Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Çankaya Köşkü’ndeki ikinci veda resepsiyonunda "Göründüğü kadarıyla devralacak arkadaşımız Dışişleri Bakanı Ahmet bey" açıklamasını yaptı.
Resepsiyona Fener Rum Patriği Bartholomeos, TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer, TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, TURSAB Başkanı Başaran Ulusoy, Demirören Holding Yönetimi Kurulu Başkanı Erdoğan Demirören de aralarında bulunduğu aralarında iş dünyasından isimler, sanatçılar, yazarlar, gazeteciler ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.
"Sosyal medyayı ilk kullanan cumhurbaşkanıyım"
Gül resepsiyondaki konuşmasında kendi döneminde Çankaya Köşkü’nün kapıların herkese açık olduğunu söyledi:
“Doğrusunu söylemem gerekirse ben de Çankaya’yı herkese açtım, kapılarımı herkese açtım. Sizin bu ilginizi de karşılıksız bırakmamaya çalıştım. Cumhurbaşkanlığı benim dönemimde sendikaların, hepsini burada görüyorum, esnaf ve meslek kuruluşlarının, odaların en sık uğradıkları ve dertlerini, meselelerini ilettikleri ve bunlara çare aradıkları makam oldu.”
Sosyal medyayı kullanan ilk cumhurbaşkanı olduğuna dikkat çeken Gül, “Belki aranızda da epey takipçi vardır” derken, birçok alanda sosyal sorumluluk projelerine, eşi Hayrünnisa Gül ile birlikte katıldıklarını ifade etti.
"AK Parti'nin kurucusuyum, geri döneceğim"
Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gül siyasi kimliği ile cumhurbaşkanı seçildiğini, ancak cumhurbaşkanlığı süresi içerisinde bütün partilere eşit mesafede olduğunu belirterek "Bittikten sonra benim partime, politik kimliğime dönmemden daha doğal bir şey olamaz” dedi.
“Benim politik konumum, siyasi kimliğimde tabii ki AK Parti ile beraber. AK Parti'nin kurucusuyum. İlk tohumunu atanım, yenilikçi hareketle birlikte. Partinin ilk programını hazırlayanım ve arkadaşlarımızla hep beraber Türkiye'yi dönüştüren hareketin içinde bulunan bir kişiyim."
"Davutoğlu'nu siyasete kazandıran benim"
AKP olağanüstü kongresinin cumhurbaşkanlığını devretmeden bir gün önce yapılacağını anımsatan Gül, şöyle konuştu:
"Göründüğü kadarıyla devralacak arkadaşımız Dışişleri Bakanı Ahmet Bey, siyasete de devlet hayatına da kazandıran benim. Başbakan olduğumda büyükelçi yaptığımı hatırlarsanız, ondan sonra da Dışişleri Bakanlığım boyunca, beş yıl hep yanımda oldu, beraber olduk. Bizim dava, akım içerisinde bizden sonraki jenerasyonun değerli isimlerinden birisi. Tabii ki inanıyorum ki çok başarılı olur. Başarılı olması Türkiye'nin başarısı olacaktır. Hepimiz de birikimlerimizle tabii ki destek oluruz.
"Bana saygısızlık yapıldı"
“Bu arada, çeşitli yazılanlar, çizilenler konusunda, bir taraftan benim Cumhurbaşkanı olma sürecimde 'Aman cumhurbaşkanı olmasın' diyenlerin bana parti kurdurması, yeni, başka cephelere çekmesi, onu gördüm. Bir taraftan da bizim cenahtan yapılan epeyce doğrusu saygısızlıkları da gördüm, bu son süre içerisinde. Bunların hepsini de takip ettim. Çevremdeki herkes nihayette görevini yapıyordu, tarafsız bir cumhurbaşkanlığı mevkisinde. Ama doğrusu, bunlar da olağan şeyler. Bundan sonra birikimlerimizi, tecrübemi yine davama, kendi kurduğum partinin başarılı olması için şüphesiz ki desteklemeye, aktarmaya çalışacağım."
"Milletvekilliğini Cumhurbaşkanı düşürmez"
Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından milletvekilliğinin düşmesiyle ilgili tartışmalara da değinen Gül “Bir kişinin milletvekilliğinin düşüp düşmediğini Cumhurbaşkanlığı makamı olarak biz tayin etmiyoruz” dedi.
"TBMM üyeliğinin düşüp düşmediğini bir kişinin karar vermek, tespit etmek Cumhurbaşkanlığı makamına ait değil. Geçmiş teamüller var. Bütün onlara da hep baktırdım. Bize yazılar yazılıyor, biz de, cumhurbaşkanı da onun üzerine hareket ediyor. Fakat tartışmalar var, takip ediyorum. Bir kişinin milletvekilliğinin düşüp düşmediğini Cumhurbaşkanlığı makamı olarak biz tayin etmiyoruz. O bizde değil. Onun için bir kaosa, herhangi bir şeye fırsat verecek durumda değilim. Fakat daha önceki teamüllerde olduğu gibi süreçler işlerse, ben de o zaman üstüme düşeni yaparım."
"Parlamenter sistemi savunuyorum"
Gül Başkanlık Sistemi ile ilgili olarak da parlamenter sistemi savunduğunu ifade etti:
"Bu konular ilk kez tartışılırken ben parlamenter sistemden yana olduğumu söylemiştim. Tabii ki, başkanlık sisteminin de demokratik sistem olduğunu, hiç kimse yadsıyamaz. Fakat başkanlık sistemi içerisinde gerçek anlamda denge ve check-balans var.
“Önemli olan sistemlerin kendi içindeki tutarlılığının korunması. Bu bir başkanlık sistemi ise de o sistemin kendi tutarlığını, dengelerini, kuvvetlerin ayrılığını muhafaza edecek şekilde olması, eğer bu parlamenter sistemse parlamenter sistemin içinde kuvvetlerin ayrılığını, dengeler olacak şekilde gerçekleşmesidir. Nihayette bunun hangisini tercih ederseniz, bu halkın, çoğunluğun tercihi ile olacak bir şeydir." (EA)