Danıştay, “Resmi ilan ve reklamların dağıtımının kanuni bir dayanağı bulunmadığı, Kanun kuralında resmi ilan ve reklam dağıtma, hak kazanma veya kesme cezası gerektiren hallerin düzenlenmediği” gibi gerekçelerle TGS ve Gazeteciler Cemiyeti'nin açtığı davada, Basın İlan Kurumunun (BİK) keyfi hamlelerine müdahale etmedi.
Türkiye Cumhuriyet Adalet Bakanlığı’nın 20 yılda hakkında soruşturma açılan ve yargılama sonunda ceza verilen gazetecilerin sayısıyla ilgili verisi yokmuş! Bakanlık, TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil’in soru önergesine böyle yanıt verdi.
CHP’nin internet ortamındaki yayınlara getirilen erişim engeli ve içerikten çıkarma kararlarının araştırılması için sunduğu grup önerisi, TBMM Genel Kurulu’nda AKP ve MHP milletvekillerince reddedildi. BirGün gazetesi köşe yazarı Timur Soykan’ın gündem olan “Başsavcının rüşvet çığlığı: Çürüyoruz” başlıklı yazısı da CHP milletvekili Utku Çakırözer’in TBMM’ye sunduğu soru önergesi yoluyla Meclis gündemine taşındı. Gazeteci Sinan Aygül’ün Tatvan Belediye Başkanı Geylani’nin korumasınca darp edilmesine ilişkin Yeşil Sol Parti Diyarbakır Milletvekili Osman Cengiz Çandar’ın sunduğu soru önergesinde dikkate çekilen “saldırı”, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın verdiği yanıtta “kavga” oluverdi!
Emek Partisi (EMEP) İstanbul Milletvekili İskender Bayhan da, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın yanıtlaması istemiyle, Basın İlan Kurumu’nun (BİK) Evrensel gazetesinin resmi ilan ve reklam hakkını gasp etmesini bir soru önergesiyle gündeme getirdi. Bayhan, Anayasa Mahkemesinin (AYM) 10 Ağustos 2022 tarihli “BİK kararlarının cezalandırma aracına dönüştüğü ve bu durumun sistematik bir soruna neden olduğu gözlenmiştir” kararını hatırlattı.
TBMM Genel Kurulu'nda konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın izlediği yolu izledi; Türkiye”de tutuklu gazeteciler gerçeğini reddetti. Tunç, “gazetecilik faaliyetinden dolayı tutuklu bulunan tek bir kişi yoktur” dese de RSF, Türkiye’yi İran ile birlikte “dünyada gazeteci tutuklama ve salıvermede devinimi en yüksek ülkelerden” saydı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, "Teröre bulaşmadığı, şiddeti övmediği ve başkasına hakaret etmediği müddetçe isteyen, istediğini yazabilmektedir” sözleriyle üç ayda bir mahkemeye çıkan 200’ü aşkın gazeteciyi inkar etti.
İktidar ittifakından MHP lideri Devlet Bahçeli de, eleştirel kanallara yönelik tahammülsüzlüğünü sözlü saldırıyla gösterdi; “altı tane televizyon ve konuşmacıları sözüm size kuş beyinlerinizle Cumhur’u çatlatmaya kabiliyetiniz yetmez”.
Ekim - Aralık döneminde, Tolga Şardan ve Furkan Karabay’ın tutuklanması; Abdurrahman Gök, Dicle Müftüoğlu, Sedat Yılmaz’ın tutukluluğu, eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan gelen tehditler, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un “Gazetecilik faaliyetinden dolayı tutuklu bulunan tek bir kişi yoktur” söylemi; “iktidarın sopası” RTÜK’ün Halk TV, KRT ve Fox TV gibi eleştirilen kanallara verdiği ağır cezalar, Anayasa Mahkemesi’nin “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlıklı TCK’nın 217/A maddesini iptaline yanaşmaması eleştiri konusu oldu.
Sivil toplumun tepki gösterdiği vakalar arasında, Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın tahliyesi, Bursa'da gazeteci Yaman Kaya’ya silahlı saldırı düzenlenmesi, BirGün gazetesi yazarı Timur Soykan’ın gündem olan “Başsavcının rüşvet çığlığı: Çürüyoruz” başlıklı yazısına sansür getirilmesi, Deutsche Welle (DW) sitesine ikinci kez erişim engeli getirilmesi de vardı.
Ulusal ve uluslararası gazetecilik kuruluşlarının birçok gazeteci davasını izledikleri bu üç aylık dönemde, özellikle Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile ilişkilerinde bir zemin arama ve dayanışma gösterme girişimleri oldu. Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sánchez Amor ve Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu AP Kanadı Eş Başkanı Sergey Lagodinsky sivil toplum ve yetkililerle diyalog için peş peşe Türkiye’yi ziyaret etti. Amor’un mesajı, “Türkiye’de hukukun üstünlüğü ilgili bir değişimin olmadığını veya yetersiz olduğunu söylemeliyim” oldu.
Ekim-Aralık döneminde en 21 medya çalışanı işten çıkarıldı ya da yayın kuruluşunun yayın çizgisinden doğan anlaşmazlıklar çerçevesinde işi bırakmak zorunda kaldı.
Danıştay, “Resmi ilan ve reklamların dağıtımının kanuni bir dayanağı bulunmadığı, Kanun kuralında resmi ilan ve reklam dağıtma, hak kazanma veya kesme cezası gerektiren hallerin düzenlenmediği” gibi gerekçelerle TGS ve Gazeteciler Cemiyeti'nin açtığı davada, Basın İlan Kurumunun (BİK) keyfi hamlelerine müdahale etmedi.
Danıştay’dan BİK’e “şekli”: TGS ve Gazeteciler Cemiyeti'nin, Basın İlan Kurumunun (BİK) resmi ilan ve reklamların dağıtımının kanuni bir dayanağı bulunmadığına dair Danıştay’da açtığı davada karar çıktı. TGS avukatı Meliha Selvi ve Gazeteciler Cemiyeti avukatı Mustafa Gökhan Tekşen; BİK'in Resmi İlan ve Reklam Yönetmeliği’nde yer alan maddelerin iptali ve Anayasa Mahkemesine (AYM) başvurulması istemiyle Danıştay’da dava açmıştı. Meslek örgütleri, “Resmi ilan ve reklamların dağıtımının kanuni bir dayanağı bulunmadığı, şekli anlamda bir kanun maddesi eklenerek problemlerin çözülemeyeceği, idareye verilen yetkinin çerçevesinin çizilmesi ve temel ilkelerin belirlenmesi gerektiği, Kanun kuralında resmi ilan ve reklam dağıtma, hak kazanma veya kesme cezası gerektiren hallerin düzenlenmediği, kuralın bu haliyle idareye sınırsız ve belirsiz bir yetki verdiğini” belirtmişti. Talepleri reddeden Danıştay, sadece üç maddede şekli bir değişikliği kabul etti. Danıştay; madde 23’te yer alan “… Ve yazar istihdam edenlerin de 7 günde en az iki defa olmak şartıyla bu yazarların kendilerine ait köşe yazılarına yer vermeleri, zorunludur” ifadesinin, madde 107’de yer alan “… tespit edilen süreye göre…” ifadesinin ve madde 111’de yer alan “… bu tarihten” ifadesinin iptal edilmesine karar verdi (6 Aralık).
