“Henüz değil ölüm, ten bekle, bağırmayalım, çığlığım kıştan ilkyaza değmeli”
Şair Gülten Akın son yolculuğuna uğurlanırken, karanfillere sarılı fotoğrafının altında bu dizerler yer aldı.
Çarşamba günü 82 yaşında hayatını kaybeden Gülten Akın, Kocatepe Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından kadınların omzunda Karşıyaka Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Bu esnada bir kadın Akın'ın "Kadın Olanın Türküsü" şiirini okudu.
Cenaze töreninde şairin çocukları Aksu Bora, Deniz ve Murat Cankoçak taziyeleri kabul etti.
Törene HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Akın'ın yakınları, şair ve sanatçılar da katıldı.
Figen Yüksekdağ, şiirleri ve yaşama dair söylediği sözleriyle tanıdıkları Akın'ın bir kadın olarak yaşam karşısındaki duruşunun her zaman örnek oluşturduğunu dile getirdi.
"O şiirlerdeki direnci, pırıltıyı, umudu, yaşama tutunma inadını ondan öğrenmeye devam edeceğiz. Onu kaybetmenin acısını yaşıyoruz ama birçok insandan farklı olarak şair, kadın kimliğiyle arkasında çok güçlü eserler ve duruş bıraktı. Onun bıraktığı mirasa layık olmaya çalışacağız."
Sevenleri Gülten Akın'ı anlattı
Evrensel’de yer alan habere göre, sevenleri Gülten Akın’ı şöyle anlattı:
1993’te Madımak Katliamı’nda yaşamını yitiren Şair Behçet Aysan’ın kızı Yazar, Şair Eren Aysan şöyle konuştu:
"70’li yıllarda Türkiye aynı bugünkü gibi soğuk bir iklimden geçiyordu. Gülten teyze o kuşak içerisinde her zaman Anadolu’nun sesini, türkü formunu şiirine yedirerek bambaşka biçimler elde etti. Gülten teyze oğlunun peşinden yıllarca koştu. Oğlu idamla yargılanırken sürekli gitti, geldi. Gülten Akın sadece toplumcu şiir olarak tanımlanabilecek bir isim değil. O Seyranbağları’ndaki kadınların, genç kadın işçilerin, çocuk işçilerin, evlerinin önünde oturan kadınların da sesiydi. Gülten Akın’la beraber biz vicdan teyzemizi yitirdik.”
Şair Şükrü Erbaş da Gülten Akın anlatırken kaybıyla şiirin epeyce bir eksik kaldığını dile getirdi.
“Gülten abla bir insan hakları aktivistiydi. Göç olgusundan tutun da o büyük kentlerdeki yalnızlığa, yoksul yaşantılara kadar bireyin iç acılarının damıtılıp toplumsal olanla birleştirilmesi gibi, yazdığımız konuştuğumuz dilin bir şölene dönüşmesini sağlıyordu. Onun yazdığı şiir yedi kere sızdırılmış bir şiirdi. Her şeyden önce benim ablamdı, ustamdı. Bir yakınlığımız, buluştuğumuz pek çok nokta vardı. Tek avunulacak şey yazdıklarıdır. Binlerce yıl okunacak, hiç eskimeyen bir şiir yazmıştır.”
Gülten Akın’ı 1963’ten bu yana tanıdığını belirten Ahmet Telli ise toplumun gergin olduğu anlarda Akın’ın zarif duruşunun birden kavgacı bir hale dönüştüğünü anlattı.
“Bu ülkede, onun yüreğinde yatan özgürlüğü, barışı ve demokrasiyi göremedi. Gittikçe eriyen bedeni buna daha fazla dayanamadı. Ve yitirdik Gülten Akın’ı. Gülten Akın şiirimizin sadece geleceğe kalan bir mirası değil, bir vicdan temsilcisiydi. O Türkiye’nin devrimcilerine, komünistlerine, özgürlük savaşçılarına vicdanı bıraktı.”
Sanatçı Sevinç Eratalay da Gülten Akın’ı şöyle anlattı:
"Utangaç, naif, alçakgönüllü biriydi. Çok çalışır, az uyurdu. Onun şiirlerinde sevdayı ağırlıklı buldum. O yanı yakın oldu. Her şeyi güzel yazardı Gülten Abla. Bir şiirinde ‘Sardunya diktim bahçeye, sardunya arsız’ diyor. 'Arsız olmak çok güzel bir şey. Çünkü arsızlar kök salar. Sürekli her yerden çıkar. Kimse onları öldüremez' diyor. "Arsız olmak bu hayatta, tutunmak, direnmek gerek" diyor. Gülten Akın’ı mücadeleci yanı, direngen yanıyla hatırlayacağız.” (NV)
Fotoğraflar: AA