Fethullah Gülen BBC’den Güney Yıldız'a verdiği söyleşide Kürt sorunu, Hizmet Hareketi, Mavi Marmara krizi ve son döneme ilişkin soruları yanıtladı.
16 yıl aradan sonra ilk kez bir televizyon kanalına söyleşi veren Gülen, Kürt sorununun çözümü için PKK lideri Abdullah Öcalan veya PKK’lilerle müzakereye karşı olmadığını dile getirdi.
Son günlerdeki gelişmeleri de yorumlayan Gülen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için “Bir mabeyni hümayun var herhalde zannediyorum çevresinde. Mabeyn, padişahların etrafındaki insanlara deniyordu. Çevresinde zannediyorum meseleleri farklı intikal ettiriyorlar… Bir yönüyle, böyle rahatsız edici şeylere sevk ediyorlar sanıyorum arkadaşı” dedi.
Gülen’in söyleşisinden satırbaşları söyle:
“Sağa sola savurdukları insanları tanımıyorum”
“Tasfiyeye tabi tuttukları, tayin ettikleri her kişi cemaatten demek doğru değil. O insanların içinde sosyal demokratlar, milliyetçiler, ulusalcılar da var.
“İnsanlara ‘Sakın, bize sempati duymayın, bizim hizmetimizin içinde görünmeyin diye ilan vermek gibi bir sorumluluğumuz yok.
“Bunların sağa sola savurdukları insanların binde birini tanımam. Onların hissiyatına göre, düşüncelerine göre hareket etmemek bir cinayet sayılıyor. Bu bizim kabahatimiz olabilir.
“Dosdoğru bir yolda olduğumuzu söylediğimiz halde, adanmışların yolunda yürüdüğümüzü söylediğimiz halde tam öyle adanmışlara yakışır, yaraşır hareket etmediğimiz için Allah tokatlıyor olabilir bizi. Ama bu onların doğru yaptığı anlamına gelmez. Allah onlara da hesabını sorar bu yaptıklarının.
“Yolsuzluk olduğu kesin”
“Bir yolsuzluk olduğu muhakkak. Bunu herkes kabul ediyor. Eskiden avam-havas derlerdi. Halktan, okumuş insanlara, elite kadar herkes hemen meselenin mahiyetini görüyor, biliyor. Değiştirmeye de kimsenin gücü yetmez.
“Fakat bir rahatsızlık vardı herhalde, cemaate karşı bir rahatsızlık vardı. Bu vesile ittihaz edildi. Esas o işi yapan hâkimler ve savcılar sağa sola savruldular.
“O insanlar geriye dönerken herhalde orijinlerini ortaya koyarak döneceklerdir. Bunların içinde milliyetçilerden de ulusalcılardan da insanlar olduğu ortaya çıkacaktır.
“Ama meseleyi alternatif, paralel bir devlet gibi gösterme adına, bu savurdukları insanların hepsinin aynı düşünceyi aynı duyguyu paylaştığını iddia ettiler.
“Hiçbir partiyle aynı çizgide olmadık”
“Hiçbir siyasi partiyle hiçbir zaman bütün bütün aynı çizgide olmadık. Hangi parti olursa olsun, yani bu MHP de olabilir, CHP de olabilir, AK Parti de olabilir, DYP de olabilir, ANAP da olabilir; bu iki parti bugün yok gibi.
“Bunların isabetli işlerini, yerinde işlerini desteklemek insani bir vazife gibi geldi bize hep. Nitekim referandumda ben şimdiye kadar hiçbir zaman demediğim bir şeyi dedim. Bu demokratik bir açılımdır. Demokratik bir referandumdur. Bu mevzuda herkes 'Evet' demeli.
“Kürt sorunu için daha önce harekete geçtik”
Kürt meselesinde, o sürece biz onlardan evvel destek verdik. Kendilerine bu mevzuda yazılı bir kısım dokümanlar da arz etmiştim. Yani, oraya, o bölgeye sahip çıkılması lazım. Eğitim, sağlık, ilahiyat adına, camilerin imamları müezzinleri adına sahip çıkılması lazım, emniyet teşkilatı adına sahip çıkılması lazım.
“Siz sahip çıkmazsanız, şimdiye kadar bir kısım gadre uğradı o insanlar, bu meseleyi büyüterek gelecek nesillere intikal ettirirler. Fakat iltifat edilmedi bu meselelere.