Türkiye Cumhuriyet Adalet Bakanlığı’nın 20 yılda hakkında soruşturma açılan ve yargılama sonunda ceza verilen gazetecilerin sayısıyla ilgili verisi yokmuş! Bakanlık, TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil’in soru önergesine böyle yanıt verdi.
CHP’nin internet ortamındaki yayınlara getirilen erişim engeli ve içerikten çıkarma kararlarının araştırılması için sunduğu grup önerisi, TBMM Genel Kurulu’nda AKP ve MHP milletvekillerince reddedildi. BirGün gazetesi köşe yazarı Timur Soykan’ın gündem olan “Başsavcının rüşvet çığlığı: Çürüyoruz” başlıklı yazısı da CHP milletvekili Utku Çakırözer’in TBMM’ye sunduğu soru önergesi yoluyla Meclis gündemine taşındı. Gazeteci Sinan Aygül’ün Tatvan Belediye Başkanı Geylani’nin korumasınca darp edilmesine ilişkin Yeşil Sol Parti Diyarbakır Milletvekili Osman Cengiz Çandar’ın sunduğu soru önergesinde dikkate çekilen “saldırı”, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın verdiği yanıtta “kavga” oluverdi!
Emek Partisi (EMEP) İstanbul Milletvekili İskender Bayhan da, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın yanıtlaması istemiyle, Basın İlan Kurumu’nun (BİK) Evrensel gazetesinin resmi ilan ve reklam hakkını gasp etmesini bir soru önergesiyle gündeme getirdi. Bayhan, Anayasa Mahkemesinin (AYM) 10 Ağustos 2022 tarihli “BİK kararlarının cezalandırma aracına dönüştüğü ve bu durumun sistematik bir soruna neden olduğu gözlenmiştir” kararını hatırlattı.
İnternet sansürüne dair grup önergesi reddedildi: CHP’nin internet ortamındaki yayınlara getirilen erişim engeli ve içerikten çıkarma kararlarının araştırılması için sunduğu grup önerisi, TBMM Genel Kurulu’nda AKP ve MHP milletvekillerince reddedildi. Öneriye ilişkin konuşan CHP İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özel, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yargıda yaşanan yozlaşmalara dikkat çektiğini belirterek, 17 Ekim 2023 tarihindeki grup konuşmasına erişim engeli getirildiğini anımsattı. Saadet Partisi Antalya Milletvekili Sibel Yazıcı Özbudun da demokratik anayasa düzeninde halkın haber kaynaklarına serbestçe erişmesini gerektirdiğini kaydetti. İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz da, Anadolu Cumhuriyet Savcısı Uçar’ın iddialarına ilişkin olarak, “Yenilir yutulur gibi değil” dedi (21 Aralık).
TİP önergesine “Veri yok” yanıtı: TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil’in son 20 yılda hakkında soruşturma açılan ve yargılama sonunda ceza verilen gazetecilerin sayısıyla ilgili sorduğu soru önergesine Adalet Bakanlığı’ndan verilen yanıt, verinin bulunmadığı yönünde. Soru önergesinde, Tele 1 TV Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın, ‘4 Soru 4 Cevap’ isimli programda PKK lideri Abdullah Öcalan’ın avukat ve ailesiyle görüştürülmemesine dair açıklamaları nedeniyle tutuklanmasını gündeme getiren Kadıgil, ayrıca son 20 yılda yargılanan gazetecileri de sordu. Temmuz ayında verilen önergede, “Türkiye’de son 20 yılda kaç gazeteci hakkında soruşturma açılmış ve bu gazetecilerin kaçı yargılama sonunda hangi hükümler uyarınca ceza almıştır” sorusu yöneltildi. Ayrıca Türkiye’nin Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 149’uncu sırada bulunmasının bakanlık tarafından nasıl değerlendirildiği soruldu. Bakanlıktan, “Adli istatistikler sanık ve suç esas alınarak derlenmektedir. Müstakil bir düzenlemeye konu ve suçun unsuru olmadığı sürece, suç faillerinin makam ve sıfatları, meslek ve meşguliyetleri esas alınarak bilgi derlemesi yapılmadığından, Bakanlığımızda soru önergesinde konu edilen hususlarla ilgili ayrıntılı istatistiki veri bulunmamaktadır” açıklaması yapıldı (29 Kasım).
Önergede “saldırı”, yanıtta “kavga” oldu: Yeşil Sol Parti Diyarbakır Milletvekili Osman Cengiz Çandar’ın gazeteci Sinan Aygül’ün Tatvan Belediye Başkanı Geylani’nin korumasınca darp edilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın cevaplaması istemiyle sorulan iki soru önergesine verilen yanıtta, gazeteciye saldırı “kavga” olarak gösterildi. Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sinan Aygül, 17 Haziran 2023’te Tatvan Belediye Başkanı Mehmet Geylani’nin koruması ve bir polis memuru tarafından saldırıya uğradı. Aygül’ü ağır yaralayan belediye çalışanı Yücel Baysalı ve polis memuru Engin Kaplan olaydan sonra tutuklandı. Çandar’ın olaya ilişkin sunduğu ve Belediye Başkanı Mehmet Emin Geylani İle ilgili herhangi bir soruşturma başlatılıp başlatılmadığını da sorduğu soru önergesini yanıtlayan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, saldırıyı “kavga” olarak tanımladı. Bitlis Valiliği’nin 24 Haziran 2023 tarih ve 21988 sayılı yazısına atıf yapan Bakanlık, “Hastanesi karşısında meydana gelen kavga nedeniyle iki kamu personelinin görevden uzaklaştırıldığı ve hakkında idari soruşturma süreci başlatıldığı, bu şahısların Tatvan Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturma kapsamında Tatvan Sulh Ceza Hakimliğince tutuklanmalarına karar verildiği belirtilmiştir” açıklamasıyla yetindi (24 Kasım).
EMEP’ten BİK önergesi: Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, Evrensel gazetesinin resmi ilan ve reklam hakkının gasp edilmesiyle ilgili dava açtığı Basın İlan Kurumu (BİK) ile ilgili Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi sundu. Bayhan, Anayasa Mahkemesinin (AYM) 10 Ağustos 2022 tarihli “BİK kararlarının cezalandırma aracına dönüştüğü ve bu durumun sistematik bir soruna neden olduğu gözlenmiştir” kararını hatırlattı. Bayhan, Yılmaz'a “AYM kararlarını uygulamayan BİK hakkında soruşturma açacak mısınız” ve “BİK'in alenen AYM'nin ihlal kararına rağmen resmi ilan ve reklam hakkını gasp etmesine karşı bir tutumunuz olacak mı” diye sordu (22 Kasım).
EMEP’ten “Gazeteci” önergesi: Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, gazeteci Tolga Şardan’ın “MİT’in Cumhurbaşkanlığına sunduğu ‘Yargı raporu’nda neler var?” başlıklı yazısı sonrası “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçundan tutuklanmasını Meclis gündemine taşıdı. Karaca, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle sunduğu soru önergesinde, “Haftalardır ortalığa saçılan yargıda çürümüşlük haberleri; yargıç ve savcıların rüşvetle IŞİD üyelerinden çete baronlarına kadar her parayı verenin elini kolunu sallayarak gezdiğini belgeliyor. Bu konuda ne yaptınız? Kaç yargı mensubu hakkında soruşturma başlatıldı?” sorusu da yer aldı. Karaca, Şardan’ın ardından, gazeteci Dinçer Gökçe ve Cengiz Erdinç’in de gözaltına alındığını, gazeteciler İsmail Arı, Uğur Şahin ile Uğur Koç ve Evrim Kepenek’e de soruşturma başlatıldığını hatırlattı (3 Kasım).
