Gelecekteki bu dünyada asansörde, binaların girişinde, metroda, köprülerde, okulda kısacası her yerde iris taraması yapan bilgisayarlı kameralar tarafından gözetleniyordunuz.
Kişilere ait tüm özel ve kamusal bilgileri merkezi bir sistemde toplayan bu ağ, nereye giderseniz gidin sizi bulabiliyordu. Üstelik meydan ve açık alanlara yerleştirilen bilgisayarlı kameralar yanında iris taraması yapan robot polislerde nerde olursanız olun sizi bulmaya hazırdı.
Azınlık Raporu'nun dünyasında sistemden kaçabilmenin tek bir yolu vardı. O da gözlerinizi yasadışı bir ameliyatla çıkartmak ve yeni bir çift gözle yaşamak. Tom Cruise de, bunu yapmıştı filmde zaten.
Okuyanlar bilirler George Orwell da, "1984" adlı romanında ta yıllar öncesinden böyle bir dünyayı tasvir ediyordu. 1984'ün koyu karanlık dünyasında, güvenlik adına kurulmuş "Barış Bakanlığı" her evde ve her mekânda bulunan kameralar ile yetinmemiş, düşünce kontrolünü de başarmıştı.
Niye durup dururken aklımıza "Azınlık Raporu" ve "1984" geldi şimdi? Ajanslarda geçen bir haber takılıyor gözümüze de ondan.
İngiltere Avam Kamarası, ülkede çok tartışılan bir uygulama olan "kimlik kartı"na ikinci oylamada da destek vermiş. Böylece İngilizler bir aksilik olmazsa, 2008 yılından itibaren yeni kimlik kartlarına kavuşacaklar.
Bu "kimlik kartı" projesini biraz deşelim isterseniz.
Söz konusu kimlik kartları alışık olduğumuz TC kimlik numaralı sıradan kimlik kartlarından oldukça farklı. Yeni kimlik kartları biyometrik veriler içeren ve üzerine kişisel bilgiler yüklenilebilen çipler taşıyor.
Bir benzetme yapmak gerekirse bu kartlar adeta yanınızda taşıyacağınız kişisel ansiklopediniz. Bu kartların hafızasına en sevdiğiniz dondurmanın çilekli mi vanilyalı mı olduğundan hiç karakola düşüp düşmediğinize, en son tatilinizi nerede yaptığınızdan çocuklukta geçirdiğiniz hastalıklara ya da vergi bilgilerinizden sakıncalı düşünceleriniz olup olmadığına kadar her türlü bilgi yüklenebiliyor.
Yani sabıka belgenizi yanınızda taşıyorsunuz, üstelik tüm hayatınızın sabıkası!
Dahası, isteyen tüm "devlet görevlisi"nin kontrol edebileceği bir belge bu. Bu kartlar sayesinde, bu ay kaç kez kiliseye ya da camiye gittiğiniz yada en son ne zaman hangi kitabı aldığınız anında merkezi bir bilgisayara aktarılabiliyor.
Size dair özel ve kamusal her şey, "İlgili ve yetkili makamların" bilgisine sunulabiliyor.
İlk Aşamada Gönüllü
Blair hükümeti, iktidardaki üçüncü döneminde en önemli öncelikleri arasında gösterdiği kimlik kartı uygulamasına 2008 yılında geçmeyi planlıyor. Kartların taşınması ilk aşamada gönüllülük temeline göre uygulanacak.
Toplanan veriler aynen "Azınlık Raporu"nda olduğu yeni bir merkezi ulusal veri bankasında biriktirilecek.
Yani milyonlarca İngiliz'in tüm bilgileri bir ana bilgisayarda olacak. 2013 yılında ise, herkese kimlik kartı sahibi olma zorunluluğu getirmesi yönünde öneriler var.
Kimlik kartları uygulaması hayata geçerse, İngilizler, II Dünya Savaşı'nda Winston Churchill yönetimince kaldırılmasından bu yana ilk kez bir kimlik belgesi sahibi olacaklar. Ancak bu zamana kadar planın bir kaç kez daha parlamento oylamalarından geçmesi gerekecek.
