Tanıklıklar - İnsan Hakları Belleğimiz
Bu hafta tanıtacağımız ilk eser, kısa bir süre önce yayınlanan önemli bir çalışma: "Tanıklıklar". Türkiye'deki insan hakları hareketinin içinde yer alan çeşitli kişilerle yapılan röportajlardan oluşan çalışma, "İnsan Hakları Belleğimiz" altbaşlığını taşıyor. İnsan Hakları Araştırmaları Derneği üyesi Selvet Çetin tarafından yayına hazırlanan çalışma, İnternet'ten ücretsiz olarak indirilebilir.
Türkiye'deki insan hakları mücadelesinde elde ettikleri geniş deneyim ve bilgi birikimi nedeniyle tanıklıklarına ve değerlendirmelerine başvurulan kişiler şunlar (harf sırasına göre):
- Ayhan Bilgen (Mazlum-Der Eski Genel Bşk.)
- Fatma Benli (kadın hakları aktivisti)
- Fazıl Hüsnü Erdem (Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi)
- Feray Salman (İnsan Hakları Ortak Platformu Genel Koordinatörü)
- Gül Erdost (Türkiye İnsan Hakları Vakfı Kurucu Üyesi)
- Hülya Şekerci (Özgür-Der Genel Bşk.)
- Hidayet Şefkat Tuksal (Başkent Kadın Platformu üyesi)
- Hüsnü Öndül (İnsan Hakları Derneği Eski Genel Başkanı)
- Kiraz Biçici (İnsan Hakları Derneği Kurucu Üyesi)
- Levent Korkut (Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Eski Bşk.)
- Mustafa Erdoğan (Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi)
- Mihdi Perinçek (İnsan Hakları Derneği Üyesi)
- Ömer Faruk Gergerlioğlu (Mazlum-Der Genel Bşk.)
- Reyhan Yalçındağ Baydemir (İnsan Hakları Derneği Eski Genel Bşk.)
- Sevim Salihoğlu (İnsan Hakları Derneği Yöneticisi)
- Şimşiruddin Ekinci (insan hakları aktivisti)
- Ville Forsman (Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Genel Direktörü)
- Yılmaz Ensaroğlu (Mazlum-Der Eski Genel Başkanı)
Görüldüğü gibi, çalışma, Türkiye'de bu alanda deneyim kazanmış pek çok farklı kişinin tanıklıklarını ortaya koyuyor. Böylece, Türkiye'de insan haklarının geçmişte yaşadığı sorunlar birinci elden anlatıldığı gibi, bugün yaşadığımız sorunlar da tarihsel bir perspektife oturtuluyor. Üstelik, bu tanıklıkların kağıda dökülmüş ve kitaplaştırılmış olması, gelecek için somut ve kalıcı bir hafıza oluşturulmasını mümkün kılıyor. Dolayısıyla, tarihsel ve toplumsal hafızası görece zayıf olan Türkiye gibi bir ülkede, çalışmanın ne kadar önemli olduğu açık.
Ayrıca kitapta bütün röportajların İngilizce tam metni de yer alıyor. Bu sayede, Türkçe bilmeyen okurun da, Türkiye'deki insan hakları mücadelesine ilişkin tanıklıklar, yaşanmış ve yaşanmakta olan sorunlar hakkında derli toplu bir bilgi ve bakış açısına sahip olması mümkün gözüküyor.
Özetle, "Tanıklıklar - İnsan Hakları Belleğimiz", Türkiye'de insan hakları alanında çalışan ya da bu topraklardaki insan hakları mücadelesiyle ilgilenen herkes için dikkat çekici, değerli bir çalışma:
Tanıklıklar - İnsan Hakları Belleğimiz, Selvet Çetin (haz.), İnsan Hakları Araştırmaları Derneği Yay., 2009, 140 sf.
Farmakon
Bu hafta tanıtacağımız ikinci eser Ayrıntı Yayınları'ndan: "Farmakon". Türkçe okurla ilk kez buluşan Dirk Wittenborn'un kaleminden çıkan kitap, günümüz dünyasının en önemli sorunlarından biri olan "akıl hastalıkları"na çözüm getirmek isteyen bir psikiyatrın hikâyesini anlatıyor.
Farmakonun ikili anlamına (ilaç/zehir) gönderme yapan kitap, psikiyatri dünyasında yaşanan zorluklar ile gerçek yaşamın ele avuca ve 'akla' sığmaz çelişkileri üzerine düşünmemize yol açıyor. Zira tanıtım yazısında da belirtildiği gibi:
"Hayattaki mutluluk arayışımızda, bazen elimizde sımsıkı tuttuğumuz küçük bir hap kutusu, bazen de tek çıkış yolu olarak gördüğümüz hayallerimiz bize eşlik eder. Ama bunlar kimi zaman ilaç gibi gelirken, kimi zaman bizi daha da zehirler. İsmini hem ilaç hem de zehir anlamını taşıyan Yunanca kelimeden alan Farmakon, bir anlamda, günbegün değişen dünyayla iyiden iyiye karmaşıklaşan insan psikolojisi karşısında bilimin ne denli çare olduğunu ve ne denli çaresiz kaldığını anlatıyor bize. Yazar ve senarist Dirk Wittenborn'un kendi aile trajedisinden yola çıkarak yazdığı bu kitap için, geçmişin yaşadıkları her ana damgasını vurduğu bir ailenin ya da 'iliğin' elli yıllık tarihi de diyebiliriz. 'Hasta-normal', 'anne baba-evlat' olma üzerine düşündüren, içtenlikle yazılmış, çoğu zaman ironik, yer yer can yakıcı ama ruhumuza attığı çiziklerle kesinlikle 'gerçek' bir roman."
"Farmakon", okunması edebi açıdan kolay olmakla birlikte, zihinsel açıdan zorlayıcı bir roman. Üstelik, kitabın akıl hastalıkları-psikiyatri-gerçek yaşam üçgeninde kurgulanmış olması, meseleyi daha da zorlu bir hale getiriyor. Elbette bu durum, kitabın edebi gücünü artıran bir faktör. Böylece, kitabın edebiyat severler için cazip bir okuma seçeneği sunduğu kabul edilebilir.
Dahası, günümüz psikiyatri dünyasının hâlâ cevap ya da çözüm bulamadığı sorunlar düşünüldüğünde, kitabın sadece normal okuyucular tarafından değil, ama aynı zamanda psikologlar ve psikiyatrlar tarafından da okunması gerektiği söylenebilir. Zira kitabın, işlediği konu bağlamında, akıl hastalıkları ve psikiyatri alanıyla ilgili önemli sorgulamalara yol açması beklenebilir. Kitabın okuyucuyu götürebileceği bu tür bir sorgulamaya (yani post-modern psikoloji ve psikiyatri dünyasında günümüz koşullarını göz önünde bulunduran yeni bir sorgulamaya) ne kadar ihtiyacımız olduğunu açıklamaya zaten gerek yok.
Özetle, "Farmakon", bu 'delilik' çağında herkesin okuması gereken, dikkat çekici bir kitap:
Farmakon, Dirk Wittenborn, Ayrıntı Yay., 2009, 447 sf. (ECG/TK)