Diyarbakır’daki hak örgütleri, Kanun Hükmündeki Kararnameler ile ilgili ortak açıklama yaptı, “24 Aralık’ta yayımlanan 695 ve 696 sayılı iki KHK, yargı mekanizması ile toplumsal hayatı derinden etkileyecek uygulamalara imza attı” dedi.
TIKLAYIN - İki Yeni KHK ile 2756 Kişi İhraç Edildi, 17 Vakıf ve Dernek Kapatıldı
Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tabip Odası, Hak İnisiyatifi Diyarbakır Temsilciği, İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği’nin bugünkü açıklaması, baro salonunda düzenlendi.
“Dava sırasında tahliyeye itiraz yolu açıldı”
Diyarbakır Baro Başkanı Ahmet Özmen’in okuduğu basın açıklamasında, KHK’lar ve olağanüstü hal (OHAL) ile ilgili şu değerlendirmeler yer aldı:
“Yargıtay başta olmak üzere, yargısal düzene yürütme tarafından KHK eliyle yapılan müdahaleler, giderek bozulmakta olan yasama-yürütme-yargı dengesini yürütme lehine bozmaya devam ediyor.
“696 sayılı KHK’nın 96. maddesiyle getirilen düzenleme uyarınca; zorunlu müdafinin duruşmaya hiç gelmemiş olması halinde de yargılamaya devam edileceğine ilişkin düzenleme getirildi. Bu durum Anayasa’da ve AİHS’de yer alan adil yargılanma hakkının ihlali niteliği taşıyor.
“Aynı KHK’daki 93. madde ile de tutukluların kovuşturma aşamasında tahliye edilmesine karşı kapalı olan itiraz yolu açıldı.
“KHK’nın 103. maddesi ile mahpusların hastane, mahkeme gibi yerlere cezaevi tarafından verilecek tek tip elbiseyle sevk edilmeleri zorunlu kılındı. Giymeyi reddeden ya da elbiselere zarar verenler, görüş cezası ve benzeri cezalarla karşı karşıya kalacak. Bu madde; evrensel hukuk kurallarına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne, Anayasaya ve kanunlara ve en nihayetinde bir evrensel hukuk ilkesi olan 'masumiyet karinesine' açıkça aykırı.
“Mahpusları onur kırıcı muameleye tabi tutmanın referansı Guantanamo hapishanesi olamaz. Dünya kamuoyu tarafından eleştirilen, karşı çıkılan bu uygulamanın daha birkaç yıl öncesine kadar karşısında olan bir hükümet tarafından hayata geçirilmesi, hukuk ve insan hakları çıtasının nereye düştüğünü göstermesi bakımından ibret verici.”
“Kamu düzenini tamamen ortadan kaldırabilir”
Açıklamada, KHK’nın 121. maddesindeki şu hüküm de hatırlatıldı: “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişilerin, bu sebeple hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.”
Özmen, “Hükümet yetkililerince bu maddenin 15 ve 16 Temmuz günlerinde gerçekleştirilen eylemler ile sınırlı olduğunun söylendiğini ancak metnin hem hükümetin başka üyeleri hem de hukukçular ve insan hakları savunucuları tarafından böyle anlaşılmadığını” ifade etti:
“Kamuoyunda oluşan algı ile ortaya çıkan reaksiyonlar, yargının bağımsızlık ve tarafsızlığının son derece tartışmalı olduğu gerçeği ile birlikte değerlendirildiğinde, bu maddenin kamu düzenini tamamen ortadan kaldırabileceği, bazı sivillerin veya grupların diğer gruplara yönelik şiddet eylemlerini meşrulaştıracağı kuvvetle muhtemeldir.
“Bu madde ile toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkı kapsamında yapılan bir etkinlik veya bir basın açıklaması, başkaca gruplar veya sivil vatandaşlar tarafından bu bahanelerle şiddet kullanılarak engellenebilir.” (AS)