“Belki on küsur sene oldu, bu mevzuda biz tekliflerimizi onlardan evvel sunduk. O bölgede okullar açıldı. Okuma salonları açıldı. Bir yönüyle dağa gitmenin yolu eğitimle kesilmeye çalışıldı. Bunlar yapıldı.
“Fakat her nedense karalama adına yine surecin aleyhinde gibi gösterdiler. Biz eğitimle çözelim, vifak ve ittifakı temin etmek suretiyle çözelim. Aynı zamanda fakirliği gidermekle oralarda yatırım yapmakla o meseleyi çözelim ve büyük ölçüde de oldu bu.
“Örgütle müzakere yapılabilir, bir beis görmüyoruz onda. Fakat devletin, itibarı onuru korunarak yapılmalı.
“Ne Oslo görüşmesi, ne PKK'nın adadaki insanıyla görüşme mevzuu, ne dağdakilerle görüşme mevzuu, onun karşısında olmadık.
“Sulh esastır, anlaşma esastır dedik. Bunlara saygı duyan insanlar da belki o toplum içinde yüzde 80'dir. Bunları istemeyen sadece dağdaki insanlardır. İran'ın tesirinde olan insanlar, Suriye'nin tesirinde olan insanlardır. Bunlar rahatsızlık duyuyor, yani Cemil Bayık rahatsızlık duyuyor, Fehman Hüseyin rahatsızlık duyuyordur. İran'daki PJAK'ın içindeki insanlar bunlardan rahatsızlık duyuyorlardır.
“Diplomasi sonuna kadar kullanılmalı”
“Bazı meselelerde İsrail'le müşterek Orta Doğu projesi falan diyorlar. Belki oradaki Haham'la görüşmüşüzdür, 500. Yüzyıl Vakfı'nın Başkanı bir zamanlar Pinto idi, onunla görüşmüşüzdür. İshak Alaton var, samimi.
“Hareketin yurt dışında yaptığı şeyleri takdirle karşılayan, hatta burada da bazı problemlerin üzerine giden insanlar. Onlar da yaptıkları bu şeyleri biraz insanî değerlere bağlı olarak yaptılar.
“Bu kadar münasebet, buna kimsenin bir şey demeye hakkı yoktur zannediyorum. İsrail yanlısı gibi gösterme, tamamen onları kendi milletimize tercih ediyor gibi gösterme, buna dair bir şey yok. Bir insan olarak onları da kabul etme, insanlığın iftihar tablosunun yaptığı gibi kabul etme ayrı mesele.
“Ama meseleyi Mavi Marmara'ya dayandırıyorlar. Ben dedim ki: ‘Keşke diplomasi sonuna kadar kullanılsaydı, kaba kuvvetle işin üzerine gidilmeseydi. Bunlar değişik problemlere, sosyal problemlere sebebiyet verir, komplikasyonlara sebebiyet verir.’
Burada mesele gazeteye nasıl manşet yaptı bilemiyorum. O Türkiye'de farklı şekilde değerlendirildi.
“Diplomasi sonuna kadar kullanılmalı bence. Kan dökmeye, insanlara kıymaya, insanları cepheye sürmeye gitmemek lazım. Mülahazamdı. Herhalde o irtibatı da, o iltisaki da biraz o mülahazaya bağlıyorlar.
“Üç rahatsızlığımız var”
“Bizim üç tane rahatsızlığımız var. Bir: manasız, mantıksız, mesnedi olmayan, sağlam blokaja oturmayan, farklı düşünceler, birbirini yemeye matuf düşünceler. Bu bir hastalık, bu hastalığın giderilmesi lazım.
“Cami-Cemevi ile giderilecekse onu yapacaksınız, Türk-Kürt meselesinde şayet kendinizi anlatmak suretiyle eğitim faaliyetleriyle, onları başkalarının Türkiye'yi bölmek ve parçalamak isteyen insanların tesirinden kurtarmak suretiyle olacaksa şayet öyle yapacaksınız.
“Fakirlik mevzuu, bu da yine, ta o yıllarda, meşrutiyet yıllarında söylenmiş, bunun giderilmesi lazım, bu da bir hastalıktır.
“Bir de cehalet mevzuu, bu üç şeye karşı, o Büyük Zat ta o zaman, bir yönüyle bir savaş ilan edilmesini söylemiş.
“Bu açıdan, günümüzde de o meselenin değişmediği kanaatindeyim, yine ihtilaflar var, yine cehalet var, problem bunlar. Yine fakirlik var. Bir kesim eziliyor ve bütün bunlar değerlendiriliyor. (EKN)