Puis Otel'de gerçekleşen eğitime Ankara ve çevresindeki illerden katılan yaklaşık 40 yerel gazeteci, sivil toplum temsilcisi ve akademisyen, hak haberciliği temelinde, çocuk dostu medyanın ve çocukların medyaya katılımının olanaklarını aradı.
Eğitimde, suça itilmiş çocuklar ve medyanın çocuklarla ilgili haberlerinde yaptığı hak ihlalleri üzerine canlı tartışmalar yaşandı.
Yerel medya daha duyarlı olacak
Çocukların yalnızca geleceğin büyükleri veya ailenin bir üyesi değil, toplumda belirli haklara sahip bireyler oldukları konusunda fikir birliğine varan katılımcılar, toplantı sonunda imzaladıkları bir "taahhütname"yle "BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde yer alan hakların hayata geçirilebilmesi için bir medya mensubu olarak" üzerlerine düşenleri yerine getirmek için ellerinden geleni yapacaklarını ifade ettiler.
Çocuklarla ve çocuklar hakkında haber yaparken çocukların haklarını ihlal etmemeye özen göstermeye, çocukların ifade özgürlüklerini ve kendileriyle ilgili konularda görüş bildirme haklarını gözetmeye çaba göstermeyi taahhüt eden haberciler "önümüzdeki 6 ay içince çocuklarla ilgili ve kamuoyunun çocuk haklarına dikkatini çekmeye yönelik" belli sayıda "haber, röportaj gerçekleştirmeyi ve bunların çalıştıkları "medya organında yayınlanması için çaba gösterme"ye de söz verdiler.
Hosta: Medya sorgulayıcı ve denetleyici rolünü daha etkin üstlenmeli
Eğitim BİA² Projesi danışmanı Nadire Mater, BİA projesini; seminerin diğer ortağı UNİCEF'in İletişim Programı Sorumlusu Sema Hosta da, UNİCEF'in Yeni Ülke Programı'nı tanıtmalarıyla başladı.
Hosta, medyanın sadece haber yapmak değil, sorgulayıcı ve denetleyici rolünü daha etkin şekilde üstlenmesi gerektiğine dikkat çekti.
Çocuk haklarının gelişmesinde medya ve özellikle yerel medyaya önemli görevler düştüğünü ifade eden Hosta, UNİCEF'in en önemli deneyiminin "yerelde çalışmak" olduğunu anlattı; birbirine coğrafi yakınlığı olan yerlerde bile koşulların çok farklı olabileceğine dikkat çekerek, özelikle kampanyalarda, "yerel basının büyük söz sahibi olduğunu" söyledi.
Hosta, kız çocuklarını okullaşmasına yönelik Haydi Kızlar Okula Kampanyası ve aşı kampanyalarında , yerel medyanın yaygın medyadan çok daha erken davrandığını ve etkili olduğunu ifade etti.
Geldof: Bir çok insan ÇHS'den haberdar değil
Eğitime katılan UNİCEF Avrupa ve Orta Asya İletişim Sorumlusu Lynn Geldof da yaptığı konuşmada, "Dünyada bir çok insan Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde (ÇHS) haberdar değil. ÇHS'yi imzalamayan iki ülkenin ABD ve Somali olduğunu çok az insan biliyor" dedi.
Türkiye'nin ÇHS'yi imzalayan ülkeler arasında yer aldığını ve bu nedenle Cenevre'deki Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Üzerine Komitesi'ne düzenli olarak rapor sunmak zorunda olduğunu ifade eden Geldof, "raporlama süreci hayati öneme sahip, çünkü ulusal mevzuatları ÇHS'ye adapte ediyor" diye konuştu.
Geldof, hükümetin bildirimde bulunmasının yanı sıra STK'lerin hazırladığı alternatif raporların sivil toplumun sesi olduğunu ve hükümetin yer vermediği konularda toplumsal denetim işlevi gördüğünü söyledi.
"Hükümeti çocuklara karşı hesap verebilir kılarak medya görevini yerine getirebilir" diyen Geldof, medyanın çocuklarla konuşurken, onlar hakkında yazarken özel hayatlarına ve haklarına saygı duymak zorunda olduğunun altını çizdi.
Onat: Çocuk odaklı bakış açısı için eşit sorumluluk
Cumartesi günü ilk olarak Antalya Barosu avukatlarından Yasemin Onat, "Çocuk Hakları ve Habercilik" başlıklı sunumunda ÇHS, Türkiye'de Binyıl Kalkınma Hedefleri, haberin konusu olarak çocuğun hakları, çocuğun medyada kullanılmasına yönelik hakları anlattı.
Onat, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'yle çocukların dört temel hakkının tanındığını anlattı: Yaşama, gelişme, korunma ve katılım hakları.
Onat, çocuk odaklı bakış açısının, çocuğu aktif bir birey, toplumun aktif bir üyesi olarak gördüğünü söyledi.