CHP’den yargıdaki “online sansür – rüşvet” iddialarına önerge: BirGün gazetesi köşe yazarı Timur Soykan’ın gündem olan “Başsavcının rüşvet çığlığı: Çürüyoruz” başlıklı yazısı CHP milletvekili Utku Çakırözer’in TBMM’ye sunduğu soru önergesi yoluyla Meclis gündemine taşındı. CHP'li Utku Çakırözer, “Gerçekleri anlatan haberlere getirilen usulsüz erişim engelleri bir sansürdür, yargı eliyle milyonların haber alma hakkının engellenmesidir” dedi. Çakırözer, erişim engelleri için Meclis araştırması talep etti (15 Ekim).
Cumhurbaşkanlığı ve Bakanlıklardan mesajlar
TBMM Genel Kurulu'nda konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın izlediği yolu izledi; Türkiye”de tutuklu gazeteciler gerçeğini reddeti. Tunç, “gazetecilik faaliyetinden dolayı tutuklu bulunan tek bir kişi yoktur” dese de RSF, Türkiye’yi İran ile birlikte “dünyada gazeteci tutuklama ve salıvermede devinimi en yüksek ülkelerden” saydı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, "Teröre bulaşmadığı, şiddeti övmediği ve başkasına hakaret etmediği müddetçe isteyen, istediğini yazabilmektedir” sözleriyle üç ayda bir mahkemeye çıkan 200’ü aşkın gazeteciyi inkar etti.
İktidar ittifakından MHP lideri Devlet Bahçeli de, eleştirel kanallara yönelik tahammülsüzlüğünü sözlü saldırıyla gösterdi; “altı tane televizyon ve konuşmacıları sözüm size kuş beyinlerinizle Cumhur’u çatlatmaya kabiliyetiniz yetmez”.
Bakanı da Cumhurbaşkanı gibi: “Anayasa’nın 138. maddesi gereğince devam eden yargı süreçleriyle ilgili bir değerlendirme yapmamız doğru olmayacaktır. 2022 yılında 12 milyondan fazla davada karar verilmiştir. 12 milyon karar içinden yalnızca birkaçını gündeme getirerek tüm yargıyı töhmet altında bırakacak değerlendirmelerde bulunmak en başta fedakârca çalışan 24 bin hakim ve savcımıza haksızlıktır. Yargının hatalı kararlarının yine yargı mekanizması içerisinde düzeltilme imkanı vardır. Bu da yapılmaktadır… Ülkemizin hukukun üstünlüğü endeksinde çok geri sıralarda olduğu iddiasını da doğru bulmuyoruz. Endekste yer alan tespitleri kabul etmemiz mümkün değildir. Bu çalışmanın objektif kriterlere dayanmadığı ve taraflı olduğu açıktır… Gazetecilik faaliyetinden dolayı tutuklu bulunan tek bir kişi yoktur” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da 2022 yılında İspanya’nın başkenti Madrid’deki NATO Zirvesi’nin ardından yaptığı basın toplantısında “Şu anda ülkemde cezai bir durum olmadıktan sonra gazeteci, kalemşör, fikir… Bunlardan cezaevinde olan yok. Bunların hepsi dezenformasyon” demişti (Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, TBMM Genel Kurulu'nda, 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmeleri sırasında konuştu; 21 Aralık).
Erdoğan’dan “demokrasi ve medya” dersi: “İyi işleyen ve sağlıklı bir demokrasi için yasama, yürütme, yargı erklerine ilaveten dördüncü kuvvet olarak basının sayılması boşuna değildir. Güdümlü basın ise halkın haber alma hakkı yanında demokrasi içinde açık bir tehdit oluşturur. Ülke olarak 70 yılı aşan çok partili demokrasi mücadelemizde bu hakikati tüm boyutlarıyla pek çok kez tecrübe ettik… Elbette bu zor dönemlerde her türlü tehdide rağmen milli iradenin yanında duran cesur basın yayın kuruluşları ve medya mensupları da vardır. Sayıları kısıtlı olmakla birlikte halka karşı sorumluluğunu yerine getiren bu gazeteciler, isimlerini demokrasi tarihimize altın harflerle yazdırmışlardır… Bugün medyanın, 2002'den daha zengin, daha çeşitli, toplumun farklı kesimlerinin daha fazla temsil edildiği çoğulcu bir yapıya sahip olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Teröre bulaşmadığı, şiddeti övmediği ve başkasına hakaret etmediği müddetçe isteyen, istediğini yazabilmektedir. Muhalif veya muvafık fark etmeksizin medya mensuplarımızın fikirlerini serbestçe ifade etmelerinde hiçbir mani bulunmuyor. (Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birlikte Gelişmek: Sorumluluklar, Eylemler ve Çözümler” temasıyla Hilton İstanbul Bomonti Hotel & Conference Center'da gerçekleştirilen “TRT World Forum 2023”ün açılışında konuştu (8 Aralık).
Bahçeli’den eleştirel kanallara sözlü saldırı: “Burayı dikkatlice dinleyin, kiminle istiyorsa görüşüp temas kurmasına destek verdik hatta partimizden ihraç edilen bir şahısla bile aynı kareye girmeye içimiz acısa bile ses çıkarmadık. Sanıyorum herkes mesajı aldı ve anladı. Ne diyeceğimi merak edip karmaşa ve kavga bekleyenler külahı kafalarına ters giyerek arkalarına bakmadan nifak mevzilerine tekrar geri dönmek zorunda kaldı. Bu gafillere diyorum ki buradan size ekmek çıkmaz, dedikodu çarkınız bize sökmez. Altı tane televizyon ve konuşmacıları sözüm size kuş beyinlerinizle Cumhur’u çatlatmaya kabiliyetiniz yetmez” (MHP lideri Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın “50+1” çıkışına ilişkin yaptığı haftalık konuşmasında eleştirel kanalları hedef almadan geçmedi; 21 Kasım).
Ekim - Aralık döneminde, Tolga Şardan ve Furkan Karabay’ın tutuklanması; Abdurrahman Gök, Dicle Müftüoğlu, Sedat Yılmaz’ın tutukluluğu, eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan gelen tehditler, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un “Gazetecilik faaliyetinden dolayı tutuklu bulunan tek bir kişi yoktur” söylemi; “iktidarın sopası” RTÜK’ün Halk TV, KRT ve Fox TV gibi eleştirilen kanallara verdiği ağır cezalar, Anayasa Mahkemesi’nin “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlıklı TCK’nın 217/A maddesini iptaline yanaşmaması eleştiri konusu oldu.
Sivil toplumun tepki gösterdiği vakalar arasında, Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın tahliyesi, Bursa'da gazeteci Yaman Kaya’ya silahlı saldırı düzenlenmesi, BirGün gazetesi yazarı Timur Soykan’ın gündem olan “Başsavcının rüşvet çığlığı: Çürüyoruz” başlıklı yazısına sansür getirilmesi, Deutsche Welle (DW) sitesine ikinci kez erişim engeli getirilmesi de vardı.
