Gürcistan'da gelişmeleri izlerken Güney Osetya'ta bir grup haberciyle Oset milislerinin saldırısına uğrayan NTV muhabiri Hilmi Hacaloğlu, habercilikte önlem alırken, aracın üzerine "Press" (Basın) yazılması, kask takılması, çelik yelek giyilmesinin koruma yerine hedef yapabileceğini söyledi.
"Siz askeri andıran kıyafet giydiğiniz andan itibaren ötekileştiriliyorsunuz otomatik olarak" diyen Hacaloğlu, Osetyalı asker ve sivillerin Rus basını dışındaki gazetecilere, "Amerikan veya batı ajanı" gözüyle bakmasının da bunu kolaylaştırdığını ifade etti.
Gürcistan'a aniden gelişen çatışmayı aktarmak için apar topar bu ülkeye giden Hacaloğlu, uçakla Gürcistan'ın başkenti Tiflis'e indiklerinde çantasının gelmediğini öğreniyor. Ardında Hacaloğlu'nun pasaport ve diğer eşyaları da silahlı saldırıya uğradıkları cipin içinde kalıyor.
Silahlı saldırıya uğrayan araçlarının içinde 15 dakika sıkışan ve zor anlar yaşayan Hacaloğlu ile bianet, Kanal Türk muhabiri Levent Öztürk'ün sol gözünü kaybettiği saldırıdan sonra "gazeteci güvenliği" ve Gürcistan'da haberciliği konuştu.
Görevdeyken aracınıza "Press" yazılması durumu değiştirir miydi?
Ben buna çok inanmıyorum. Arabanın üzerinde Press yazınca daha fazla hedef olabiliyorsunuz. Zaten Osetya'da Rusya basını dışındaki basına, ajan gözüyle bakılıyor. Biz oraya gittiğimizde de Osetyalılar, hastane görevlileri, hemşireler, medyayı batı yanlısı, Rusya aleyhtarı habercilik yapmakla suçluyordu. Zaten Türkiye'deki haberlere bakarsanız Gürcistan lehine haberler çıktığını görürsünüz. Orada gittiğinizdeyse Osetya'ya Gürcülerin verdiği zararları da duyarsınız. Gazeteci gazeteci gibi olmalı.
Irak'ta da, Musul'da, Kerkük'te, Bağdat'ta da habercilik yaptım ama aracımın üzerine hiçbir zaman "Press" yazmadım, çelik yelek giymedim ve kask takmadım. Orada savaş koşulları var. Siz askeri andırır kıyafet giydiğiniz andan itibaren ötekileştiriliyorsunuz otomatik olarak.
Eğer bütün bu önlemleri alarak gitmiş olsaydık, ki bize ateş açanların sonradan malzemelerini gördük. Bazuka ve roketatar gibi ağır silahları da vardı. Saldırabilirlerdi. Roketatarla saldırsalar aldığınız önlemler hiçbir işe yaramaz. Şöyle bir tarafı da var: Herkes bunu yapabilir. Aracının içine TNT patlayıcı doldurur, "Press" yazar ve barikata doğru gidebilirsiniz.
Bize saldırı düzenlenmeden önce iki-üç kilometre önceden Oset askerlerle karşılaştık, barikatlarda engellenmedik. Barikatlar açıktı ve selam anlamında karşılıklı olarak el salladık. Tehlikeyi andıracak bir şey yoktu. Özellikle de orada insanların içinde bulunduğu durumu yansıtmak istedik.
Gürcistan'da görev yapmanın zorlukları ne oldu?
Gürcistan'da gazetecilik yapmak hiç de zor değildi. Daha önce iki defa gitmiştim. Sorun yok. Gori kentinde Gürcü yetkileri size çok yardımcı oluyorlar, bu anlamda siyasi manipülasyon da yapılabiliyor. Bu bilgiler uluslararası kamuoyu açısından Gürcü politikasına meşruiyet kazandıracak malzemeler oluyor.. Ancak Gürcülerin yol açtıkları konusunda, Osetyadan haber gelmiyordu. Biz bunları yansıtmak istedik.
Bazı avantajlarımız da oldu: Taksi şoförlerinin İngilizce bilenleri de var, Türk esnafı da var. Üstelik, son dönemde Türkiye ile çok güçlü ilişkileri var. Hem askeri hem ekonomik işbirliği var. Bu bize karşı olan bakışı da olumluya çeviriyor.
Gürcistan'da tecrübe ve aldığınız dersler ne oldu?
Irak'ta görev yaparken de saldırıya uğramıştık. Orada da ajan olmakla suçlayıp ateş açmışlardı. Bundan sonraki süreçte böyle bir bölgeye gidecek olursam çok daha fazla dikkat ederim. Kendimizi riske çok daha kolay atabiliyoruz. Can meselesi var. Bunu mümkün olduğunca kollamak lazım. Bu alınan riskin manevi karşılığı da yok. Bunu daha fazla açmak istemiyorum.
Sonuçta saldırıyla karşılaştığınız zaman serinkanlı, sabırlı ve dayanışma içinde davranmak gerekiyor. Biz saldırıdan sonra, 10-15 dakika bunu çok iyi başardık. Dört kişi tek parça halinde geldiysek bunun rolü çok büyük.
Orada yaşanan hiçbir şey burada göründüğü gibi değil. Bütün Türk gazetecileri, savaş bölgelerinde görev yaparken bunlarla karşılaştı. Şu an ise bununla ilgili bir kayıt var. Çoğu kez zannediliyor ki orada bir savaş oyunu oynanıyor. Görevler o kadar sıradanlaşıyor ki, bir başbakan takibinden farklı algılanmıyor. Oysa orada görev yapmak, maddi ve manevi olarak insanı çok yoran bir şey.
Gori'de gazeteciler, Gürcülerle Ruslar arasında kalmışlar diye duyduk. Gazetecilik, çok güzel bir çiçekten bal almak isteyen arı gibi...Maksimumunu almak zorundasınız ve istersiniz de...Minimize etmek zorunda kalırsınız ama ok yaydan çıktığı zaman, tekmeye kafa koyan futbolcu gibi davranırsınız. Gerçi bizde tekme kafaya geldi ama yine de risk alma eğilimi gösterdik ve aldık.
Gazeteciler mutlaka yaşam sigortası yaptırmalı. NTV'de yaşam sigortamız da özel sigortamız da var. İki kez de ilk yardım kursu aldık. Bu türden bir sorunumuz yok. Gazeteci orada görev yapsın yapmasın, hayat sigortası olmalı.
Başbakanı izlediğinizde de tehlikeli bir iş yapıyorsunuz. 2008 model Mercedes ile 160-180 km saatle yol alan Başbakanı siz küçük, Palio gibi araçlarla izlemek durumunda kaldığınızda da tehlike atlatıyorsunuz. O hızla giden aracı izlemeniz de tehlike demek. Güngören'de patlama ve ABD Başkonsolosluğu'nda saldırı yaşandığında biz olayın içine girmeye çalıştık. Risk burada da var. Diğer yandan devlet yıpranma hakkımızı elimizden alabiliyor. Devletin bize bakışında bir sakatlık, bir eksiklik var. Herkes tatildeyken biz çalışabiliyoruz. Deprem oluyor, herkes enkazdan çıkamaya çalışırken biz ailemizi bırakarak haber yapmaya çalışıyoruz. (EÖ)