Diyarbakır sokaklarında dört yıl aradan sonra yine gergin bir hava seziliyor. KADEKin ateşkese son vereceği yönündeki açıklamalar, sıklaşan kimlik kontrolleri ve 500e yakın özel harekat timinin kente geldiği yönündeki söylentiler, Diyarbakırlıları tedirgin ediyor. Eski günlere geri dönmekten korkan Diyarbakırlılar, tüm olumsuz gelişmelere karşın, yeni bir savaşın başlayacağına inanmıyorlar.
Toplum savaşa engel olmak istiyor
Ben savaş başlayacağını, eski günlerin geri geleceğini düşünmüyorum. Savaş da barış da toplumsal kavramlar. Toplum savaşa engel olmak istiyor ve engel olacaktır diyor memur Seyyid Işık.
21 yaşındaki Erkan Ordu ise, kimlik kontrolleri ile üst aramalarından yakınıyor. Ben bugün geldim buraya, daha ilk gün çantam arandı, kimliğim soruldu. Türk halkı da Kürt halkı da savaşın onlara ne getireceğini biliyorlar. Bence devlet ne yapacağını bilmiyor. Ben bu durumu anlayamıyorum diyen üniversite öğrencisi Ordu, soruyor: Diyarbakırın içine asker, özel tim doldurmaları kimin yararına olacak ki?
İnsan öldürmekle olmaz ki bu iş
Remzi Doğan, 41 yaşında, şoför. Daha geçen gün buraya timler gelmiş. E babam, sen bana ne yapacaksın yine? Tim niye geliyor? İnsan öldürmek için. E insan öldürmekle olmaz ki bu iş. Ma, kaç yıl insanlar öldü, ne oldu? Hiçbir şey diyor Doğan.
23 yaşındaki Bertan Bora ise, kendi kuşağının daima geriye dönüş kaygısı yaşadığını vurguluyor. Üniversite öğrencisi Bora, Tam bir çıtayı aşacaktık ki, eskiye dönmeye başlıyoruz. Şu an somut bir şey görünmüyor ama, bugün surların orada dolaşırken polis bize kimlik sordu diyor; sözlerini şöyle sürdürüyor: Açıkçası, insanlar eskiye dönebileceğine pek ihtimal vermese de çok korkuyor. Çünkü, çok şey yaşadık bizler. Yine de, devletin bu tehlikeyi göze alabileceğine inanmıyorum.
Barışı tanıyınca, savaştan daha çok korktular
24 yaşındaki belgeselci Zeynel Doğan, savaşa en çok savaşı yaşayan halkların karşı çıkacağını belirtiyor ve Diyarbakırlıların çatışma sürecini iyi bildiğini söylüyor.
Diyarbakırda insanlar sokak ortasında öldürüldü, faili meçhuller yaşandı ama, insanlar o zamanlar pek farkında değildi yaşadıkları şiddetin. Çünkü hep bununla büyümüşlerdi diyen Doğan, son dört yılda bu durumun değiştiğini, Diyarbakırlıların barış ortamıyla birlikte ölümü ve savaşın acılarını daha iyi anladıklarını belirtiyor.
Doğan, sözlerini şöyle sürdürüyor: Diyarbakırlılar barışı tanıyınca, ölümü ve savaşı daha iyi anladılar. Oysa 1 Eylülden sonra bazı değişimler başladı, yeniden. Bir gerginlik var. Çeşitli yerlerden duyulan çatışma haberleri bile insanları ürkütmeye yetiyor. Bütün bunlara rağmen, ben umutsuz değilim. Tekrar savaş başlayacağına inanmak istemiyorum.
Kaygılıyız ama, barıştan yana umudumuz var
39 yaşındaki çaycı Yafez Çoban, yoksulluktan yakınıyor ve barışın tek başına yeterli olmadığına dikkat çekiyor: Savaş olsa da olmasa da ben hep yoksulluk çekeceğim. Çoban ,Savaşın olmasını kesinlikle istemiyorum. Biz az mı gördük acıları. Sokağa çıkamaz olmuştuk artık. Başka şehirlerden gelenler, bize yamyam muamelesi yapıyorlardı. Dört yıldır bir şeyler iyi gitmeye başlamştı diyerek savaşa karşı olduğunu da vurguluyor.
Temizlikçi Mehmet Özak ise, eski günlere dönüleceğine inanmıyor. Her şey giderek düzelecektir diyen Özaka göre, Durum şimdi aksini gösterse de, kötü şeyler olmayacak. Özak, barış ortamının gelişmesiyle kentte rahatça dolaşıp çalışmaya başladıklarını belirtiyor, güvenlik önlemlerinin artmasının doğal karşılanması gerektiğini söylüyor.
Şeyhsmus Çolgatay ise, din kardeşliği vurgusu yapıyor konuşmasında. Sonuçta hepimiz kardeşiz, dindaşız. Bu yüzden birbirimize karşı daha merhametli davranmalıyız. Eski günlere dönmekten korkuyoruz ama, dileyebileceğim tek şey: Alla sonumuzu hayır etsin! diyor Çolgatay. (İA/BB)