Karabay’ın tutukluluğuna kınamalar: Gerçek Gündem editörü Furkan Karabay’ın bir dava haberi nedeniyle tutuklanmasına RSF, TGS ve DİSK Basın İş gibi gazetecilik meslek örgütleri tepki gösterdi. RSF’den Erol Önderoğlu, X kurumsal hesaptan yaptığı açıklamada, “Bakan, ‘gazetecilik faaliyetlerinden tutuklu kimse yok’ demişti. Furkan Karabay’ın tutukluluğu, bu hazin ve sorumsuz söylemle taban tabana çelişen Türkiye gazeteciliğinin çıplak gerçekliğidir. Yazık! Bu yıl 44 gazeteci en az 1 gününü hapiste geçirdi” dedi. TGS de, “TMK 6. madde gazetecilere gözdağı verme aracı haline gelmiştir. Furkan Karabay’ı serbest bırakın!” şeklinde açıklama yaptı. DİSK Basın İş’in açıklaması da, “Yargıda ayyuka çıkan skandalları yazmak suç değil. Halkın haber alma hakkını ihlal etmeyin, sansüre son verin, meslektaşımızı derhal serbest bırakın” oldu (29 Aralık).
RTÜK’e TGC tepkisi: TGC Yönetim Kurulu, RTÜK’ün yerel seçimler öncesi Fox TV, Halk TV, Sözcü TV, Tele 1 ve KRT’de yayınlanan haber, program ve dizi için verdiği cezalarla iktidarın tek tip toplum, tek tip haber ve gazeteci yaratma projesine hizmet ettiğine dikkat çekti. TGC Yönetim Kurulu bir kez daha RTÜK’ü iktidarın sansür aygıtı olarak çalışmaktan vazgeçmeye çağırdı (29 Aralık).
RSF’den Bakan Tunç’a tepki: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, TBMM Genel Kurulu'nda, “Gazetecilik faaliyetinden dolayı tutuklu bulunan tek bir kişi yoktur” diyen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a tepki gösterdi: “Sayın Adalet Bakanı Tunç, gerçeklere bu kadar sırt çevirirse, “12 milyon karardan sadece birkaçı”ndan başlar, “tüm!” uluslararası hukuk ve temel hak göstergelerinde neden diplerde olduğumuzu göremez. 2023’de 43 gazeteci en az 1 gününü hapiste geçirdi” (22 Aralık).
Tazminat baskısına RSF’den eleştiri: RSF Türkiye Temsilcisi ve BİA Medya Gözlem Raportörü Erol Önderoğlu, Hazine ve Maliye eski Bakanı Berat Albayrak; gazeteci Mehmet Yakup Yılmaz ve T24 sitesi yetkilisi gazeteci Doğan Akın’dan talep ettiği 150 bin TL’lik tazminat davasını eleştirdi: “Türkiye'de onlarca haberci her biri yüzbinlerce liralık ağır tazminat davalarının oluşturduğu ağır yük ve baskı altında kamuoyunu bilgilendirmeye çalışıyor. Barış Pehlivan, Furkan Karabay, Ceren Sözeri bunlardan sadece birkaçı. Levent Gültekin, Baykar Şirketi yönetim kurulu başkanı Selçuk Bayraktar'ın açtığı davadan mahkum edilmişti. En son, Karar gazetesi yazarı Akif Beki'ye Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun açtığı 250 bin TL’lik tazminat davasının reddedilmesi sevindirici olsa da bu tür davalar, gazetecilerin nasıl bir ekonomik baskı altında tutulduğunu gösteriyor” dedi (21 Aralık).
Karabay’a “zorla ifade”ye tepkiler: Gerçek Gündem haber sitesi editörü Furkan Karabay’ın polis zoruyla ifadeye götürülmesine gazetecilik meslek örgütleri tepki gösterdi. RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, RSF X hesabından, “Bir gazetecinin yargıdaki rüşvet ve yolsuzluk iddialarını haberleştirmesi, gündeme getirmesi kimi rahatsız edebilir? Her ifade çağrısına zaten karşılık veren Gerçek Gündem editörü Furkan Karabay’ı sabah vakti evinden polis zoruyla alınması bir tehdittir” şeklinde açıklama yaparken DİSK Basın-İş Başkanı Faruk Eren de, “Yargıda rüşvet ve yolsuzluk iddiaları, Necip Hablemitoğlu cinayeti gibi önemli konularda önemli haberlere imza atan Gerçek Gündem muhabiri Furkan Karabay, bu sabah evine yapılan operasyonla gözaltına alındı. Gazetecilik suç değildir, Karabay derhal serbest bırakılsın” dedi (7 Aralık).
Gök, Müftüoğlu ve Yılmaz için “özgürlük” çağrısı: TGS Ankara Şube Başkanı Sinan Tartanoğlu, DİSK Basın-İş Ankara Bölge Temsilcisi Turgut Dedeoğlu, ÇGD Başkanı Kıvanç El ve çok sayıda gazetecilik örgütü temsilcisi, 25 Nisan'da gözaltına alınarak tutuklanan Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Abdurrahman Gök ve 3 Mayıs’ta tutuklanan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı ve MA editörü Dicle Müftüoğlu ve MA Editörü Sedat Yılmaz’ın yargılanacağı davalar öncesi serbest bırakılmalarını talep etti. Tartanoğlu, “Hem gazetecilik yapıp hem de yargı kıskacındaki meslektaşlarının yanlarında olacaklarını” bildirdi. Dedeoğlu da, “Kürt gazetecilerin davası yaygın medyada haber bile olmuyor. Bu utanç verici. Kürt gazetecilere karşı çifte standarttan başka bir şey değil” dedi. El ise, tepkisini “Delil ekleri içinde de tamamen haberlerin gösterilmesi durumun vahametinin kanıtıdır. Hep söylüyoruz; gazeteciler elbette dokunulmaz değildir. Gazetecilik mesleğini yapan kişiler elbet yargılanabilir. Ancak gazeteciler, gazetecilik faaliyeti ya da haberleri nedeniyle hapse atılamaz” sözleriyle gösterdi (2 Aralık).
TGC’den Ağırel’e destek: TGC, Taktik Mania Plus isimli YouTube kanalındaki spor yorumcuları Nevzat Dindar ve Alper Mert’in, Cumhuriyet gazetesindeki yazısı nedeniyle ölümle tehdit etmelerini kınadı. Cemiyet açıklamasında, “Nevzat Dindar ve Alper Mert’i üyemiz Murat Ağırel’i tehdit ettikleri için kınıyoruz. Tehdit suçtur. Gazetecilerin parti yöneticileri, belediye başkanları, bürokratlar, tarikat üyelerinden sonra gazeteciler tarafından da tehdit edilmesi endişe vericidir” ifadelerine yer verdi (25 Kasım).
RSF: Tehdit etme, açıklama yap: RSF’den Erol Önderoğlu, eski İçişleri Bakanı ve AKP milletvekili Süleyman Soylu’nun hakkında çıkan haberlerle ilgili sosyal medya hesabından gazeteciler Tolga Şardan, Saygı Öztürk, Orhan Uğuroğlu ve Cengiz Demirel'i hedef almasını kınadı. Önderoğlu, tehdidi, RSF’nin X hesabında, “Daima “dokunulmaz” kalmış Süleyman Soylu, yıllardır üzerinden atamadığı iddialarla ilgili gazetecileri tehdit etmek yerine kamuoyuna saygının da bir gereği olarak açıklama yapsa daha medeni bir tavır olmaz mıydı?” sözleriyle eleştirdi (21 Kasım).
