Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Konrad Adenauer Stiftung’un (KAS) birlikte düzenlediği 73’üncü Yerel Gazetecilik ve Meslek İçi Eğitim Semineri, Çankırı, Kırşehir, Kırıkkale ve Ankara bölgelerinde 80’i aşkın yerel habercinin katılımıyla gerçekleştirildi.
Ankara Midas Otel'de önceki gün (8 Kasım) düzenlenen seminere TGC Başkanı Turgay Olcayto, Ankara'daki Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, TGC Başkan Vekili Vahap Munyar, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sayman Gülseren Ergezer Güver, Genel Sekreter Yardımcısı Niyazi Dalyancı, Yönetim Kurulu üyeleri Celal Toprak, İhsan Yılmaz, Kamil Masaracı ve Göksel Göksu’nun da aralarında olduğu çok sayıda gazeteci katıldı. Seminerde TGC Hukuk Danışmanı avukat Gökhan Küçük ve KAS Türkiye Temsilcisi Dr. Colin Dürkop da yer aldı.
Seminerde, medya çalışanlarının örgütlenmesi ve diyalog ortamını güçlendirmelerine olan ihtiyacın altı çizildi.
Olcayto: Tek tip gazetecilik isteniyor
Açılış konuşmasını yapan Olcayto, Tek tip gazetecilik yaptırılmak isteniyor. Dışişleri Bakanlığı yapan Davutoğlu’nun bu konulara daha şeffaf ve demokrat bir şekilde davranacağını bekliyorduk. Ancak Ahmet Davutoğlu'nun yaptığı toplantıda da yine akreditasyon uygulandı” dedi.
Halkın doğru bilgi edinememesinin bir sebebinin de yasaklar olduğuna vurgu yapan Olcayto, “Artık sansür falan diye nitelemek mümkün değil daha ötesi sık sık verilen mahkeme kararları, onun dışında sosyal medyada hiç tartışılmadan hükümetin yaptığı tasarruflar, halkı Türkiye’de yaşanan gerçekleri öğrenmekten alıkoyuyor... Gazetecilik meslek örgütlerinin oluşturduğu Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP), hem davaları takip ediyor, hem cezaevi ziyaretleri yapıyor, hem de Basın İş Yasası'nın genel iş yasasına katılması çabalarına karşı çıkıyoruz. Mesleki dayanışmaya her zamankinden çok ihtiyacımız var.”
Bilgin: Tekelleşme sansürün ikiz kardeşidir
Gazeteciler Cemiyeti (Ankara) Başkanı Nazmi Bilgin, Türkiye’nin darbeler dönemi dahil hiçbir dönemde basın özgürlüğünden bu kadar uzaklaşmadığını savundu.
“Hiçbir dönemde gerçek gazetecilerin dudaklarına, ellerine kelepçeler vurulmak istenmedi. Avrupa’nın ve dünyada basın özgürlüğüyle ilgili yapılan araştırmalarda alt sıralarda olduğumuzu görüyoruz... En önemli sorunlardan biri olan tekelleşme, sansürün ikiz kardeşidir. Tekelleşmeyle de sendikasızlaşmaya doğru yol alındı.”
Abakay: Sendikal örgütlülük şart
İlk oturumun moderatörlüğünü yapan Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay da, “Gazeteciler olarak bir araya gelmeye çok ihtiyacımız var. Sendikalı olmak her zaman gazeteci güçlendirir” şeklinde konuştu.
Gazetecilik sektörünün “vahşi bir baskı altında” olduğunu ifade eden Abakay, “Telefon dinlemeleriyle, haber kaynaklarının gazetecilerle ilişkileri kesildi. Gazeteci de haber kaynağı da dinleniyor. Haber kaynağınızı aradığınızda konuşmak istemiyor. Haber kaynakları en sıradan bilgileri bile vermekten çekiniyorlar. Sendikal hareketin güçlenmesi, gazetecilerin işten çıkartılmalarını, iktidarın baskısını önleyecektir. İşte o zaman patronlar, gazeteciler işkence yapamazlar.”
Güç: Özgür bir medya için örgütlenin
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Uğur Güç ise, üç-dört kişinin yaptığı işi tek bir kişinin yapar hale geldiğini söyledi; işsiz gazetecilerle birlikte bir komisyon, bir İnternet sitesi kurduklarını, ajans kurma fikrinin de olduğunu açıkladı; “Özgür bir medya ortamının yolu gazetecilerin örgütlemesiyle mümkündür” dedi.
Güneş: Dernekler birleşmek zorunda
TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş de, gazeteci davalarını izlemeyi, tutuklu habercileri savunmayı sürdürdüklerini kaydederek, “hukukun ve etiğin olduğun yerde duruyoruz. Örgütlenmek zorundayız. İllerdeki dernekler aralarındaki çatışmaları bırakıp basın ve ifade özgürlüğü ekseninde birleşmek zorunda” dedi.
Güneş, Basın İş Yasası'nda peşin ödenmeyen ücretlere verilen günlük yüzde 5 faiz verilmesi gibi maddelerin ortadan kaldırılması çabası bulunduğu konusunda uyardı; “TGC, TGS ve Gazeteciler Cemiyeti başta olmak üzere tüm meslek örgütleri Basın İş Yasası'nın ayrı bir iş yasası olarak kalmasından yanayız” diye bildirdi.
Dalyancı: Habere alıntıyla başlamayın
Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Niyazi Dalyancı, “haber yazım kuralları” konusunu örneklerle anlattı.
