Türkiye'de güncel sanat yayıncılığı bulutlu bir gökyüzü mü? Bağımsız bir yayın okur için ne ifade ediyor? Daha da önemlisi bağımsız gazeteciyi talep edecek bir okur var mı? Basılı yayına hâlâ neden ihtiyaç duyuyoruz?
Yakın zaman önce ilk basılı yayını "Argonotlar Almanak 2022"yi okurla buluşturan bağımsız ve çok sesli güncel sanat yayını Argonotlar'ın yolunu, Kurucu Yayın Yönetmeni Kültigin Kağan Akbulut anlattı.
Akbulut, "Belki de dünyamız ve sanat dünyamız bulutlu bir gökyüzünü andırıyor. Sadece Türkiye'de değil, dünyada da bu bulutlu gökyüzünü dağıtmaya çalışan, güneşi açtırmaya çalışan o kadar insan var ki" diyor.
"Güncel sanat başka bir aktivizm alanı"
Argonotlar, 2017’de başlayan Güncel Sanat Bülteni’nden bu güne evrildi. Bağımsız ve çoksesli bir yayın olarak ‘Argonotlar’ın yolu’ nasıl bir çizgide ilerliyor? Yayıncılık dünyasında nasıl bir boşluğu doldurdu?
Sen benim daha junior olduğum günleri biliyorsun Ayşegül. O dönem benim için de, Türkiye’deki birçok muhalif için de sinema önemli bir aktivizm alanıydı. Birçok kişi için halen öyle. Ancak ben rotamı 2010’larda değiştirdim. Güncel sanat alanına kaymaya başladım. O dönem Sena Başöz’den Boğaziçi’nde seçmeli ders aldım, Depo’daki sergileri gördüm, Salt’taki sergileri gördüm. Benim için yeni alanlar açıldı. Güncel sanatın başka bir aktivizm alanı olabileceğini gördüm. Her zaman da periyodik yayın meraklısı bir kişi olarak bu alanın dergileri, gazeteleri neler diye bakmaya başladım. Ancak o dönem maalesef o kadar verimli değildi.
Bu süreçte Gazete Duvar, Sanat Dünyamız gibi birçok yayın için eleştiriler, söyleşiler, dosyalar kaleme almaya başladım. Ancak güncel sanat alanının verimini yansıtabilecek bir çevrimiçi yayın açığı olduğunu düşünüyordum. Bu yüzden 2017’de haftalık bir e-bülten başlattım. Bağımsız gazetecilik açısından küçük bir adımdı, ancak ben önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü o dönem e-bülten yapmak bu kadar “moda” değildi.
"En güçlü yanımız yazarlarımız"
Sonra bülteni 2020 yılında argonotlar.com adıyla, bir çevrimiçi platforma çevirdim. Sonra da 2021 yılı başında editörümüz Seçil Epik ile idari ve görsel koordinatörümüz Ozan Ünlükoç’un kadroya katılmasıyla tam zamanlı, küçük ekibimizle yoğun bir şekilde çalışmaya başladık. O günden bu yana da Argonotlar, 200’den fazla özgün eleştiri yazısı, 100’den fazla söyleşi, 100’den fazla kütüphane içeriğiyle 100.000’den fazla tekil kullanıcıya ulaştı.
İçeriklerimiz güncel sergileri ve güncel sanat tartışmalarını kapsıyor. Haber odaklı bir yayın değiliz. Argonotlar’ın en güçlü yanı yazarları, bağımsız eleştirmenlerimizin de katkısıyla özel içerikler, eleştiri yazıları, söyleşiler, dosyalar yayınlıyoruz. Her zaman kadın ve LGBTİ+ sanatçıların, azınlık gruplarındaki sanatçıların, sanatsal aktivizmin, sanatsal ifade özgürlüğünün Argonotlar’da öne çıkmasına özen gösteriyoruz.
"Söylem alanlarını genişletmemiz gerek"
Güncel sanat ve haberlerinin zor tüketildiği Türkiye’de bu alanda yayıncılık yapmanın zorlukları neler?
Bırakın güncel sanatı; insan hakları, demokratikleşme, kadın hakları, kadın sanatçılar, LGBTİ+ hakları, LGBTİ+ sanatçılar, Kürt sanatçılar, sansürler, otosansürler, yerel dinamikler, bağımsız girişimler, muhalif her şey… Herhangi bir zor alanda yayın yapmanın güçlüğünü en çok siz bianet ekibi ve bianet okurları bilir.
