Çok azı eğitim şansına sahip
Süleyman, 14 yaşını doldurmuş ve ilköğretimi bitirmiş çalışan çocuklara çıraklık eğitimi verilen Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Fatih Mesleki Eğitim Merkezi öğrencisi. O şanslı, çünkü Türkiye'de 15-19 yaş arası çalışan 2 milyon 400 bin çocuktan sadece 123 bini mesleki eğitim merkezlerine gidebiliyor. Mesleki bilgilerin artırılmasını amaçlayan bu merkezlerde, öğrenciler eğitim süresi boyunca devlet tarafından sigortalanıyor. Yetkililer, işverenlerin merkezlerden ve kendilerine sağlayacağı yararlardan haberdar olmadığı görüşünde.
İstanbul Esnaf Odaları Birliği verilerine göre İstanbul'daki 200 bin çıraktan 17 bini mesleki eğitim merkezlerine iki ya da üç yıl süreyle giderek kalfalık belgesi alıyor.
Eğitim merkezinin öğrencilerinden Süleyman Gül, İstanbul'da biri tornacı diğeri çantacı olan iki ağabeyiyle çalışarak Konya'daki küçük kardeşini okutuyor. Bekâr odasında kalan Gül'ün maaşı 280 YTL.
Günde 10 saat torna atölyesinde çalışan Süleyman, Fatih Mesleki Eğitim Merkezi'nde haftada bir gün kendini geliştirmeye uğraşıyor. Süleyman'ın tek düşü var; ağabeyiyle birlikte bir torna atölyesi açabilmek.
Merkez onun için yaşadığı pişmanlıklar, sorumluluklar ve sıkıntılar arasında bir kurtuluş gibi. Okula giderken, çocuk yaşta kazandığı olgunluğunu işçi önlüğüyle birlikte üzerinden çıkarıyor. Yerine yaşını hatırlayabileceği okul formasını giyiyor.
Okuldaki hayatın daha güzel olduğunu söyleyen Süleyman, "Dükkânda işin pratiğini öğreniyoruz, ama burada teknik kısmını da öğrenme şansımız oluyor. Mesela okulda teknik resim çalışıyoruz. Şimdi atölyeye yapmamız için yolladıkları makinelerin çizimlerini çok rahat anlıyorum" diyor.
Merkezde kendini daha iyi hisseden bir diğer öğrenci de Ümit Yaşar Karataş. Ümit'in hikâyesi de Konya'dan İstanbul'a uzanıyor. 17 yaşındaki Ümit, dört yıldır elektrik tesisatçılığı ve bobinajcılık yapıyor. Ümit, başka çaresinin olmadığını şu cümlelerle özetliyor: "İlköğretim son sınıfta parasız yatılı sınavını kazandım. Ama evin en büyüğüydüm, çalışmak zorundaydım. Belki parasız okuyacaktım, ama eve para kazandırmam yıllarımı alacaktı".
Ümit, 350 YTL maaşla evine katkı sağlamaya çalışıyor. "Avukat ya da savcı olmak isterdim" diyen Ümit, "Biraz pişmanım, ama belki böylesi daha iyi" diyerek avunuyor.
Ümit, işçi tulumunun yerine formasını giydiği haftanın bir gününü ise şöyle tasvir ediyor: "Okulda çocuk, işyerinde işçiyiz".
Dört yıldır İstanbul'da yaşayan Ümit, izin günlerinde gezmeyi seviyor, ancak "daha Boğaz turu bile atamamış". 17 yaşında isteklerini engellemeyi öğrenen Ümit şöyle konuşuyor: "Gezmeye lazım. Kazandığım paraya bakınca, sorgulamama bile gerek yok bazı şeyleri. Kendini farklı insanlarla kıyaslayamıyorsun. Ama eziklik duymuyorum, ben de kendi çapımda insanım. Çalışıyorum, işimi kurunca belki yarın farklı olur".
"Burası tatil gibi"
20 yaşındaki İrfan Zor da, çalışmak için Hatay'dan İstanbul'a gelenlerden. Zor, lise birinci sınıftan terk. İstanbul'a geldiği 2001 yılından bu yana eniştesinin diş laboratuarında çalışan Zor, yıllar geçtikçe okulu bırakmanın pişmanlığını yaşadığını söylüyor.
Zor, mesleki eğitim merkezini şöyle anlatıyor: "Burası bizim için tatil gibi. Haftanın bir günü de olsa dışarı çıkıp insanları görüyoruz. İşi de iyi öğreniyorum. İşyerinde pratik yapıyorsun ama bilinçsizce. Oysa burada neyin ne olduğunu öğreniyorsun".
Günbek: "İşverenler duyarsız"
Fatih Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü Ali Günbek'e göre vatandaşlar ve işverenin merkezlerden haberi yok. Günbek, şunları söylüyor:
"Yasaya göre 14 yaşını bitirmiş çalışan çocukların mesleki eğitim merkezlerine gitmesi mecburi. Burada çıraklık eğitimi gören çocuklar, meslek dalına göre iki ya da üç yıllık eğitim sonunda kalfalık belgesi alıyor. Okulda 35 meslek dalı var. Öğretmenlerimiz dükkân dükkân dolaşarak çocuk çalıştıran işyeri sahiplerini iknaya uğraşıyor. Bu sistem için bir denetim gerekli. Esnaf odaları veya belediye, çırağı olan dükkânları denetlemeli ve okula gelip gelmediğini kontrol etmeli".(UA/EÜ)