“Haber yazarken de bazı altın kuralları unutmamak gerekiyor. Örneğin, habere alıntıyla başlamayın. Haberin özüne giriş paragrafında yer verin. Yorum katmayın. Cümlelerin edilgen değil etken çatılı olmasına dikkat edin. Haberi de soruyu da sözcüklere boğmayın. Klişe sözlerden kaçının”.
Yılmaz: Etik kriterlere uyun
A Haber Şef Editörü İhsan Yılmaz, “Dünyada ve Türkiye’de Basın Özgürlüğü” oturumunda “Haber Merkezlerinin Yerel Muhabirden Beklentileri” konulu bir konuşma yaptı.
“Yerel muhabirler, daha çok parça başı çalıştıkları için, fazla haber yaptıkça fazla telif aldıklarından bu onları daha çok dikkat çekecek haberler üretmeye zorluyor. Ancak yerelden çok fazla yanıltıcı, abartılı, eksik bilgiye dayalı ya da asparagas haberler servis edilebiliyor. Mesleki etik kurallara uyarak haberinizi hazırlayın. Haberinizi yazarken TGC’nin hazırladığı Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi başta olmak üzere basın örgütlerinin meslek kodlarına uygun hazırlayın, bırakın haber merkezi aşlığını kendisi atsın.”
Duran: Gazeteci, temas ve mesafe mesleğidir
Gazeteci-yazar Ragıp Duran da “Gazetecilikte objektif olmak mümkün mü?” sorusuna yanıt verdi; “Bir muhabir hem fiziki olarak hem de manevi olarak bir haberi izlerken nerede durmalıdır? Haberin bütün unsurlarına eşit olacak yerde durmalı. Gazetecilik temas ve mesafe mesleğidir. Haber yaparken alabildiğimiz kadar bilgi alıp, daha sonra taraflara eşit uzaklıkta dengeli haber yapmaya çalışmalıyız” şeklinde konuştu.
Erdemol: Dış haberlerde egemen olanın taraflı dili var
Cumhuriyet gazetesi muhabiri Mustafa Kemal Erdemol da, “Dış haberler, medyamızda milli sözcüğü içine girecek birçok şeyi barındıran bir haber türü. Bu millilik başlığının içine “milli hezeyan”, “milli duygu”, “milli çıkar” gibi birçok kavramı sığdırabilirsiniz. Bu yanıyla gazetecilik etiği açısından bakıldığında en sorunlu habercilik türünü dış haberler oluşturuyor" dedi.
“Dış haberciliğimizde kendimize ait dilimiz yok. Egemen anlayışın taraflı dilini kullanıyoruz. İliştirilmiş gazeteciliğin en önemli tehlikesi nesnellik iddiasında olmamasıdır. İliştirilmiş gazeteciliğin tarafsızlığı zedelediği iddiası habercilik etiği tartışmalarının ötesinde aynı zamanda hukuki bir sorundur”.
Önderoğlu: Altı yılda 53 sıra geriledik
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu da, Türkiye’nin son 15 yıllık AB reform sürecine rağmen güçlendirmek için fırsat teptiği iletişim özgürlüğünün, son birkaç aydır bir de bölgesel istikrasızlık ve güvensizlik koşullarında daha da yara almaya başladığını ifade etti.
“Hükümet, yakın medyayı olabildiğince desteklerken yayın yasağı, akreditasyon ve sözlü saldırılarla eleştirel medyayı haber kaynağından uzaklaştırıyor. Türkiye’de medyaya yönelik ihlallerin çoğu sistemli bir seyir izliyor. Tutuklu gazetecilerin sayısında son yılda kayda değer azalma oldu. Ancak Türkiye, 2013’te 180 ülke içerisinde 154. sırada yer alıyor. Altı yılda 53 sıralık bir gerileme yaşadık. Türkiye, saldırı, tutuklama, yayın yasağı, yargılama gibi geleneksel baskı araçlarına sıkı sıkıya sarılırken birçok Avrupa ülkesinde (Fransa, Yunanistan, İtalya, Portekiz ve İspanya) bir dönem daha parlak olan medya özgürlüğünün durumu, sosyal ve mali bunalımlar ile uluslararası teröre dair önlemler gibi şartlara bağlı olarak gerilemeler yaşadı.”
Bildirici: Sahiplik yapısı okur temsilciliğini sınırlandırıyor
Hürriyet gazetesi okur temsilcisi Faruk Bildirici de, geçmişteki Hrant Dink ve cezaevi operasyonlarıyla ilgili yayınlar bakımından özeleştiri yapmaktan rahatsızlık duymadığını ifade etti; okurlarının eleştiri yapmaktan geçmişe göre daha aktif olduğunu söyledi; “Türkiye medyasının sorunlu sahiplik yapısı ve editoryal bağımsızlığın tam işlememesi okur temsilciliğinin işlevini sınırlandırıyor” dedi.
Gürcanlı: İnternette sosyalleşme yüksek ama...
Hürriyet İnternet Ankara temsilcisi Zeynep Gürcanlı da, Türkiye’de İnternette sosyalleşme oranı yüksek olmasına karşın Wikipedia gibi alanlara içerik kazandırmanın bir hayli zayıf olduğunu kaydetti.
Hukuk Gökhan Küçük de, haklar için mücadele etmenin önemine vurgu yaptı; medyaya açılan dava dosyalarının kendilerine ulaştırılmasını istedi. (BA)