* Fotoğraf: Hande Hepşen, bianet
Gözaltında kaybedilenlerle ilgili yargıdaki durum, hükümet yetkililerinin son günlerdeki beyanlarıyla paralel bir zihniyetle ilerliyor.
90’lı yıllarda işlenen insanlık suçlarından olan zorla kaybetmelerde çoğunlukla soruşturma kapatılıyor ya da rafta uzun yıllar bekletiliyor.
Davayla sonuçlanan az sayıdaki soruşturma da yine cezasızlıkla sonuçlandı ya da bu akıbeti paylaşacağına kesin gözle bakılıyor.
Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 700. eylemine düzenlenen saldırı sonrasında, akıbetini sordukları kayıpların yargıdaki durumunu derledik.
“Takip edilmeyenler”
Gözaltına alındıktan sonra devlet yetkililerinin ailelere cevabı genellikle “Bizde yok” oldu. Bunun devamı olarak, konuyla ilgili suç duyurularının ardından açılan soruşturmaların çoğu “kovuşturmaya yer yok” [takipsizlik] kararıyla sonuçlandı.
Hafıza Merkezi’nin verilerine göre, gözaltında kaybedilen 344 kişiyle ilgili açılan soruşturmalardan 18 dosyada “kovuşturmaya yer yok” kararıyla dava açılmamasına hükmedildi.
24 kişiyle ilgili soruşturma da “zamanaşımı” kararıyla sonlandırıldı.
Aynı dosyaya üç "takipsizlik" |
Örneğin, 2 Şubat 1984'te, 28 yaşındayken gözaltında kaybedilen öğretmen Maksut Tepeli ile ilgili üç ayrı kez "takipsizlik" kararı verildi. TIKLAYIN - Maksut Tepeli 33 Yıl Önce Gözaltında Kaybedildi Muş, Vartolu öğretmen Tepeli, yaralı halde gözaltına alınarak Gayrettepe Siyasi Şube'ye götürüldü. Aynı dönem gözaltında olan H.G. ve N.A. ifadelerinde, "gözaltında kendilerine işkence yapan polislerin Maksut Tepeli'nin cansız bedeninin fotoğrafını gösterdiklerini ve 'O öldü, siz konuşmazsanız siz de ölürsünüz' diye tehdit ettiğini söyledi. O tarihte gözaltı süresi 45 gündü, bu süre içerisinde ailesi Tepeli'den hiç haber alamadı. Her gün karakola giden annesine de "Oğlun öldü, gelmene gerek" dediler, cenazeyi isteyince de tehdit ederek kovdular. Ailesi ondan bir daha haber alamadı. Tepeli'yi işkenceyle öldüren polisler hakkında, dönemin Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı takipsizlik kararı verdi. Ailesinin şikayeti üzerine soruşturma açan Kadıköy Cumhuriyet Savcılığı da 2006 yılında ikinci takipsizlik kararını verdi. 2012 yılında yapılan yeni suç duyurusu da 24 Aralık 2014'te zamanaşımı gerekçesi ile takipsizlik kararıyla sonuçlandı. Dosya halen açık, Tepeli de halen "kayıp". |
24 Aralık 1994’te gözaltına kaybedilen İsmail Bahçeci, 26 Aralık 1997’de Diyarbakır’da gözaltında alınıp kaybedilen Mehmet Özdemir, 24 Kasım 1993’te gözaltına alınıp kaybedilen Üzeyir Kurt ile ilgili soruşturma dosyaları da “takipsizlik” ile biten onlarca dosyadan üçü…
Rafta unutulanlar
Hafıza Merkezi’nin zorla kaybedilen 1352 kişiden 344’ünün hukuki dosyaları üzerinden yaptığı incelemeye göre, Nisan 2017 itibariyle 218 kişinin kaybedilmesine dair soruşturma iç hukukta sürüncemede kalmış durumda.