Maalesef tabii ki güncel sanat alanı daha kapalı bir alan. Dil olarak kapalı, okur -yazarlık olarak kapalı. Ben her ne kadar güncel sanat alanına bana özgürlük alanı tanıdığını düşündüğüm için girsem de birçok kişi bu alandan kaçınıyor. Bu yüzden sinema, edebiyat, tiyatro gibi Türkiye muhalif hareketinin çok baktığı bir alan değil güncel sanat.
Ben güncel sanatın alan açan yönüne odaklanıyorum. Bence güncel sanat hepimiz için, Türkiye’de demokratikleşme mücadelesi içinde olanlar için özgürlük ve söylem alanları sunuyor. Bu söylem alanlarını genişletmemiz gerek. Karşı Sanat, Depo, Anadolu Kültür bu ülkenin demokratikleşme mücadelesine neler kattı diye düşünün. Bana göre temsil, görünürlük ve demokratikleşme anlamında güncel sanat alanına daha katacak çok şeyimiz var.
*Kültigin Kağan Akbulut, Ozan Ünlükoç, Özlem Altunok, Seçil Epik ve Esra Ece Kuleci.
Almanak, tarihe not düşmek
Ekip olarak üzerine çok çalıştığınız 2022 Almanak’ı geçen hafta okuruyla buluştu. Bir yılı değerlendiren yazılar, güncel sanat dünyasından olaylar bir arada. İlk kez bir basılı yayın çıkardınız. Sence hâlâ basılı yayınların bir önemi var mı? Bir dijital platform olarak basılı bir yayına neden ihtiyaç duydunuz?
Argonotlar Almanak 2022 bizim ilk basılımı yayınımız. Aslında çevrimiçi yayıncılığın gücüne ve önemine inanıyoruz ve her zaman ana odağımız orada olacak. Ancak basılı yayıncılığın da birkaç önemi var. Basılı yayınlar önemli çünkü fiziki materyaller halen bir anlam ifade ediyor. Hem okurlar hem destek verenler hem de tarih için.
Argonotlar Almanak 2022’yi tarihe not düşmek, destek verenlerimizin sayısını artırmak ve yazarlarımızı onore etmek için çıkardık.
Basılı yayıncılık değişiyor, değişecek ve yeni anlamlar kazanacak. Bizim için, şu an için anlamı bu. Ancak belki de zamanla tekrar değişecek. Zaten bu almanağın içindeki her şeyi çevrimiçi yayınımızda bulabilirsiniz. Almanağın tamamı da PDF olarak bulabilirsiniz. Ancak matbu yayıncılığın, fiziki materyalin önemi halen ortada duruyor.
*Argonotlar Almanak 2022, Postane'de düzenlenen bir lansmanla tanıtıldı.
Neden güncel sanat yayını kurdum?
Almanak’ın kapak görseli Cansu Yıldıran’ın “Shelter” serisinden. Nasıl karar verdiniz kapak görseline?
Cansu ekibimizin heyecanla takip ettiği sanatçılardan. Queer kültüre dair fotoğrafları tarihe o kadar önemli bir not düşüyor ki, bunun anlamını ve önemini ileriki zamanlarda daha çok anlayacağız diye düşünüyorum.
Ancak benim için başka bir önemi de var. Cansu, Karadeniz kültürünün son dönüşümlerini de tarihe not ediyor. Ben de baba tarafından, doğumdan Orduluyum. Cansu’nun fotoğraflarında kaybolmaya yüz tutan o kültürü görüyorum. Sanırım bu iki yön bizim Cansu’nun fotoğrafını kapağımıza almamızda etkili oldu.
Türkiye’de güncel sanat ve güncel sanat yayıncılığı bulutlu bir gökyüzünü mü andırıyor acaba?
