"Canımdan çok sevdiğim oğlumu kaybettikten sonra çalışamaz hale geldim. Psikolojik bunalıma girdim. Tekstil işi yapıyordum. 6 -7 ay çalışamadım. İşe gittiğim zaman boğuluyordum. Kimse kapımı çalmadı. Bizi sahipsiz bıraktılar."
Geçen yıl Güngören'deki patlamada hayatını kaybeden Murat Ağca'nın babası Durmuş Ağca böyle söylüyor.
Güngören'de 27 Temmuz'da Güven Mahallesi ve Menderes Caddesi'nde iki ayrı patlama meydana gelmiş, biri anne karnında bebek 18 kişi ölmüş, 150 kişi yaralanmıştı.
Dün akşam, Güngören Belediyesi'nce düzenlenen anma töreni için patlamada hayatını kaybedenlerin aileleri, yakınları ve çevrede yaşayanlar Menderes Caddesi'nde toplandı.
Aileler devletten gerçek failleri bulup cezalandırmasını istiyor. Olayda yaralananlar ve yakınlarını kaybedenler bir araya gelip dernek kurdu. Aileler terör mağduru sayılmadıkları için devleti eleştiriyor.
"Ölünüzün eşyalarını alın yoksa polis zoru kullanırız"
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, suç eşyası ve delil niteliği kapsamında olmayan ölen kişilere ait elbiseleri, varislerine verilmesi üzerine tereke mahkemesi sıfatıyla Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne gönderdi. Tereke mahkemesi ölen kişilerden miras kalan elbiselerin varislere verilmesi için tebligat gönderdi.
Yapılan tebligatla bazı aileler eşyaları almak için ilk duruşmaya gelirken, 5 aile emanetleri almak için mahkemeye uğramadı.
Bunun üzerine ölenlerin kanlı elbiselerinin kokmasından şikayet eden mahkeme, tekrar bir tebligat gönderdi ve ailelerin belirtilen tarihte gelmemeleri halinde polis zoru kullanılacağı uyarısında bulundu.
Saldırıda ölenlerin isimleri şöyle:
Fadime Beşkan, Macide Aydın, Hayrettin Güler, Şeyma Özkan, Taha Yıldızlı, Aleyna Çelik, Servet Asan, Alim Mantarcı, Filiz İkiz, Murat Ağca, Halit Öge, Mehmet Fikri Kuş, Sabahat Kuş, Yunus Öztürk, Dursun Ali Aydemir, Furkan Şentürk ve Abdullah Gülle.
Bir yılda neler oldu?
Patlamanın hemen ardından İstanbul Valisi Muammer Güler saldırıyla ilgili "Bölücü örgüt bağlantısı tabii ki görülüyor" diye konuşmuştu.
Güler'in açıklamasının ardından basında çıkan "Saldırıyı PKK yaptı" şeklindeki haberlerini örgüt "sivillere yönelik saldırıları hiçbir zaman desteklemediklerini" belirtmiş, Türkiye Barış Meclisi, DİSK, TMMOB, DTP, ÖDP ve EMEP'in de aralarında bulunduğu kuruluşlar saldırıyı kınadı, "şiddet ortamına karşı durma "çağrısında bulundu.
Güngören'deki patlamalarla ilgili NTV'ye yorum yapan Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan eylemin PKK'nin genel stratejisiyle uyumlu olmadığını, bu tür bir eylemin PKK için "tehlikeli" olduğunu, El Kaide'nin yapmış olabileceğini, ama El Kaide'nin de "soyut" bir örgüt haline geldiğini söyledi, "Ergenekon olayıyla bağlantılı da olabilir" dedi.
Güngören'deki patlamada ölenlerden Eğitim Sen üyesi Halit Öğe için patlamanın olduğu yerde basın açıklaması yapıldı. Sivil toplum örgütleri, siyasi parti ve meslek odaları temsilcileri "Bombalar kardeş kavgası isteyenlerce patlatıldı" dediler.
30 Temmuz'da, iki patlamayla ilgili polis, dokuz kişiyi gözaltına aldı.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, İstanbul'un Güngören İlçesi'nde 17 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırıların tamamen aydınlatıldığını, tutuklananların bombacı olduğunu söyledi ancak şüphelilerden Hüseyin Türeli'nin avukatı Hüseyin Çalişçi, müvekillerinin "bombalamayla ilgisi bulunmadığı"nı; "örgüte yardım ve yataklık" iddiasıyla tutuklandıklarını açıkladı.
Türeli'nin avukatları Hüseyin Çalışçı ve Mehmet Sani Kızılkaya İHD'de yaptıkları basın toplantısında "Türeli Metris'te işkence görüyor, saldırıdan değil örgüt üyeliğinden tutuklu" dediler.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi cezaevinde gönderilen sekiz kişinin tutuklanmalarına yapılan itirazı reddetti. Şüpheliler, Silivri Cezaevi'ne nakledildi.
11 Mayıs'ta başlanan duruşmada ölenlerin yakınları sanıkları linç etmek istedi. Sanıklardan biri bu bir komplodur diye bağırdı. Sanıklardan suçlamaları reddedip istedi. Talepleri reddeden mahkeme duruşmayı 14 Ekim'e erteledi. (EZÖ)