Bu yıl 10-16 Temmuz 2011 tarihleri arasında beşinci kez gerçekleştirilen Okuldan Haber Odasına (OHO) Programı bugün (10 Temmuz) İstanbul Bilgi Üniversitesi Kuştepe Kampüsü'nde başladı. Açılış konuşmasını yapan IPS İletişim Vakfı Başkanı ve bianet Proje Danışmanı Nadire Mater, bianet'in oluşumundan bahsederken, "başka bir iletişim"in mümkün olabileceğini gördüklerini söyledi. Daha önce yerel medya ile sürdürdükleri eğitim çalışmalarına da değinen Mater, beş yıldır gençlerin katılımıyla sürdürülen OHO'ların yaklaşık 150 mezunuyla büyük bir hak odaklı habercilik ağı oluşturduğunu vurguladı.
Türker: "Basın özgür olsaydı, susturulamazdı"
Gazeteci Yıldırım Türker, günümüzün gazetecilik ve habercilik anlayışı üzerine yaptığı konuşmada, "Türkiye basınını avucuna alan dilin var oluş haklarımıza olan saldırısını" ve mevcut otoritenin ana akım haberciliğe yansımasını örneklerle anlattı. Ana akım mdyanın hep "biz" dediği bir okur profiline seslendiğini belirten Türker, "'Biz'i saptayıp tescil etmekte en militan aygıt" ifadesini kullandı.
Basın özgürlüğü konusunda, "Özgür basın susturulamaz" sloganlarının, "özgür olsaydı susturulamazdı" diye düşündürdüğünü söyleyen Türker, neo-liberal politikalar altında özgür basını ne kadar mümkün olabileceğinin de sorgulanması gerektiğini belirtti.
Gençlerin basının geleceği ile ilgili sorularına "Gelecek umuduyla değil, şimdinin hevesiyle ilgiliyim. Bu hevesten doğacak ne doğacaksa. Umut kelimesini de tercih etmiyorum ama karamsarım diyebilirim. Karamsarlığı tüketici olarak görmüyorum, ondan çok iyi şeyler çıkabileceğini düşünüyorum," diyen Türker, çözüm için ise "Ana akım medyayı değiştiremesek de, kendi etrafımızda yeni bir direnç, aşk dili üretmeye yönelik hücreler yaratabiliriz. Yeter ki birbirimize dokunabilelim ve birbirimizin ısısını kaybetmeyelim; insanlığın kurtuluşu burada" şeklinde konuştu.
Alankuş: "Barış gazeteciliği için yaratıcılığa ihtiyaç var"
İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Sevda Alankuş'un konuşması şiddet dışı çözüm yöntemleri üzerine düşünen ve bunu düşündürecek haber yapan"barış gazeteciliği" üzerineydi. Mevcut, genel-geçer gazeteciliğin aslında savaş gazeteciliği olduğunu ve haber dilinin ilksel karşıtlık olarak adlandırılan kadın-erkek karşıtlığına dayandığını belirten Alankuş, ana akım medyanın objektiflik iddiasının "iyi biz" ve "kötü onlar" ayrımı yaratmaktan öteye gidemediğini belirtti: "Bu ayrım, kendi içindeki farklılıklara karşı da despotizmi getiriyor."
Geleneksel gazetecilikte savaşın haber değeri taşıdığına değinen Alankuş, kaynağı iktidar odakları olan savaş gazeteciliği karşısında, kaynağını halktan alan barış gazeteciliğinin önemini vurguladı. Barış gazeteciliğinin çözüm odaklı olduğundan ve yaratıcılık gerektirdiğinden söz ederken, "Savaş yaratıcılık gerektirmiyor. Halbuki barış için yaratıcılığa ihtiyaç var, barış gazeteciliği için de öyle" ifadesini kullandı.