11 Ekim 2009'da, 95 yaşında hayata gözlerini yuman gazeteci, yazar Erol Güney'in yaşam öyküsünü anlatan "Yaşamın Sürüklediği Yerde" adlı belgesel, yarın (24 Kasım) 10. Pera Festivali çerçevesinde saat 14:00'te İstanbul Modern'de gösterilecek.
TRT belgesel yarışmasında bu yıl profesyonel dalda ikincilik ödülü alan Banu Yalkut Breddermann'ın belgeseli, festivalin "Sinemamızda Çokkültürlülük" başlığı altında seyirciye sunuluyor.
Belgesel, Türkiye'yi terk etmek zorunda kaldığı 1955'ten beri İsrail'in Tel Aviv kentinde yaşayan gazeteci, yazar ve çevirmen Güney'in anılarından yola çıkıyor. Güney'in yaşam öyküsü, yakın tarihe ve Türkiye'deki siyasi değişim sürecine de ışık tutuyor. Belgesel, Sovyet Devrimi'nden İstanbul'un entelektüel ortamına, oradan Yozgat'a ve günümüz İsrail'ine doğru bir yolculuğu anlatıyor.
"Sınır dışı edilişini hiçbir zaman hazmedemedi"
Güney ile yolları kesişmiş olan Tilva Levi, 14 Ekim 2009'da Şalom gazetesinin internet sitesinde, 15 Ekim 2009'da da bianet'te yayınlanan "Bir Deryaydı Erol Güney" başlıklı yazısında, gazetecinin yaşam öyküsünü şöyle anlatmıştı:
"1914'te Mişa Rottenberg adıyla Odesa'da Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Güney, Rusya'daki siyasi gelişmelerden ötürü Türkiye'ye göç eder. Vatandaşlığa geçtikten sonra Güney soyadını alır.
Moda'da geçen çocukluk yılları, St. Joseph'te lise ve ardından üniversite tamamlanır. Bildiği Rusça, Fransızca, İngilizce ve Türkçe sayesinde Sabahattin Ali'nin kurduğu tercüme bürosunda bulur kendini. Bu arada gazetecilik mesleğini sürdürür. Eşi Dora ile evlenir.
Bir gün, Amerikan Elçiliği'nin bir davetinde bulunduğu sırada siyasi polis tarafından casusluk suçuyla tutuklanır. Üzerinde smokin vardır. Değişmek istese de zorla arabaya bindirilir. Gözaltında tutulmak üzere Anadolu'nun ücra bir kentindeki açık hava cezaevine götürülür. Tutuklular merakla gelecek olanı beklerler. Arabadan inen Güney'in smokinini görenler: 'Demek casus giysisi buymuş' derler.
Güney, bu hikâyeyi bir yandan anlatır, bir yandan da kahkahayla gülerdi. Gözaltı süreci sınırdışı edilmesiyle son buldu. 'Nereye gidebilirim?' sorusuna en mantıklı yanıt Paris oldu. Agence France Presse (AFP) ile zaten çalışıyordu, hiç olmazsa bir işi olurdu.
Paris'e gitti. Ancak göçmen statüsü onu orada da rahat bırakmadı. O dönemde, arkadaşı Elie Wiesel ile tartışırlarmış. Wiesel, 'Artık bir Yahudi olarak başımızı eğmeyeceğimiz bir yere gitmenin zamanı geldi' dermiş.
Güney yaşamının geri kalan yıllarını gazetecilik mesleğini sürdürdüğü Tel-Aviv'de geçirdi. Sınırdışı edilişini hiçbir zaman hazmedemedi. Bu olaya olan tepkisini uzun yıllar boyunca Türkçe konuşmayarak dışa vurdu. Nitekim, Şalom'a yazmaya başladığı ilk yıllarda makaleleri Fransızca gelir, tercüme edilirdi.
Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen, Güney'in Türkiye'yi tekrar ziyaret etmesi de çok kolay olmadı. Nihayet Ekrem Güvendiren'in Büyükelçi olduğu dönemde, vize alabildi." (AS)
* Yaşamın Sürüklediği Yerde- Erol Güney'in Öyküsü, 2011, Yönetmen: Banu Yalkut Breddermann, 103 dakika, Türkçe/İngilizce altyazılı.