Konsey’den “çalışmayan yürüyen merdiven” haberlerine kınama: Basın Konseyi, A Haber ve ATV televizyonları ile Sabah ve Takvim gazetelerinde yer alan, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin (İBB) iştiraklerinden Metro İstanbul’a yönelik yapılan “çalışmayan yürüyen merdiven ve asansörler” haberleri için kınama kararı verdi. Yalan haberlerin iftira ve hak ihlali içerdiği oy birliği ile tespit edildi. Metro İstanbul, güvenlik kamera görüntüleri ve SCADA sistemleri kayıtlarını iletip Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER), Basın İlan Kurumu ve Basın Konseyine başvurarak; şirket ve şirket yetkililerinin itibarını zedeleyici, taraflı, gerçeğe aykırı iftira niteliğinde ve teyitsiz söylemlerden ibaret gerçek dışı haber yapıldığını beyan etmişti (20 Kasım).
RTÜK’ün “editoryal dayatmaları”na kınama: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, RTÜK’ün Halk TV, KRT ve Fox TV dahil eleştirilen kanallara verdiği ağır para cezalarını ve RTÜK ısrarıyla Deutsche Welle (DW) sitesine getirilen ikinci erişim engelini kınadı: “RTÜK’ün ceza verdiği muhatapları çok büyük ağırlığıyla değişmiyor. Amacın, eleştirinin uğramadığı tek sesli medya modelini getirmek olduğundan şüphe duyan kaldı mı? RTÜK, ceza veya lisans baskısıyla editoryal dayatma politikalarına artık son vermelidir” (17 Kasım).
Dink’in katilinin tahliyesine tepkiler: Birçok gazetecilik kuruluşu, siyasi parti ve hak örgütü, Agos gazetesinin genel yayın yönetmeni Hrant Dink'i 19 Ocak 2007’de gazete binası önünde tabancayla öldüren Ogün Samast’ın tahliyesine tepki gösterdi. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan, “Ogün Samast'ın 16 yıl 10 ay sonra tahliye edilmesi elbette ağır. Ancak asıl mesele örgüt üyeliğinden aldığı cezanın Yargıtay'da zaman aşımına uğraması. Böyle olmasaydı ek cezası olacaktı. Yoksa cinayetten aldığı ceza üç yıl önce bitmişti” dedi. TGS de, “Gazeteci Hrant Dink cinayetinin arkasındaki karanlık hala aydınlatılmamışken katili Ogün Samast iyi halli görülerek koşullu salıverme kapsamında serbest bırakıldı. Gazeteciler cezaevinde, onları katleden tetikçiler özgür!” derken DİSK Basın İş de, “Arkadaşımız Hrant Dink'in katili de artık aranızda! Eksiğiniz kaldı mı? Samast'ın tahliyesi gösteriyor ki gazeteci tetikçilerine uygulanan hukuk gazetecilere uygulanmıyor. Meslektaşlarımız hukuksuzca tutuklanıyor, failleri serbest bırakılıyor!” şeklinde tepki verdi (16 Kasım).
Hrant'ın Arkadaşları’ndan tepki: Hrant'ın Arkadaşları Girişimi, Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın tahliyesine tepki gösterdiği açıklamada, “Hrant Dink cinayeti halen aydınlatılmamış, sorumluları açığa çıkartılmamışken; birçok dostumuz, hak savunucuları, gazeteciler, siyasetçiler haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevlerinde tutuluyorken, Hrant Dink'in katili Ogün Samast tahliye edildi. Biliyorduk, dile getiriyorduk ama bu son gelişmeyle tescillendi: Adalet yok! Vicdan yok! Hakkaniyet yok! Gözümüzün içine baka baka 'öldür' diyenleri, bir bebekten katil yaratan bu karanlığı güçlendiriyorlar! Peşini bırakmayacağız, unutmayacağız, 'katilleri koruyan cinayete ortaktır' demeye devam edeceğiz. Biz bitti demeden bu dava bitmez!” dedi (16 Kasım).
Kaya’ya saldırıya kınamalar: Çok sayıda gazetecilik meslek örgütü, Başka Gazete sitesi genel yayın yönetmeni Yaman Kaya’ya yönelik Bursa’da düzenlenen silahlı saldırıyı kınadı. Bursa Gazeteciler Cemiyeti, saldırıyı “Halkın haber alma özgürlüğü adına fedakârca görev yapan meslektaşımıza ‘geçmiş olsun’ diyor, eli silahlı saldırganın yakalanarak hak ettiği şekilde cezalandırılmasını bekliyoruz. Bursa Gazeteciler Cemiyeti olarak konunun takipçisi olacağız” sözleriyle kınadı.Gazetecilere dönük saldırıların kabul edilemez olduğu belirten Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Bursa Şubesi, “Yara almaması tek tesellimiz olan meslektaşımızın sonun kadar arkasındayız” şeklinde açıklama yaptı. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da, saldırının tüm yönleriyle soruşturulmasını talep etti (13 Kasım).
RSF’den Uludağ’a yönelik tehdide kınama: RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, MHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Ulvi Yönter’in gazeteci Alican Uludağ’ı tehdit etmesini kınadı. Önderoğlu “Yargı siyaset ilişkisine dair bir fotoğrafı paylaştığı için gazeteci Alican Uludağ'ı açıkça ölümle tehdit etmek hayret vericidir. Anlaşılan bir siyasi çevrenin, gazetecileri açık ve seri şekilde tehdit etme özgürlüğü var. Bu ayrıcalığa hukuk diyemiyoruz!” dedi (11 Kasım).
AYM kararına tepkiler: Anayasa Mahkemesi’nin “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu ile bu suça hapis cezası öngören düzenlemenin iptal talebini oy çokluğuyla reddetmesi tepkileri beraberinde getirdi. Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), ARTICLE 19 Europe, Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR), Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF), Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ), Osservatorio Balcani Caucaso Transeuropa (OBCT) gibi çok sayıda ulusal ve uluslararası basın meslek örgütleri, “Kısıtlayıcı yasal değişiklikler yürürlükten kaldırılsın” dedi. Açıklamalarda, kararla ifade özgürlüğüne ilişkin uluslararası standartların hiçe sayıldığı belirtildi. TGS “Anayasa madde 28- Basın hürdür, sansür edilemez. Anayasa Mahkemesi, verdiği kararla ‘oy çokluğuyla’ Anayasa’yı yok saymıştır. Biz gazeteciler ‘oy birliğiyle’ Anayasa ve basın özgürlüğünü savunmaya devam edeceğiz!” derken TGC de, “Gazeteciliğe gözdağı verilmesi amaçlanmaktadır. Bu nedenle AYM’nin iptal kararı düşündürücüdür” şeklinde tepki gösterdi (9 Kasım).
RSF’den AYM’ye tepki: RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, AYM’nin “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçuna hapis öngören TCK'nin 217/A maddesinin iptaliyle ilgili başvuruyu reddetmesini eleştirdi. Önderoğlu “AYM'nin bir yılda gazetecilik üzerinde onca ağır tahribata yol açtığı halde dezenformasyon düzenlemesini iptal etmemesi, açıkça AYM’nin bağımsızlığını da tartışmaya açmıştır. AYM, gazetecileri kaderlerine terk etmiştir!” dedi (8 Kasım).