Çocuğun bütün sorumluluğun anne babaya ait olduğu gibi bir yaklaşımın yaygın olduğunu söyleyen Onat, Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin ve anne babanın ötesinde, sözleşmenin eğitimcilere, hukuk ve sağlık çalışanlarına, devlet kurumlarına, politikalara, bütçeye, sivil topluma, medyaya ve uluslararası kurum ve düzenlemelere eşit sorumluluk yüklediğine dikkat çekti.
Onat, sistemin çocuklar bütünlüklü olarak gözetmesinin bu kesimlerin hepsinin sorumluluklarını yerine getirmemesiyle mümkün olabileceğini vurguladı.
Doğru kullanılmayan hukuki kavramların, hak ihlalini meşrulaştırdığını söyleyen Onat,"Yasaya göre, 18 yaşın altındaki çocuklar sorgulanamaz. 12 yaşın altındakilerin cezai sorumluluğu yoktur; suçlu denemez" dedi.
Onat, çocuklar söz konusu olduğunda bütün soruşturmaların basına ve kamuoyuna karşı gizli olduğuna dikkat çekti.
ÇHS'nin 17. maddesinin, çocukların kitle iletişim araçlarından bilgi, belge ve haber alma hakkını düzenlediğini anlatan Onat, yayınların nitelikleriyle ilgili iki ana başlık olduğunu söyledi:
* Çocuğun gereksinimlerine uygun bilgi ve belge
* Yayınların afişe edici, zarar verici ve damgalayıcı olmaması
Onat'ın gerçekleştirdiği "Basının Rolü" atölye çalışmasındaysa, katılımcılar çocukların, ailelerin, toplumun ve medya yöneticilerinin medyadan beklentilerini analiz etti.
Cangöz: Dil taraflı bir araç
Cumartesi günü öğleden sonraysa ilk olarak Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi'nden Yard. Doç. Dr. İncilay Cangöz, "Haber Kaynağı Olarak Çocuklar, Etik, Medyada Çocuk Hakları İhlalleri" başlıklı bir sunum yaptı.
Medyanın kamusal alanda temsiller ürettiğini, bu temsillerin de toplumsal birer anlama dönüştüğünü ifade eden Doç. Dr. Cangöz, temsil olarak nelerin seçildiğini ve nasıl aktarıldığını çok önemli olduğunu vurguladı.
Çocukların medyada, bayramlarda, çocuk günlerinde, eğitim döneminin başlangıcında haber olduklarını aktaran Cangöz, tüketim nesnesi olarak görülen çocukların medyada "cani" olarak gösterildiğini savunarak bunda, medyanın ekonomi-politiğinin, profesyonel gazetecilik kodlarının, medya üretiminin hiyerarşik yapılanmasının, belirli kaynaklara bağımlı kalmanın ve erkek dili kullanımının rol oynadığını belirtti.
Cangöz, "Dünyayı, kendimizi ve çevremizi kuracağımız dille algılıyoruz. Anlamları kurarken daha dikkatli olmalıyız; kullanılan dilde cinsiyetçilik de unutulmamalı" dedi ve katılımcı gazetecilerle basında çıkan haberleri inceledi.
Değirmencioğlu: Kolektif akıl yürütmeliyiz
Cangöz'ün ardından "Çocukların Medyada Temsili" başlıklı bir sunum yapan Çocuk Hakları Koalisyonu'ndan Doç. Dr. Serdar Değirmencioğlu da, katılımın çocukların temel hakkı olduğunu belirtti; çocukların medyaya katılımının olanaklarını anlattı.
Araştırmalarda, çocukların ve gençlerin medya tercihlerinde televizyonun ve İnternet'in, popüler kültürün öncelik taşıdığına dikkat çeken Değirmencioğlu, "Bu tercihlerde gazeteye yer yok. Eğer gazeteler çocukları dışlamayı sürdürürlerse, gelecekleri olmayacak" dedi.
Değirmencioğlu, katılımın, karar sürecinde yer almak, etkili olmak aktif müdahale olanağının bulunması, çocuğun yetişkinlerle birlikte çalışması anlamına geldiğini söyledi.
Çocuklarla birlikte çalışmanın "daha az süzgeç ve yeni fikirler, yaratıcılık olanakları" demek olduğunu söyleyen Değirmencioğlu, "Gazetecilerin 'ben değiştiremem değil, fark yaratacağım' bakışını benimsemeleri gerek" dedi ve yerel medyanın avantajına dikkat çekti:
"Yaygın medya, steril yapısı nedeniyle çocuktan uzak; oysa yerel medyanın çok olanağı var."
Değirmencioğlu, çocukların katılımının sağlandığı yayınlara da örnek verdi. 1999 Marmara depreminin ardından depremden etkilenen gençlerin çıkardığı ve doğrudan kendi dertlerini konu ettiği Ağustos gazetesi, Güney Afrika'daki yerel Bush Radio (Çalı Radyosu), ABD'de içeriğini çocukların hazırladığı, editörlüğünü yetişkinlerin yaptığı storesoup.com Değirmencioğlu'nun sözünü ettiği "birlikte çalışma"nın başarılı örnekleri.
Duran: medya toplumdaki çocuk algısını üretmekten vazgeçmeli
Eğitimin ikinci gününde ve BİA Proje Danışmanı Nadire Mater, bianet sitesini, BİA Çocuk Hakları Editörü Kemal Özmen de Çocuk Sitesi'ni anlattı.