Söz konusu kartlar güvenlik yasalarının bir parçası olarak yürürlüğe konuluyor. İngiltere hükümeti kimlik kartlarının; terör, yasa dışı ve organize suçla mücadeleye katkıda bulunacağını savunuyor.
İçişleri Bakanı Charles Clarke oylama öncesinde yaptığı konuşmada, kartların bir "Büyük Birader" toplumu yaratmayacağını aksine bununla mücadele edilmesini sağlayacağını savundu.
Sivil özgürlükleri savunan bazı gruplar ise uygulamanın hem özel hayatın ihlali anlamına geleceği, hem de başarısız olacağı görüşünde. Muhafazakâr Parti'den David Davis de planın "beşikten mezara gözetlenme" anlamına geldiğini savundu.
Bir eleştiri de, parmak izi ve iris taraması gibi biyometrik veriler de taşıyacak kart ve yeni pasaportların çok yüksek maliyeti olacağı şeklinde.
Haber bu. İngiliz vatandaşları yakında yeni "kimlik kartları"nın kendilerine ne getirip ne götüreceğini görecekler.
İngiltere aslında güvenliğe dair bu tür uygulamaları ile sık sık gündeme geliyor. İngiltere 4 milyon kamera ile dünyada en çok izlenen ülke. Evet yanlış okumadınız tam 4 milyon kamera an be an tüm İngiliz parklarını, meydanlarını, kavşaklarını, sokaklarını izliyor, kaydediyor, raporluyor.
İngilizler parkta, sokakta, stadyumlarda, alışveriş merkezlerinde, kafelerde, metrolarda gözetleniyor. Bir İngiliz'in sadece bir günde 300 kameraya yakalandığı söyleniyor. İnsan hakları savunucularının tepkilerine rağmen İngiltere'deki "gözetleme sistemi" devam ediyor. Hatta kamera sayılarının artırılması bile düşünülüyor.
Türkiye'de de benzer uygulamalar bir yıl önce başlatılmıştı. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün MOBESE (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu) projesi ile 2004 yılından itibaren, başta İstanbul olmak üzere tüm büyük kentlerde öncelikle pilot bölgelere daha sonra ise tüm toplumsal mekânlara kamera konulması uygulaması başlatıldı.
Kameralı gözetimlerin bir "potansiyel suçlu" tanımlamasından kaynaklandığını söyleyen aktivistlerin eylemleri de bir işe yaramıyor. Türkiye'de kameralı gözetim sistemine karşı yapılan tüm eylemler yetkililerin bir kulağından giriyor ötekinden çıkıyor.
Üstelik Türkiye'de yaygınlaştırılmaya çalışılan bu kamera ile izleme sistemi, sadece büyük şehirlere özgü de değil. Suçu önlemenin yolu olarak tanıtılan kameralı izleme sistemi küçük il ve ilçelerde dahil olmak üzere tüm Türkiye'de yaygınlaştırılıyor.
Aslında şu haberleri ardı ardına aktardıktan sonra yorum yapmanın pek bir gereği var mı bilmiyorum. "Azınlık Raporu" filmini yeniden izlemeyi tavsiye etmek yeterli olur belki de.
Belki de tüm dünya vatandaşları olarak "nereye gidiyoruz?" sorusunu sormanın tam zamanı. Görülen o ki, 11 Eylül'ün tozu içerisinden ortaya çıkan "güvenlik doktrini" tarihi bir dönemece giriyor.
Teknolojik süreç, biyometri alanında yaşanan yeni keşifler ile hepimizi yeni bir gözetleme kulesinin menzili içerisine sokuyor. Toplumsallığın alışageldiğimiz anlamının ötesinde yeni bir anlama kavuştuğu bir süreçteyiz.
Bilimkurgu eserleri hep geleceğin işaret fişeği olmuştur. "Denizler Altında 20 bin Fersah"tan, "Aya Seyahat"ten beri böyle bu. Anlaşılan o ki ve ne yazık ki, bilim kurgu yine tarihe öncülük ediyor! (BE/BA)
* Türkiye'de Polisiye tedbirler çerçevesinde geliştirilen güvenlik uygulamaları için: İstanbul 570 Kamera ile İzlenecek, Arkitera