RSF’den “Cezasızlık” eleştirisi: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, 2 Kasım Gazeteciere Yönelik Suçlarla Mücadele Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Türkiye’de gazetecilere yönelik cinayet veya saldırı vakalarında siyasi faktör arttıkça cezasızlık ne yazık ki daha da kaçınılmaz oluyor” dedi. RSF, Uğur Mumcu, Musa Anter, Hrant Dink ve Cemal Kaşıkçı (Jamal Khashoggi) gibi son 30 yılda işlenmiş politik gazeteci cinayeti dosyalarında planlayıcı ve azmettirici olarak yer almış aktörlerine dokunulmadığını bildirdi. RSF, Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanlığı döneminde halkın bilgilenme hakkıyla alay edildiği, medya temsilcilerine yönelik şiddet ve cezasızlığa yol verildiği ve haberciye şiddeti cezalandıran Anayasa Mahkemesi kararlarına yerel yargıda etkinlik kazandırılmadığını açıkladı (2 Kasım).
Şardan’ın tutuklanmasına yoğun kınama: TGC, ÇGD, TGS, DİSK Haber-Sen, KESK Haber-Sen, Gazeteciler Cemiyeti, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, RSF ve IPI gibi çok sayıda gazetecilik meslek örgütü, T24 haber sitesi yazarı ve 35 yıllık gazeteci Tolga Şardan’ın “dezenformasyon” iddiasıyla tutuklanmasını kınadı. Ayrıca, TGC, TGS, Basın Konseyi, ÇGD, DİSK Basın İş, Gazeteciler Cemiyeti, RSF ve MLSA gibi çok sayıda meslek örgütü, Şardan’ın serbest bırakılması yönünde yoğun açıklamalarda bulundu. Kuruluş temsilcileri, Şardan’ın yazarı olduğu T24 sitesinin İstanbul ve Ankara bürolarına dayanışma ziyaretleri gerçekleştirdi. Ortak basın açıklamasında da, “Tolga Şardan arkadaşımızın tutuklandıktan sonra söylediği gibi: Biz gazeteciyiz, gazetecilik yapmaya devam edeceğiz” denildi (1-2 Kasım).
RSF’den Ebubekir Şahin tepkisi: RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in, “Hangi eylemler savaş suçu kabul edilir?” haberin ardından Deutsche Welle (DW) Türkçe hakkında “gerekli kanuni sürecin” başlatılacağına dair yaptığı açıklamayı eleştirdi. Önderoğlu, “Çoktan tarafsızlığını yitirmiş RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in sosyal medyadaki hedef gösterici, ihsas-ı rey niteliği olan çıkışların demokratik kurumsallıkta yeri yok. Acaba @dw_turkce bu taraflı işleyiş ve taciz nedeniyle lisans için başvurmamış olmasın?” sözleriyle Şahin’in sosyal medyadaki üslubunu eleştirdi (19 Ekim).
Gazeteci azarlayan Akşener’e tepkiler: Çağdaş Gazeteciler Derneği, Parlamento Muhabirleri Derneği, RSF gibi çok sayıda gazetecilik meslek örgütü, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i, grup toplantısı çıkışında Sinan Aygün, AKP’li Cemil Çiçek ve Abdülkadir Aksu ile görüşmesini soran gazeteci Merve Kılıçoğlu Toprak’a yönelik tavrı nedeniyle özür dilemeye çağırdı. PMD açıklamasında, “Bir gazetecinin kamuoyuna mal olmuş bir gelişme ile ilgili sorduğu soru karşısında sergilenen tavrı ve kullanılan ifadeleri Parlamento Muhabirleri Derneği (PMD) olarak kınıyoruz” denildi. Akşener, Toprak’ı “Bundan sonra görüştüğüm her kişi için ‘Acaba izin veriyor musunuz’ diye soracağım size” diyerek azarladı. Toprak da sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Sayın Genel Başkan Meral Akşener'e “yaralayıcı, kırıcı, suçlayıcı" hiçbir ifade içermeyen şekilde “Sinan Aygünle görüşmeniz tartışılıyor, değerlendirmeniz olur mu?” diye sordum. İşim bu, soracağım. Cevap vermeyebilir, geçip gidersiniz. Bu öfke ve tarz kabul edilebilir değil...” dedi (18 Ekim).
Soykan’ın yazısına sansüre sert tepki: BirGün gazetesi yazarı Timur Soykan’ın gündem olan “Başsavcının rüşvet çığlığı: Çürüyoruz” başlıklı ve 13 Ekim 2023 tarihli yazısına İstanbul 1. Sulh Hukuk Hakimliği eliyle ve İstanbul Adalet Komisyonu Başkanı Bekir Altun’un başvurusuyla getirilen sansüre tepki yağdı. Gazeteci Ünsal Ünlü, sosyal medya hesabından yasağa, “İçerikten çıkartın, aklımızdan çıkartabilecek misiniz?” şeklinde tepki gösterdi. RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu da, “Hakimlerin para karşılığı erişim engeli kararı aldığına dair, gazeteci Timur Soykan’ın bir başsavcı şikayetinden gündeme getirdiği vahim yönlerin MASAK dahil tüm araçlarla soruşturulup cezalandırılmasını, sansürün mağdurlarının da açıklanmasını istiyoruz” dedi; erişim yasağı getirildiğinde ise, “Gazetecilik ve gazeteciler sahipsiz değil! Timur Soykan’ın yazısına getirilen erişim yasağı da, onca yıldır şikayet ettiğimiz #sansür gibi, yargı içi skandal iddiaları kamuoyundan kaçırmaya hizmet ediyor. Gerçekten değil karanlıktan korkmalı!” açıklaması yaptı (13 Ekim).
Uluslararası gazeteci grubu ihlalleri kınadı: RSF, CPJ, ECPMF ve OBCT uluslararası gazetecilik örgütleri, IPI öncülüğünde 2-5 Ekim günlerinde İstanbul, Ankara ve Diyarbakır’da yürüttükleri temasların sonunda İstanbul ve Diyarbakır’da birer basın toplantısı düzenledi. Kuruluşlar, hükümet vaatlerinin tersine “dezenformasyon” düzenlemesinin bir yıllık dönemde 20’yi aşkın gazeteciyi hedef aldığını, TCK ve TMK temelli yargılamaların yoğun bir baskıya neden olduğunu, çok sayıda gazetecinin keyfi gözaltı ve tutuklamalara maruz kaldığını, bazı habercilerin dini grupların hedefine girdiğini, İnternet sansürünün yaygın olduğunu, gazetecilere yönelik suçların cezasızlıktan faydalandığını, çok sayıda gazetecinin vize başvurusunun AB ülkelerince karşılıksız bırakıldığını açıkladı (5 Ekim).
