İşsizlikten, yoksulluktan kırılan bölge insanının iş ve aş talepleri, kuru ve yaşlar bir tutularak , "PKK'ye terörist de , öyle gel" bahanesi ile savsaklanıyor.
Her hükümetin "Kürt realitesini" tanımakla başlayan sözde samimi yaklaşımının, nedense arkası gelmiyor. Bölge insanının, insanca yaşayacak iş ve aş talebi, her defasında bir başka bahara atılarak, halk, PKK'nin adeta kucağına terk ediliyor, sonra da neden ona yaklaştın, diye falakaya yatırılıyor. Yıllardır tekrarlanan bu sıkıcı vodvil bir kez daha sahnede.
Defalarca söylendi, yine söyleyelim. Çocukları, gençleri, işsiz yığınları PKK'nin aleti yapmak istemiyorsanız, onlara iş verin, meslek sahibi yapın, gelecek gösterin, onların kendi dillerini özgürce konuşmalarına, kendi kültürlerini özgürce ifade etmelerine alan açın, onları kucaklayın, seçim barajlarını indirip onların Ankara'da temsiline fırsat tanıyın.. Bunları yapın ki, onlar kendi kimliklerini koruyarak hepimizle barış içinde yaşasınlar.
Bütün bunlar ise öncelikle, bölgeyi ekonomik olarak ülkenin gelişmiş bölgeleri ile entegre etmekten geçer.
Ülke milli gelirine katkıları yüzde 2'lerde, 3'lerde kalmış, birçok köyü,mezrası feodal yapıları kırılamamış, can derdiyle kente gelen nüfusu iş bulamayıp lümpenleşmiş, mafyalaşmış, PKK aparatı durumuna getirilmiş insanların akıbetinin sorumlusu, yine bu hükümetlerdir.
Bu bölgenin her geçen yıl biraz daha gerilemesinin, çaresizleşmesinin vebali, bölgeye sosyal devlet elini uzatmayan, üretici, verimli alanları geliştirmeyen hükümetlerdedir.
81 illi Türkiye'nin en yoksul 20'si arasında yer alan bu bölge illeri , Devlet Planlama Teşkilatı'nın (DPT) sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasında, bakın sadece 1996'dan 2003'e, nasıl gerilemişler.
|
Kaynak: DPT
Açıkça görüldüğü gibi, her geçen yıl , bu illerin aleyhine gelişmiş. Diyarbakır, 1996'da gelişmişlik sıralamasında 57. sırada iken, 6 basamak gerileyerek 2003'te 63'ncü sıraya gerilemiştir. GAP'la şahlanması beklenen Şanlıurfa, tam 9 basamak gerileyerek 68'nciliğe düşmüştür. Van, 7 yılda 8 basamak gerilemiştir. Diğer illerin durumu da farklı değildir.IMF boyunduruğu
Sözünü ettiğimiz dönem, büyük ölçüde ekonominin dümeninin Uluslararası Para Fonu'na (IMF) teslim edildiği, içinde büyük 2001 krizini barındıran dönemdir. IMF ile sürdürülen "istikrar programları"nda, devlet harcamaları asgariye çekilmiş olduğu için, en çok bu illerin ihtiyacı olan sulama, enerji, ulaşım, haberleşme gibi kamu altyapı yatırımları, eğitim, sağlık hizmetleri bölge halkından esirgenmiştir. IMF'nin kamu yatırımlarına taktığı kelepçeden en çok bu iller olumsuz etkilendiler.
Görünüşte , bölgeye yapılmış görünen devlet harcamaları küçümsenecek boyutta değildir. Örneğin, Maliye Bakanlığı verileri göstermektedir ki, 2005 yılında Diyarbakır, Ankara, İstanbul, İzmir'den sonra-Bursa ile birlikte- en çok kamu yatırımı alan dördüncü ildir. Van, batıdaki Aydın , Manisa, Denizli illerinden daha çok kamu kaynağından yararlanmış, 19. il görünmektedir.
Gelin görün ki, ayrılan bu kamu kaynağı, üretken altyapı yatırımlarına, eğitime, sağlığa değil, daha çok , askere, polise, istihbarata yapılan harcamalardır.
IMF'nin talimatıyla bölgeye -ve tabii tüm Türkiye'ye- üretken sivil kamu yatırımları yapılmazken, askersel harcamalardan kaynak esirgenmemiştir. Bu da dönemin hükümetlerinin ve bugünün AKP iktidarının bölgeye yaklaşımının gerçek yüzünü ortaya koymaktadır.
Sözde teşvik...
Bölge illerinin kalkınmada öncelikli il teşviği beklentisi de sulandırılmış, Türkiye'nin en yoksul 20 ili arasında kalan bölge illeri, Batı Anadolu'nun en gelişmiş illeri, sınır illeri ile aynı kefeye konulup sözde "kalkınmada öncelikli" il tanımı içine alınmıştır.
Orada da samimiyetsizlik bir kez daha AKP iktidarını ele vermektedir. Çünkü bu uygulamanın sadece 2005 sonuçlarına baktığınızda, modelin doğu illeri için değil, batıdaki Düzce, Zonguldak gibi iller için işlediğini görüyorsunuz.
Hazine Müsteşarlığı verilerine göre, 2005'te Düzce tek başına 350 yatırım için teşvik belgesi almıştır. Bunlarla 5 bin kişiyi istihdam edecek yatırım yapılacaktır. Ama aynı yıl Doğu, Güneydoğu'nun 10 iline toplam yatırım niyeti, 100 teşvik belgesi ile sınırlı kalmış, ancak 2 bin kişiye istihdam sağlayacak kadar bir yatırım niyeti ortaya çıkmıştır. Tek bir Düzce'ye karşı 10 Doğu ili!...
Pozitif ayrımcılık...
Bölgenin girişimcileri haklı bir talepte bulunuyorlar: Pozitif ayrımcılık.. Evet, bu bölge böyle bir "koruma"yı -eğer bu ülkenin üvey evladı değilse- hak ediyor. Bu bölge için daha özel teşvikleri içeren bir statü gerekiyor.
Daha az vergi yükü, daha az sigorta prim yükü, daha ucuz enerji, TOKİ konut projelerinin bölgeye kaydırılması, eksik kalmış GAP yatırımlarının tamamlanması, Mersin limanına bağlanan otoyolun Adana, Gaziantep, Şanlıurfa'dan Van'a kadar uzatılarak ekonomik entegrasyonun altyapısının güçlendirilmesi, eğitim ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi, meslek edindirme çabalarının artırılması, hayvancılığın geliştirilmesi, bölge turizminin ayağa kaldırılması, göç etmiş bölge işadamlarının bölgelerine yatırım yapmalarını özendirici düzenlemeler... İstihdam dostu başka kamu yatırımları...
Bunların hepsi mümkün. Ama bunu yapmak için, "PKK terörü" mazeretinin arkasına saklanmayıp, bu tür bir paketi uygulamayı engelleyen IMF ile didişmeyi göze almak gerek. Bölgeyi hep sopa, hep sopa ile kontrol etmeyi marifet sananlara direnebilmek gerek.
AKP, bu ülkenin esenliği, iç barışın tesisi için hiç bir şey yapamıyorsa, bunları mutlaka yapabilmelidir. Yapamazsa, kendisinden önceki hükümetlerden daha ağır bir vebal altına girecektir. Bu, açıkça görünmektedir. (MS/TK)