İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan cezaevindeki hasta ve sakat hükümlüleri af yetkisine sahip olan cumhurbaşkanının istemesi halinde, bu kişilerin tamamının listesine ulaşabileceğini söylüyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dün (8 Temmuz), ad vermeden, Taraf gazetesindeki "Merhamet et Gül" başlıklı habere yanıt olarak "tutukluları değil, hükümlüleri affedebileceğini", bunun için de önüne Adalet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği üzerinden kişilerin dosyasının gelmesi gerektiğini açıklamıştı.
Türkdoğan "Doğru. Prosedür böyle. Cumhurbaşkanı yalnızca hükümlüleri affedebilir. Ama Gül'ün bu liste için beklemesine gerek yok. Harekete geçebilir. Üstelik İHD'ye yapılan başvurulardan derlediğimiz, cezaevindeki ağır hastaların listesinin yer aldığı 2008 raporumuz da cumhurbaşkanlığında var. Ayrıca başvurularımız da var. Ama bize gelen yanıt hep 'Adalet Bakanlığı'na ilettik' oluyor. İstemesi halinde Adalet Bakanlığı da ayrıca bir liste oluşturabilir" diyor.
Ağır hasta tutuklular içinse, mahkemelerin, cezaevi savcılarının ve Adli Tıp Kurumlarının üzerine düşeni yapması gerektiğini söyleyen Türkdoğan'ın bazı saptama ve analizleri şöyle.
Adalet Bakanlığı genelge yayınlasın: Adalet Bakanlığı bir genelge yayınlasa, savcılıklar ağır hasta ve sakat hükümlü kişilerin listesini oluşturabilir. Bu liste taranıp doğrulanarak cumhurbaşkanına iletilir.
Savcılar da bırakabilir. Ceza İnfaz Kanunu'na göre cezaevi savcıları, Adli Tıp raporu veya tam teşekküllü hastanelerin raporunun Adli Tıp tarafından onaylanması halinde, cezanın infazını geri bırakarak veya başvuru halinde erteleyerek tedavinin cezaevi dışında yapılmasını sağlamak zorunda. Bu, insanların hakkı. Devlet özgürlüğünden alıkoyduğu kişinin sağlığından sorumludur.
Cezaevine sağlıklı giren hasta oluyor: Cezaevlerinde doluluk oranı yüzde 170. Yani yüz kişilik yerde ortalama 170 kişi tutuluyor. Bu koşullarda cezaevi idare edilemez, planlama yapılamaz, sağlık sağlanamaz. Ergenekon soruşturmasında tutuklanan Kuddusi Okkır'ın ölümü, ağır hastaların cezaevlerinde tedavisinin mümkün olmadığını bir kez daha gösterdi.
İçerideki 10 kişiden 7'si tutuklu: Bu doluluğun temel nedenlerinden biri tutukluların oranının yüzde 70'e yakın olması. Avrupa'da bu tersidir. Hükümlüler büyük çoğunluktadır. Ama yasalarda tutuklama çok kolay. 30'a yakın suçtan biriyle savcının suçlaması, tutuklama kararı için yeterli sayılıyor. Tutuklama tedbirken, infaz rejimi gibi kullanılıyor. Son örneği, İHD Cezaevi Komisyonu üyesi Filiz Kalaycı'nın tutuklanması.
Adli Tıp'tan doğru karar alınamıyor: Kişinin durumu için tam teşekküllü hastanelerin raporlarını Adli Tıp'ın onaylaması yeterli; Hastanın gitmesine gerek yok. Ama genellikle hastanın da gitmesi isteniyor. Bir randevu için bir-iki yıl beklenebiliyor. Adli Tıp Kurumu sayısı, çalışan sayısı artmalı. Adli Tıp'ın yükü tam teşekküllü eğitim araştırma hastanelerine, üniversitelerin anabilim dallarına dağıtılabilir. Kurum Adalet Bakanlığı'nın denetiminde. Özerk olmalı.
Sezer 258 kişiyi affetmişti
Önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in göreve başlamasından 6 Şubat 2006'ya kadar 258 hükümlüyü, bunların 180'inin ölüm orucu nedeniyle Wernicke-Korsakoff Sendromuna yakalananlar olduğunu Bakan Cemil Çiçek 2006'da açıklamıştı.
Türkdoğan "Bu dosyalar da Sezer'in önüne Adalet Bakanlığı vasıtasıyla gelmişti. Özellikle son iki yıldır bu mekanizma ağır aksak işliyor. Özellikle Adli Tıp'tan rapor çıkmıyor" diyor. (TK)