Arslan’ın gözaltısına tepkiler: TGC, TGS, ÇGD, RSF, DİSK Basın İş ve daha pek çok gazetecilik meslek örgütü, Halk TV yayında Ankara'daki bombalı saldırıya dair şüphelerini dile getirdikten sonra polis zoruyla İstanbul Savcılığı’na ifade vermesi için çıkarılan gazeteci Ayşenur Arslan’a destek verdi. TGC, Ayşenur Arslan’ın Halk TV’deki programının yayından kaldırılması ve gözaltına alınmasının ardından “Ayşenur Arslan’ın özgür bırakılmasını talep ediyoruz” şeklinde açıklama yaptı. TGS, “Sorgulamak en temel gazetecilik faaliyetidir. Ayşenur Arslan'ın sözlerinin bağlamından koparılarak, hedef haline getirilerek gözaltına alınması basın özgürlüğüne yönelik saldırıdır” derken ÇGD’den, “Kaçma veya delilleri karartma şüphesi bulunmazken savcılıkça yakalama kararı verilmiş ve Arslan gözaltına alınmıştır. Hukuka saygılı olmak, eleştirilemeyeceği anlamına gelmemektedir. Gözaltı kararını eleştiriyor, meslektaşımızın bir an önce serbest bırakılmasını diliyoruz” şeklinde bir açıklama yapıldı. DİSK Basın-İş de yaptığı açıklamada “RTÜK ve yargının gazeteciliği her gün boğduğu, nefes aldırmadığı bir iklimde Ayşenur Arslan'a sahip çıkmamak gazeteciliğe sahip çıkmamaktır!” dedi. İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) de, “Programı sırasında ‘Açıkça terörü lanetliyorum’ diyen gazeteci Arslan’ın gazetecilik mesleğini yaptığı için sorgulanması basın özgürlüğünü yok saymaktır” şeklinde açıklama yaptı (3 Ekim).
Ulusal ve uluslararası gazetecilik kuruluşlarının birçok gazeteci davasını izledikleri bu üç aylık dönemde, özellikle Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile ilişkilerinde bir zemin arama ve dayanışma gösterme girişimleri oldu. Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sánchez Amor ve Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu AP Kanadı Eş Başkanı Sergey Lagodinsky sivil toplum ve yetkililerle diyalog için peş peşe Türkiye’yi ziyaret etti. Amor’un mesajı, “Türkiye’de hukukun üstünlüğü ilgili bir değişimin olmadığını veya yetersiz olduğunu söylemeliyim” oldu.
Uluslararası gazetecilik örgütlerinden misyon raporu: Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF), Osservatorio Balcani Caucaso Transeuropa (OBCT) ve Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) Türkiye’deki basın özgürlüğü önündeki engellerin araştırılması için 2- 5 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirdikleri toplantılardan hazırlanan rapor yayımlandı. Rapora göre Türkiye’deki basın özgürlüğü krizi depremde ve seçimlerde derinleşti (19 Ocak).
Lagodinsky Türkiye - AB ilişkilerinde çıkış aradı: Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu AP Kanadı Eş Başkanı Sergey Lagodinsky, sivil toplum ve iktidar temsilcileriyle görüşmeler yapmak için İstanbul ve Ankara’daydı. İstanbul’da RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, MLSA temsilcisi Barış ALtıntaş ve HRW raportörü Emma Sinclair Webb ile de görüşen Lagodinsky, Ankara’da da aralarında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile de görüştü (18 - 19 Aralık).
Müftüoğlu’nun davasındaydılar: Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı ve Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Dicle Müftüoğlu’nun yedi aydır tutuklu olduğu, “örgüt üyeliği” ve “örgüt yöneticiliği” iddiasıyla yargılandığı davayı DFG Eşbaşkanı Serdar Altan, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Sekreteri Banu Tuna, IPI Türkiye Temsilcisi Zeyneb Gültekin, CPJ Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret ile Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), DİSK Basın-İş, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC), Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) temsilcileri ile siyasi parti ve sivil toplum örgütü mensupları da izledi (7 Aralık).
Amor Türkiye’den eleştirdi: Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sánchez Amor, İstanbul Şişli’de Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Akademi’de gazetecilerle bir araya geldi. Amor, hem 975’inci hafta eylemlerini takip ettiği Cumartesi Anneleri’ne dair gözlemlerini hem de Türkiye’deki insan haklarına dair öneri ve eleştirilerini paylaştı.Amor, “Türkiye’de hukukun üstünlüğü ilgili bir değişimin olmadığını veya yetersiz olduğunu söylemeliyim…Diyarbakır’da Abdurrahman Gök, Sedat Yılmaz, Dicle Müftüoğlu adındaki üç gazetecinin davası var. Bu gazeteciler mesleki faaliyetleri sebebiyle hakim karşısına çıkacak. Sadece iki örnek verdim . Türkiye’de gazetecilere LGBTİ+’lara yönelik çokça taciz örneği var. Türkiye AB’ye girmek istiyorsa bu davranışlarını gözden geçirmesi gerekiyor” dedi (6 Aralık).
Tarancı 31. Yılında anıldı: Diyarbakır'da 20 Kasım 1992’de 37 yaşındayken uğradığı silahlı saldırıda öldürülen Gerçek Dergisi Diyarbakır Temsilcisi, Şair Namık Tarancı, öldürülüşünün 31'inci yıl dönümünde Mardinkapı Mezarlığı'ndaki mezarı başında anıldı. Anmaya Namık Tarancı’nın eşi Derman Tarancı, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı Serdar Altan, dernek yöneticisi Hakkı Boltan, gazeteci Vecdi Erbay, Evrensel Gazetesi Diyarbakır muhabirleri ve Emek Partisi (EMEP) üyeleri katıldı. Tarancı'nın mezarına çiçekler ve Evrensel gazetesi bırakıldı. Çok sayıda polisin ve gözaltı araçlarının bulundurulduğu anmada ilk olarak konuşan Derman Tarancı, “31 yıldır mezarı başında anma yapıyoruz. Katiller serbestçe dışarıda dolaşırken burada polis ablukasına maruz kalıyoruz. Mezarı ziyaret etmemiz bile engelleniyor. Gözdağı veriliyor” diyerek duruma tepki gösterdi (20 Kasım).
Hrant için adalet çağrısı 17 yıldır susmadı: Hrant’ın Arkadaşları girişimi ve yüzlerce yurttaş, gazeteci Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın cinayetin 17. yıldönümüne iki ay kala tahliye edilmesi ve cinayetin tüm sorumlularının yargılanmamasını İstanbul Şişli’de Dink’in vurulduğu ve Agos gazetesinin bulunduğu Sebat Apartmanı önünde protesto etti. Karanfilleriyle buluşma noktasına gelenler, “Hak, Hukuk, Adalet”, “Vur Diyenler Yargılansın”, “Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeniyiz” ve “Faşizme İnat Kardeşimsin Hrant” gibi sloganlar da attı. Hrant’ın Arkadaşları Girişimi’nden Bülent Aydın, Türkiye Ermenilerinden gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesinde adaleti aramaya devam ettiklerini bildirdi: “Aydın, “Biz, daha ilk duruşmalardan başlayarak, bu dava ne zaman başlayacak dedik. 'Öldür' diyenler yargılansın dedik. Bunu bugün de bir kez daha burada tekrarlıyoruz. Biz 'bitti' demeden bu dava bitmez ve eğer daha cinayet davası sona ermeden tetikçiler, üstelik içinde 'iyi hal' tabiri de geçen bir kararla aramıza bırakılıyorsa 16 yıldır tekrarladığımız karanlıkla yüzleşmeden bu karanlığın içinden çıkamayız”. Buluşmada, Cumartesi Anneleri, Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Emek Partisi (EMEP) İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Esengül Demir ve CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin, gazeteci Nadire Mater, hak savunucuları Emel Kurma ve Bircan Yorulmaz, RSF temsilcisi Erol Önderoğlu ile çok sayıda demokratik kitle örgütü temsilcisinin de katıldı (18 Kasım).
