Sevgili Atatürk'ün milletimize armağan ettiği eşsiz Cumhuriyet için şükranlarımızın Vali tarafından kabul edildiği törenden henüz çıkmıştım ki, 40 yıllık eşimin telaşsız sesi telefonda çağırıyordu:
"Kollarımda bir ağrı var, hastaneye gitmek istiyorum".
Yarım asırdır birlikte olduğum hayat arkadaşımın bu talebi bir ilkti ve beni korkutmuştu. Hemen bir özel hastaneye gitik. Her türlü tahlil ve muayene yapıldı; elektrolara-filmlere bakıldı.
Önemli bir şeyi yok dediler.
Siirt'in hastaneleri
Ağrı akşam nüksedince hemen devlet hastanesinin acil servisine koştuk. Sabah olanları anlattık; tahlil ve filmleri gösterdik. Orada da bir dizi kalp grafiği çekildi, yeni tahliller yapıldı.
Sonuçlar "icapçı" uzmana telefonla iletildi. Önce "gelecek", sonra "önemli görmedi" dendi; doktor gelmedi.
Geceyi geçirip, sabah ilk işimiz yine devlet hastanesine koşmak oldu. Dahiliye uzmanına bir gün önceki ve geceki grafik, tahlil ve film dokümanlarını verdik. O da muayene edip bir mide ilacı verdi.
İzmir'e yolculuk
Eşimin karşı çıkmasına rağmen durumu İzmir'deki doktor oğluma telefonda anlatınca büyük endişeye kapılıp hemen çıkıp kendisine gelmemizi istedi.
Kuşkusu kalpti; önlemleri sıraladı. Zaten biz de İstanbul'daki Uluslararası Bağımsız Medya Forumu'na davetliydik ve ertesi gün İstanbul'a gidecektik.
Niyetim 3 gün sürecek toplantı nihayetinde eşimi hemşehrimiz ünlü kalp otoritesi Prof. Dr. Birgün Sönmez'e götürmekti.
Oğlum bu önerimi kabul etmedi, "Sen kal, annemi vakit geçirmeden hemen gönder" dedi. İstanbul'a indikten sonra havaalanından dışarı çıkmadan eşimi hemen İzmir uçağında yer bularak uğurladım.
İzmir'den aldığım haberler beni rahatlatmıştı. Ben de Forum sonrası boş zamanlarımı sinema-tiyatro-opera ve kitap fuarını gezerek değerlendiriyordum.
Gerçeği öğreniyorum
İşte ben İstanbul'da böyle keyif çatarken, eşimin Siirt'teyken kalp krizi geçirdiği çektirdiğimiz kalp grafiklerinden anlaşılmış ve İzmir'e varır varmaz Ege Üniversitesi'nde yoğun bakım ünitesine alınmış, anjiyo kararı verilmişti.
İzmir'deki çocuklarımın bana "İşin varsa bir-iki gün daha İstanbul'da kalabilirsin" demeleri beni kuşkulandırdı.
Hemen o akşam geç vakit uçakla İzmir'e geçtim. Meğer eşim anjiyo için özel bir hastanede müşahede altına alınmıştı.
Henüz odasına girmiştim ki, bir hemşire içeri girip operasyon izni için hastanın bir yakınını soruyordu. Uzatılan kağıdı imzalarken ellerim zangır-zangır titriyordu.
İtiraf edeyim ki anjiyonun ne olduğunu bilmiyordum. Zaten oldum olası hastalıklarla aram iyi değildir. Neyin ne olduğunu bilmiyordum. Az sonra anjiyonun başarıyla sonuçlandığı, yüzde yüz tıkanan bir damarın balonla açıldığı ve stent takıldığı müjdesini alıp sevinçten koridorda koşmaya başlıyordum.
Nefes nefese kaldığımı gören oğlum "Yarın sıra sende, bir check-up yaptıracağız" dedi.
Endokrin'le tanışma
Yıllardır "şeker"den korunduğum için önce bu belirtinin çağdaş bilimini yapan Endokrinolog Uz. Dr. Ali Saklamaz'a göründüm. Her türlü film, tahlil ve grafikler çekildi, MR'lara bakıldı.
Sintigrafi'de troid şüphesi araştırıldı. Kalp için efor testine tabi tutuldum. Kayıt cihazında bir aksama olunca başka banda geçip 20 dakikaya yakın sürede koşup kan-ter içinde kaldım.
Teknisyen hanım sık sık "Yoruldun mu, acıyan yerin var mı" sordukça "Yok" diyorum; o da sevinçle "Kış baba koş" diye moral veriyor ve "kalbin taş gibi" demek istiyordu.
Bu keyif içinde eve gittiğimde elime adeta armağan gibi tiyatro bileti sunuldu. Biletler ünlü Tiyatro yazarı Ray Conney'in "Kaç Baba Kaç" oyununaydı.
Tepecik Hastanesi'ne ve başhekimine alkış
Bu tiyatroyu izlemekle bir taşla iki kuş vuracaktık çünkü oyunun eğlenceden bir başka ulvi amacı da İzmir'in "şifa fabrikası" Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Onkoloji Kliniği'nde yatan çocuklar için gelir elde etmekti.
Böylesine asil amaçları gerçekleştiren bin 800 kişilik dev kadrolu hastanenin sağlıklı bir kalp gibi attığına şahit olarak göğsüm kabardı ve bir körük gibi nefes alıp vermeye başladı.
Başhekim Prof. Dr. Gazi Yiğitbaşı'nın mütevazı açış konuşması yüreğimdeki yağları ilaçsız ve operasyonsuz eritirken, oyunun sonunda sembolik bir rol alarak sürpriz yapan başhekimi en kalbi duygularla kutluyorum.(CK/EÜ)