Şu an beni kıstırmaya çalışıyorsun sanırım Ayşegül. Belli açılardan haklısın. Belki de benim güncel sanat alanında çalışmamı, üretmemi, yazmamı zorlayan şey de bu oldu. Kendi kendime düşünüyorum. Neden güncel sanat yayını kurdum? Ne yüzden kurdum? Karadeniz’in bulutlu gökyüzü mü? Bilemiyorum. İstanbul’un Lodos’u mu? Belki de. Akdeniz’in sıcak yağmurları mı? Eh! Gezi’de TOMA’yı pembeye boyayan queer sanatçılar mı? Sanırım! Muson yağmurları mı? Endonezya’dan çıkıp Kassel’da Documenta sergisini açan sanat kolektifi mi? Hong Kong’un distopik fotoğraflar veren direnişçileri mi? ABD’nin güneyinde siyah sanatını geliştirmeye çalışan galeriler mi? Londra’da engellilerle, nöroçeşitli kişilerle, mahkumlarla çalışan 4-5 kişilik sanat inisiyatifleri mi? Dünyanın dertlerini sırtlanan Forensic Architecture ekibi mi?
Belki de dünyamız ve sanat dünyamız bulutlu bir gökyüzünü andırıyor. Ancak sadece Türkiye’de değil, dünyada da bu bulutlu gökyüzünü dağıtmaya çalışan, güneşi açtırmaya çalışan o kadar insan var ki. Onlara alan açalım, yeter bence.
"Bir kahve parasını harcamaktan çekinmemeli"
Yakın zaman önce İstanbul Bienali üzerinden yürüyen bir tartışma oldu. Kültür-sanat yayınları dahil sadece rutin haberlerle yer bulabildi bu konu basında. O günlerde, Özlem Altunok imzasıyla kapsamlı bir şekilde ve farklı açılardan konuyu tartıştıran “Bienal krizi ve İKSV’nin sessizliğine dair” başlıklı bir haber yaptınız. Buradan hareketle bağımsız bir yayın olarak okur desteğinin ve telif kumbarasının önemini nasıl değerlendiriyorsun?
Kritik anlar bağımsız yayınlar için çok önemli sanırım. İKSV’deki krizi zaten bu yazımızda çok güzel bir şekilde tartıştık. Üzerine daha değerli içerikler koymak isteyen herkese Argonotlar’da kapımız açık.
İstanbul Bienali’nin Türkiye medyasındaki haberleştirilmesine dair medyanın genel sorunlarından ayrı düşünülemez tabii ki. O dönem sosyal medyada da tartışmalar oldu. Bu tartışmalar bence Türkiye’de bağımsız yayıncılığın halen kitlesini, yani gerçek kitlesini bulamamış olmasıyla ilgili.
Bağımsız gazeteciyi talep edecek bir okur var mı?
Türkiye’de alanında uzman, böyle bir haberi en başından beri takip edebilecek kaç tane uzman gazeteci, sanat yazarı var? Sayısı bence beşi geçmez. Bağımsız bir yayın bu gazetecilerden birini istihdam etmeye çalışsa ne kadar bütçe ayırması gerekir? Böyle bir bütçeyi karşılayacak, bağımsız gazeteciyi isteyecek, talep edecek bir okur var mı sizce?
Bu durumlarda genelde haklı olarak uluslararası, onlar da genelde AB fonları oluyor, fonlara başvurulması gerekildiği söyleniyor. Bu, belli kriz dönemlerinde doğru bir metot olabilir. Biz de zaten halen bu fonlarla ayakta kalıyoruz. Ancak İstanbul’daki sanat krizine dair eleştiriler için gerekli telifi, neden Avrupa Birliği’ndeki insanlardan alınan vergilerden gelen fonlardan karşılamamız gerekiyor, bunu anlamıyorum.
"Yeni yollar denemeliyiz"
Eğer Türkiyeli kültür sanat okuru bunu istiyorsa bunun bir parçası ve destekçisi olmalı. Çok bir şeyden bahsetmiyorum. Elbette insanların parasını neye harcayacağı onlara kalmış ama biz Argonotlar Telif Kumbarası kampanyasına katılarak birkaç kahve ücreti karşılığında destek olabilecekleri bir sürdürülebilir yayın modeli sunuyoruz insanlara.
Bu konuda bağımsız yayınlar olarak net ve keskin olmalıyız. Belki de yeni yollar denemeliyiz. Bağımsız yayıncılık isteyen herkes, bir kahve parasını bağımsız yayıncılar için harcamaktan çekinmemeli. Mesele bu kadar basit.
(AÖ)