Yani dosyalar görünürde halen açık ancak bir işlem yapılmadan rafta bekliyor.
Savcı "Başıma bela oldunuz" dedi |
Örneğin, Cizreli Ali Karagöz 27 Aralık 1993’te evine yapılan baskınla gözaltına alındı, 42 yaşındaydı. TIKLAYIN - Ali Karagöz 23 Yıl Önce Bugün Kaybedildi, Sorumlular Cezalandırılmadı Eşi Karagöz’den haber alamayınca savcılığa dilekçe ile başvurdu ve eşinin bulunmasını talep etti. Savcı, Ayşe Karagöz'e “Başıma bela oldunuz, evine git” dedi, dilekçesi işleme konmadı. Ayşe Karagöz’ün 18 Mart 2009'da Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği şikayet dilekçesinin ardından bu kez soruşturma açıldı. Ancak o soruşturma dosyası halen açık, kimse yargı önüne çıkarılmış ya da suçlanmış değil. |
Beraatla bitenler
Soruşturması davaya dönüşen 15 vaka var.
15 dava, toplam 84 kişinin gözaltında kaybedilmesiyle ilgili açıldı.
Ancak bu davalardan, 36 kişinin zorla kaybedilmesini içeren sekiz davada beraat kararı verildi.
"Delil yetersizliğinden" beraat |
Örneğin, Yüksekova’da 23 yıl önce gerçekleşen zorla kaybetmelerle ilgili açılan davada olduğu gibi: 27 Ekim 1995’te Yüksekova Komando Taburundan askerler Ağaçlı köyüne baskın yaptı. 73 yaşındaki Abdulkerim Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş’ı gözaltına aldılar. Aileleri başvuru yapınca, gözaltına alındıkları inkar edildi. Bir itirafçı savcıya verdiği ifadede, Abdülkerim Yurtseven’in dövülerek, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş’ın ise Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’un talimatıyla itirafçı Kahraman Bilgiç ve Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından kurşuna dizilerek öldürüldüğünü açıkladı. Bunun üzerine açılan dava ise 12 Kasım 1999’da “delil yetersizliğinden” beraatla sonuçlandı. Yargıtay 2 Nisan 2001’de beraatı onadı. AİHM’e taşınan davada Türkiye mahkum oldu ancak yeniden dava açılmadı. |
Dört beraat, bir terfi |
Beraatla biten davalardan bazıları da şöyle: * Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinin Aşağı Ölçek köyünde Nisan 1995 tarihinde Nezir Tekçi’yi zorla kaybettiği için “canavarca his ile veya işkence ve tazip ile kasten öldürmeden” suçlanan Yarbay Kemal Alkan ile emekli Albay Ali Osman Akın, Eylül 2015’te beraat ettirildi. * Mardin’de 1992-94 yılları arasında 13 kişiyi yargısız infaz etmek iddiasıyla yargılanan Musa Çitil, Mayıs 2015’te Çorum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/50 esas sayılı ve 2014/118 numaralı kararı ile beraat edip, Ağustos ayında da terfi ettirilerek Diyarbakır ili Jandarma Tugay Komutanı olarak atandı. * Şırnak, Silopi’de altı köylünün zorla kaybedilmesiyle ilgili yargılanan Emekli Tuğgeneral Mete Sayar, Temmuz 2015’te beraat etti. TIKLAYIN - “Temizöz’ün Beraatıyla Yakınlarını İkinci Kez Kaybettiler” * Şırnak, Cizre’de 1993-95 yıllarında 21 kişinin gözaltında kaybedilmesi ve faili meçhul cinayetle öldürülmesiyle ile ilgili yargılanan dönemin Cizre İlçe Jandarma Komutanı, emekli Jandarma Kıdemli Albay Cemal Temizöz ile diğer sanıklar eski Cizre Belediye Başkanı ve korucubaşı Kamil Atağ, Kukel Atağ, Tamer Atağ, Adem Yakin, Fırat Altın (Abdulhakim Güven), Hıdır Altuğ ve Burhanettin Kıyak Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 5 Kasım 2015 tarihli duruşmada beraat etti. |
Toplam “iki” mahkumiyet
Yalnızca iki kişiyle ilgili açılan iki davada mahkumiyet kararı verildi.
