu'da yerel ve bölgesel yayın yapan kuruluşların temsilcileri ve o kuruluşlarda görev yapan habercilerdi. Sorunları, beklentileri ve umutlarıyla habercilerdi. Onların özgürlüğü yurttaşların özgürlüğü anlamına geliyor.
Benim sunuşum aşağıdaki gibiydi:
İnsan hakları iki temel güç tarafından korunur. Birincisi, hukukun gücüdür, ikincisi de demokratik kamuoyunun gücü.
İnsan hakları örgütleri, genel olarak insan hakları kavramının tanıtılması, insan hakları eğitimi, ihlallerin bilinmesindeki çalışmalarıyla, insan haklarının korunmasına ve geliştirilmesine hizmet ederler. İnsan haklarını korumak temelde devletlerin sorumluluğundadır. Korumak, devletler açısından yükümlülük ve ödevdir. Ancak yine temelde, ihlaller devlet kaynaklıdır ve her ihlal nedeniyle de devletin çeşitli biçimlerde sorumluluğu bulunmaktadır. Buna kusursuz sorumluluk halleri de dahildir. Belirtilen durumda, insan hakları örgütleri, birey devlet ilişkisinde, bireyin haklarının durumunu gözler/izler ve hakları ihlal edilen bireyin yanında yer alır. Böylelikle birey, devletle ilişkisinde ve ihlal çelişmesinde yalnız olmadığını anlar. Tek bir bireyin sorunu o ülkenin ve dünyanın insan hakları kamuoyunun bilgisine sunulur. Bu bir duyurma/dayanışma boyutlu çalışmadır.
Türkiye'de genel olarak ihlaller, İHD, TİHV ve Mazlum-Der tarafından izlenir ve raporlar yoluyla kamuoyuna ve yetkili makamların bilgisine sunulur, İHD bunu 34 şubesi ve 14 bin üyesi ile yapmaya çalışır. IHD, kurulduğu 1986'dan bu yana ölüm cezası, faili meçhul siyasal cinayetler, gözaltında kayıplar, işkenceler, cezaevleri, barış, ifade özgürlüğü gibi konularda kampanyalar ve daha pek çok insan hakları konularında yüzlerce panel, sempozyum, miting düzenledi. Çeşitli konularda eğitim projeleri yürüttü. Bültenler ve kitaplar yayımladı. Araştırma ve inceleme raporlarını kamuoyuna ve yetkili makamların bilgisine sundu, itiraz ve taleplerini yüksek sesle dile getirdi.
Yaygın basın genelde İHD etkinliklerine yok muamelesi yaptı. Yazılı ve görsel basının büyük bir kısmı, insan haklarına pozitif bir değer olarak yaklaşmak yerine, suç biliminin konusu olarak yaklaştı. Genel olarak, insan haklarının ne olduğuna ilişkin pozitif bir yayın çizgisi sürdürülmedi. Bütün militer / otoriter sistemlerde insan hakları savunucuları ve örgütleri, "terörizmle, bölücülükle, komünistlikle suçlanırlar. Ya da o ülkedeki, yöneticiler açısından en tehlikeli siyasal örgüt ya da akımların yan örgütü olmakla suçlanırlar.
Türkiye'de de böyle olmuştur ve yaygın basın genelde bu konuda resmi zihniyeti paylaşmış ve bu zihniyeti yeniden üretmiştir. İHD'yi, imajıyla oynama ve çeşitli yöntemlerle etkisiz hale getirme ve ihlallerin üzerini örtme amacı başarıya ulaşamamıştır. Liberal Düşünce Topluluğu'nun 15 ilde, 3060 kişiyle görüşme yaparak gerçekleştirdiği ve 3 Aralık 2002 tarihinde açıkladığı bilimsel araştırma sonuçlarına göre İHD, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden sonra en fazla tanınan insan hakları örgütüdür. Çalışmaları hakkında en fazla olumlu kanaat beslenen insan hakları örgütü sıralamasında ise birinci sıradadır. Yurttaşların İHD'ye güvenini göstermesi açısından şöyle veriler de bulunmaktadır: 81 il ve 831 ilçede kurulu insan hakları kurullarına ayda toplam 60-70 başvuru yapılırken, yalnızca İHD Diyarbakır şubesine ayda 120-130 başvuru yapılmaktadır. Dolayısıyla, yurttaş nezdinde, İHD'nin imajını zedeleme ve onu işlevsiz ve etkisiz kılma politikası başarısız kalmıştır. İHD'nin 114 yöneticisi ve üyesi öldürülmüş, genel başkanı öldürülmek istenmiştir. Son beş yıldaki baskı, yargı baskısına dönüşmüştür.
İHD Genel Merkezi her etkinliğini, 7 ulusal haber ajansına, 18 gazeteye, 14 televizyon kanalına, 12 yabancı haber ajansına duyuruyor. Bu basın yayın organlarına ve 82 köşe yazarına her basın açıklamasını gönderiyor.
İHD, kapalı ya da açık yer toplantılarında sunduğu basın toplantısı metinlerini, afiş veya pankart gibi malzemeleri kendisi hazırlıyor. Profesyonel bir katkı almıyor. Bu durum önemli bir eksikliktir. Yönetici ve üyelerinin bilgi, yetenek ve üslubuna göre hazırlanıyor materyaller. Oysa, bir insan hakları durumunu ya da bir ihlali, doğru bilgiyle, en etkili olabilecek biçimde kamuoyunun bilgisine sunması gerekiyor. İHD daha çok yazılı metinlerinin içeriğini -doğru bilgiyi- ve değerlendirmelerinin insan hakları değerleriyle uygunluğunu gözetiyor. Bu doğru ve yerinde bir tutum olmakla birlikte, sunumların biçimi konusunda özel çaba göstermesi ve basın yayın alanında uzman desteğini alması gerekiyor.
(HÖ/YS)