Daha sonra Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim görevlisi Ragıp Duran, "Medyada Çocuk Hakları İhlallerinin Takibi, Çocuklarla İlgili Haber Yapmak, Çocuklarla Röportaj Yapmak" başlıklı bir atölye çalışması gerçekleştirdi.
Duran, atölye çalışmaları öncesinde yaptığı sunumda, medyanın toplumdaki çocuk algısını yeniden ürettiğine dikkat çekti, genelde 0-18 yaşla sınırlandırılan çocuğa dair kavramların iyi bilinmesinin, haberleri olumsuz etkilediğini ifade etti.
Duran, medyanın çocuk kavramı ve imajını doğru kurmasının önyargılara karşı mücadelede önemli olduğunu söyledi.
"Çocuğu ötekileştirmek çok tehlikelidir" diyen Duran, ayrıca çocukların şiddet, ayrımcılık ve pornografi gibi konulara daha çok maruz kaldıklarına dikkat çekti.
Duran, çocuklarla yapılan röportajla büyüklerle yapılan arasında çok büyük farklılıklar bulunmadığını, sadece çocukların özel konumu gereği dikkat edilmesi gereken konular bulunduğunu söyledi.
Bir çocukla mülakatta nelere dikkat edileceğini katılımcılarla birlikte tartışan gazeteci Duran, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
* Çocuk bağımsız bir birey olarak görülmeli
* Çocuk önceden bilgilendirmeli
* Görüşme için izin alınmalı,
* Çocukla rahat edeceği doğal ortamında görüşülmeli,
* Sorular net ve genelden özele doğru olmalı
* Konuşma dili anlaşır olmalı,
* Suçlayıcı tavırlardan veya yönlendirici sorulardan kaçınılmalı,
* Duygusal yaklaşılmamalı, mesafeli olunmalı
* Elde edilen bilgileri doğrulanmalı
Atölye çalışmasının sonunda dört gruba ayrılan katılımcılar, seçilen örnek haberler üzerinden medyadaki çocuk hakları ihlallerini analiz ettiler.
Atölyenin ardından UNİCEF temsilcisi Lynn Geldof, Kuş gribi hastalığı hakkında doğru bilgilendirmenin önemi ve medyanın bu konuyu haberleştirirken dikkat etmesi gereken notlar üzerine bir sunum yaptı.
Eleştiriler ve öneriler
Eğitimin sona ermesinin ardından katılımcılar eleştiri ve önerilerini iletti.
Tüm katılımcılar verilen eğitimin çok yararlı olduğunu ve anlatılanları kurumları ile paylaşacaklarını, uygulamaya geçirmeye çalışacaklarını söyledi.
Eleştiriler ise çoğunlukla teknik problemlerin eğitimi kesintiye uğratması, eğitimin kısa olduğu, üzerine yoğunlaştı.
Katılımcılar bu eğitimlerin ve buluşmaların devam etmesini ve kendi illerinde de gerçekleştirilmesini istediler. (KÖ/AD)
Katılımcılar
Afyonkarahisar: Mustafa Dağhan (Görüntü gazetesi), Onur Zelveci (Odak gazetesi), Selahattin Çelikkol (ER TV), Sait Karaduman (Anadolu Ajansı),
Ankara: Mete Karakul (Gazete Ankara) Berin Çanlı (Öz-Ge Der), Janset Bay (Öz-Ge Der), Recep Doğan (SHÇEK), Çilem Kaya (Birgün gazetesi), Türkay Asma (Ankara Barosu Çocuk Hakları Komisyonu), Melika Kömürcü (Ankara Barosu ), İsmail Yüce (Manşet Haber ), Abdullah İrem (İmaj radyo), Bedia Boran (Ankara Barosu ), Sevilay Çelenk (Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi), İrfan Aktan (Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi / bianet)
Aksaray: Fikret Irmak (ART), Nurcan Yolalan (ART)
Bolu: Hüseyin Aykan (Gazete Express sahibi) , Bedriye Ensari (Gazete Express)
Çorum: Güneş Çuhadar Çorum Haber gazetesi
Hakkari: Şevket Yılmaz Yüksekova haber
Çankırı: Ali Kör (Bizim Çankırı gazetesi)
Konya: Ümit Kalkan (Konya Büyükşehir Belediyesi Basın Bürosu), Mehmet Yaşa (KTV), Fikret Malkoç (Memleket gazetesi), Hasan Bacaksız (Anadolu Gündem), Muhammet Sorgun (Sun TV)
Nevşehir: Hasan Sözlü (Metropol Haber), Adem Özdemir (Gül FM), Mediha İven (Göreme TV)
Niğde: Ahmet Öncü (Niğde Haber gazetesi), Muhammet Yılmaz (Niğde Haber gazetesi ), Fevzi Büyükkural (Anadolu Haber gazetesi), Fatih Kızılkaya (Hamle gazetesi), Zonguldak: Zuriye İskenderoğlu (İnanış gazetesi). İsmail Çizmeci (Hamle gazetesi )