Yani, toplam 344 kişiyle ilgili şikayet sonucu iç hukukta sadece iki mahkumiyet kararı verilmiş oldu.
İki davadan biri olan Mehmet Şerif Avşar’ın gözaltında kaybedilmesiyle ilgili iki kişiye 30’ar yıl, Şeyhmuz Yavuz davasında ise bir kişiye 24 yıl hapis cezası verildi.
Beş dava devam ediyor ama nasıl?
Hafıza Merkezi verilerine göre, 46 kişiyle ilgili açılan beş dava ise devam ediyor.
Devam eden davalardan biri, “Dargeçit davası” olarak bilinen, Mardin, Dargeçit’te Ekim 1995’te sekiz kişinin gözaltında kaybedilmesiyle ilgili açılan dava. Kaybedilenlerden 13 yaşındaki Davut Altınkaynak ile 16 yaşındaki Nedim Akyön’ün kemikleri dava çerçevesindeki kazı sonucu bulunarak ailelerine teslim edildi.
TIKLAYIN - Oğlunun Kemiklerine 21 Yıl Sonra Kavuşan Anne: En Son İşkencede Gördüm
Dönemin Mardin Jandarma Komutanı Hurşit İmren ve Dargeçit Jandarma Komutanı Mehmet Tire'nin de içinde olduğu 18 kişi hakkında, “birden fazla kişiyi taammüden öldürme” suçlamasıyla açılan dava hem Adıyaman’a taşındı hem de Kızıltepe JİTEM davasıyla birleştirildiği için gelişme sağlanamıyor.
Cumartesi Anneleri/İnsanları |
Hakikat Adalet Hafıza Merkezinin verilerine göre, zorla kaybedildiği tespit edilen toplam 1352 kişi var. Kayıp yakınları ve hak savunucuları, 1995'ten beri Galatasaray meydanında kayıplarının bulunması ve sorumluların yargılanması için mücadele veriyor. İlk olarak “kayıplar son bulsun, akıbetleri açıklansın, sorumlular yargılansın” talebiyle 27 Mayıs 1995 cumartesi günü saat 12.00’de İstanbul, İstiklal Caddesindeki Galatasaray meydanında oturdular. Arada polis müdahaleleri olsa da oturma eylemi, 169 hafta kesintisiz sürdü. 170. haftada, 15 Ağustos 1998'de başlayan güvenlik güçlerinin saldırısı yedi ay sürdü. Her cumartesi, yani tam 31 kez gözaltılar oldu. Cumartesi Anneleri/İnsanları 13 Mart 1999'da güvenlik güçlerinin saldırıları nedeniyle belirsiz bir süre Galatasaray oturmalarına ara verdiklerini açıkladılar. Yedi aylık sürede toplam 431 kişi, birkaç saatten beş güne kadar varan sürelerde gözaltında tutuldu, dövüldü, tartaklandı, yerlerde sürüklendi, hakarete uğradı. Hep birlikte gözaltında kaldıkları süre 932 gündü. Toplam 84 günlük iş göremez raporu alındı. Bununla da kalmayıp haklarında, “polise mukavemetten”, “toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasına muhalefetten” davalar açıldı. Hatta, okuma yazma bilmeyen kadınlar gözaltı hücreleri duvarlarına yazı yazmakla yargılandı. Cumartesi Anneleri/İnsanları, kayıpların bulunup faillerin yargılanması talebiyle 27 Mayıs 1995’te Galatasaray Meydanı’nda başlattıkları oturma eylemine 31 Ocak 2009’da yeniden başladı ve devam ediyorlar. |
(AS)