Hayatlarının en zor zamanlarını yaşıyorlar. Bu yüzden isimlerini vermek istemediler. Çok eşliliğin gerçek yüzünü yaşayan bilir diyerek evlerine konuk oluyorum.
Gül ve Menekşe yalnızlıklarını birlikte yaşıyorlar. Nasıl mı?
Daha önce bir evlilik yapar Gül anlaşamaz ve boşanır. "O zaman belki de daha şanslıydım, çocuk olduktan sonra ayrılabildim, şimdi buradayım ve bu hayatı yaşıyorum" diyor gözlerimin içine bakarak, geçmişini anlatırken...
Bursa'da yaşayan Gül'ün şimdiki kocası Ahmet'le tanışması ve evlenmesi de çabucak olup bitmiştir. "Sanki acelemiz vardı. Güya çok aşık olmuştuk birbirimize. Tanıştıktan kısa bir süre sonra evlendik."
Yaşadığı çevre nedeniyle başını örtmüş Gül, "Ben de açıktım sizin gibi, bakımlıydım da..." diyor.
Şimdi 35 yaşında; maddi yetersizlikler ve yaşadığı zor hayat çok yıpranmış.
Menekşe ise 16 yaşındaymış Ahmet'le tanıştığında.
"Komşumuzdu, bizim eve gelip giderdi sürekli. Öyle tanıştık, aşık olduk. O zaman gözüm görmedi bir şey."
Menekşe Gül'e göre daha genç ama zorlu yaşam koşulları yaş farklarını hızla eritmiş. Her ikisi de olduklarından yaşlı görünüyor, olmaları gerekenden daha hüzünlüler...
Kuma olacağını biliyor muydun, kendin mi istedin bunu diye soruyorum. Bakıyor, gülümsüyor Menekşe "O askerdeyken kaçıp geldim. Kuma olacağımı biliyordum ama mecburdum evlenmeden önce ilişkiye girmiştim. Önceleri 'boşanacağım' diyordu ama olmadı işte..."
Sonra ikisi de terk edilmiş. Bunu hazmedememiş olsalar da bu hayatı çoktan kabul etmişler ya da etmek zorunda kalmışlar.
Gül "İlk çocuğumuz doğduktan sonra Ahmet bana uzak davranmaya başladı. Kavgalarımız başladı, ilgisizlikler başladı. Zaten ikinci çocuğum üç yaşındaydı Menekşe geldiğinde. Evlendikten çok kısa bir süre sonra kumam oldu. Hazmedemedim, yediremedim kendime, çok duymuştum aslında kuması olan kadınları ama kendini yetersiz görüyor insan, sevdiğin birinin bir başkasını getirmesi koyuyor insana."
İlk önce terk eder evi Gül, babasının evine döner. "Kararlıydım boşanacaktım, davayı da açmıştım zaten." Ama Ahmet'in tehditleri karşısında davayı geri çekip eve dönmek zorunda kalır. "Ağabeylerim var benim, göze alamadım. Onların hayatını tehlikeye atamadım"
Ahmet, Gül'e yaşattığı hüzün yetmiyormuş gibi tehditle savunmasız bırakmış onu.
Menekşe geldikten sonra Bursa'dan ayrılmışlar ve o zamanlara dair anlattıkları arasında "Biz Menekşe ile kavga ettiğimiz zaman ikimizi de elektrik kablolarıyla döverdi, çocukların gözü önünde hem de..." diye bir cümle daha var.
Menekşe ise şöyle anlatıyor "Ben kaçınca ailem sildi beni. Kız kardeşim ve annemle gizli gizli görüşüyorum. Boşanmaya kalksam gidecek yerim yok zaten Ahmet benim de boşanmama izin vermez ki! Ben de hazmedemedim" diyor ve soruyor bana "Şimdi senin kocan bir başkasıyla konuşsa sen ne yaparsın ki?" Yüzüm asılıyor yanıt açık.
Onlarsa bu ağır yükü omuzladıkları yetmiyormuş gibi beraber ayakta durmak zorunda kaldıkları hayatla çatışıyorlar. Ahmet'in onları ne kadar süre önce bırakıp gittiğini bile hatırlamıyorlar. "Altı ay mı, sekiz mi" diye birbirlerine soruyorlar.
Bense tam tarihi öğrenmeyi bırak burada kesmek istiyorum sohbeti. Rahatsız edici bir suskunluk oluyor Gül gözlerini halıdan kaldırmadan "Çok kıskandım ilk zamanlar çünkü Ahmet, Menekşe ile daha çok ilgileniyordu ama Allah var hiç nispet yapmadı Menekşe" diyor gülümseyerek.
Menekşe ise "Nasıl yaparım ikimiz de kadınız, ikimiz de aynı şeyi yaşıyoruz" diye yanıtlıyor onu.
Gül hala aşık Ahmet'e ama Menekşe nefret ediyor ondan, mecbur bırakıldığı hayata karşı sadece "Benim kurtuluşum onun ölmesi, başka yolu yok ki bunun. Ancak o zaman burayı terk eder bir işe girerim, çocuklarıma bakarım" diyebiliyor.
Şimdiki hayatları ise daha ağır o zamanlardan. Ördükleri lif ve patikleri satarak hayatlarını devam ettirmeye çabalayan bu kadınlara Kaymakamlık da yardım ediyor. Hayatta kalma ve çocuklarını yetiştirme konusunda birbirlerine yoldaş olmuşlarsa da hala kuma onlar Alışverişi ayrı ayrı yapıyor, yemeklerini ayrı ayrı hazırlıyorlar. "Çocuklar hep beraber yemek istiyor o yüzden yemekleri salonda yiyoruz, beraber" diyor Menekşe.
Evleri iki oda bir salon. Salonu örtüyle mutfaktan ayırmışlar. Banyoları ise mutfağın içinde ayrılmış küçük bir taş oyuntusu. Ahmet'in ailesi ise istemiyor ikisini de, ne onlarla ne de çocuklarıyla ilgileniyorlar.
11 çocuk ve iki kadın yalnız başlarına direnmeye çalışıyorlar ve tek zorlukları bu da değil "Ahmet'in ailesinden biri geceleri penceremin önüne geliyor, evlen benimle, sana aşığım diyordu. Bir ara çok sık gelmeye başladı, geceleri neredeyse sabaha kadar bekliyordu pencerenin önünde. Ben bu durumu Ahmet'in ailesine anlatınca suçlu yine ben oldum, kimse ondan hesap sormadı yine benim üstüme kaldı" diye sinirle iç çekiyor Menekşe.
Çocuklarsa hepsi başarılı hepsinin ayrı ayrı hedefleri var hayatta. Ama babalarından nefret ediyorlar hepsi, "Biz kendimiz okuyup bakarız annelerimize" diyorlar. En büyük kız sık sık bayılıyor herhangi bir sağlık sorunu yok tamamen psikolojik.
Ahmet'ten aldıkları son haberse hayatında bir başka kadının olduğu... (EZA/HK)
* Bu röportaj Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü, Toplumsal Cinsiyet ve Medya dersinde 2011-2012 eğitim döneminde yürütülen projenin sonuç çalışmalarından biri. Projenin diğer çalışmalarını önümüzdeki haftalarda yayınlayacağız.