RSF Yanardağ’ın davasındaydı: Tele1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın BirGün gazetesinde çıkan seri yazılarında “Cumhurbaşkanı’na hakaret” edildiği iddiasıyla hakim karşısına çıktığı davayı RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu da izledi (14 Kasım).
Bülent Kılıç yalnız değil: Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Türkiye Temsilcisi Zeyneb Gültekin, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş , iki yıl önce 19. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nü takip ettiği sırada işkence ile gözaltına alındığı halde şikayeti takipsizlikle geçiştirilen ve hakkında Mahkemesi’nde “görevi yaptırmamak için direnmek” ve “kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret” suçlamalarıyla dava açılan AFP foto muhabiri Bülent Kılıç’ın davasındaydı. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da, Kılıç’ın dosyasının yargıda sorumlu emniyet görevlilerine gösterilen koruma refleksinin simgelerinden biri olduğunu duyurdu (26 Ekim).
Canözer ile dayanışma: Gazetecilere yönelik 25 Nisan’da düzenlenen operasyondan gözaltına alınıp 58 gün sonra tahliye edilen JINNEWS sitesi muhabiri Beritan Canözer’in ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla yargılandığı davayı Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) temsilcileri de izledi (25 Ekim).
Kışlalı anıldı: Evinin önünde park halindeki arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu 21 Ekim 1999'da yaşamını yitiren Gazeteci-Yazar Ahmet Taner Kışlalı, ailesi ve sevenlerince anıldı. Kışlalı'nın hayatını kaybettiği yerde, Atatürkçü Düşünce Derneğince (ADD) gerçekleştirilen anma programına, eşi Nilüfer Kışlalı'nın yanı sıra siyasiler, gazeteciler, STK temsilcileri ve vatandaşlar katıldı. Kışlalı için, adı verilen parkta bulunan heykelin önüne çelenk bırakıldı (21 Ekim).
Gazeteci davalarında dayanışma: İstanbul Beyazıt'ta öğrencilerin Yükseköğretim Kurulu (YÖK) protestosunu takip ederken gazeteci Beyza Kural’ı ters kelepçe takarak gözaltına alma girişiminde bulunan polislerin yargılandığı davayı RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da izledi. Gazeteci İsmail Saymaz’ın Hakim Murat Bircan’ın şikayetiyle yargılandığı davanın duruşmasında da, RSF yanı sıra CPJ temsilcisi Özgür Öğret ve TGS hukukçusu Ülkü Şahin de vardı (10 Ekim).
Uluslararası gazetecilik heyetinin Türkiye temasları: RSF, CPJ, ECPMF ve OBCT uluslararası gazetecilik örgütleri, IPI öncülüğünde 2-5 Ekim günlerinde İstanbul, Ankara ve Diyarbakır’da yürüttükleri temaslarda, AB Delegasyonu, RTÜK’ün muhalefet kontenjanından iki üyesi, Anayasa Mahkemesi, TBMM’den dört muhalefet parti temsilcileri ve Ankara’da Gazeteciler Cemiyeti’nde ev sahipliğinde çok sayıda gazeteci ile görüşmeler yaptı. Gazetecilik heyeti, dört gün süren misyonu, İstanbul’da ve Diyarbakır’da düzenledikleri iki basın toplantısında değerlendirdi. Diyarbakır’da Botan International’in ofisindeki toplantıya Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ve Osservatorio Balcani Caucaso Transeuropa’nın (OBCT) Türkiye Araştırmacısı Özge Çakır Somlyai katıldı. İstanbul’da Postane İstanbul’daki toplantıyı ise IPI’den Scott Griffen ve Zeyneb Gültekin ile Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi’nden (ECPMF) Gürkan Özturan yaptı.Açıklamalarda, Şubat Depremi ve Mayıs Seçimlerinin medya özgürlüğü durumunu daha da ağırlaştırdığı bildirildi (5 Ekim).
RSF, 2023 Bilançosu’nda Türkiye’deki “yıldırma amaçlı yaygın gazeteci tutuklamaları”na dikkat çekerken ABD merkezli Freedom House, yıllık İnternette Özgürlükler Raporu'nda gerilemenin dört yıl üst üste sürdüğü belirtilen Türkiye’yi, “özgür olmayan” ülkeler kategorisinde gösterdi.
RSF Bilançosu’nda Türkiye: Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) 2023 Bilançosu’nda Türkiye için “yıldırma amaçlı gazeteci tutuklamaları yaygın” dedi. Bilançoda, Türkiye’de 43 gazetecinin 2023’te en az 1 günü hapiste geçirdiği, Kürt gazetecilerin ise “özel hedef” teşkil ettiği belirtildi. Kuruluş, 2022’de dünyada sayıları 569 olan tutuklu gazetecilerdeki düşüşü, Türkiye ve İran’da görülen bu yıl içindeki seri tutuklamaların yıl sonunda düşük çıkması olarak gösterdi.
Freedom House raporunda Türkiye “özgür değil”: ABD merkezli Freedom House'un her yıl düzenli olarak yayımladığı İnternette Özgürlükler Raporu'na göre, Türkiye açısından dört yıldır süregelen gerileme devam etti. 2023, ülkenin internet özgürlükleri alanında şimdiye kadarki en kötü yılı oldu. Türkiye 100 puan üzerinden ancak 30 puan alabildi. Erişim engelleri konusunda 25 puan üzerinden 12 puan, içerik sınırlamalarında 35 puan üzerinden 10 puan, kullanıcı hakları ihlalleri alanında ise 40 puan üzerinden 8 puan alan Türkiye, böylece “özgür olmayan” ülkeler kategorisinde bulundu (4 Ekim).
Ekim- Aralık döneminde en 21 medya çalışanı işten çıkarıldı ya da yayın kuruluşunun yayın çizgisinden doğan anlaşmazlıklar çerçevesinde işi bırakmak zorunda kaldı. Geçen yılın aynı döneminde bu rakam 72 idi.
Kurdistan24 TV’de 20 işsiz: Irak Kürdistan Bölgesi’nin başkenti olan Erbil’den yayın yapan Kurdistan24 TV, Türkiye’deki ofislerinde çalışan 20 kişinin işine son verdi. Sekiz yıl önce kurulan Kurdistan24 TV, yönetim değişikliğinin ardından, Ankara, İstanbul ve Diyarbakır ofislerinde çalışan muhabir, kameraman, haber ve sosyal medya editörlerine sigortasız çalışmayı teklif etti. Yeni yönetim ayrıca çalışanlardan Erbil’de çalışmalarını istedi (10 Kasım).
Öztürk Habertürk’ten ayrıldı: Bülent Arınç’ın ve Recep Tayyip Erdoğan'ın eski basın danışmanı, Anadolu Ajansı'nın eski yönetim kurulu başkanı ve genel müdürü Kemal Öztürk, sosyal medya hesabından, HaberTürk ve HaberTürk TV ile yollarını ayırdığını duyurdu. Paylaşımında Öztürk, “Son dönemlerde Habertürk yönetimiyle inandığım fikirleri dile getirme ve çalışma huzuru konularında yaşadığım sıkıntılar yüzünden gruptan ayrılma kararı aldım” ifadelerini kullandı (10 Kasım).
(EÖ/Mİ)