Cumartesi Anneleri / Cumartesi İnsanları'nın Galatasaray Lisesi önündeki eylemleri, on ay boyunca farklı çevrelerden insan hakları savunucuları ile kayıp yakınlarını bir araya getirdi.
Eylemlerin aktif katılımcısı İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Nimet Tanrıkulu, "Eylemlere son versek de içimiz rahat. Gözaltındakileri kaybedenler ise hiçbir zaman rahat olmayacak. Bir gün bu yaptıklarını kabullenmek zorunda kalacaklar ve kayıpların akıbeti meçhul kalmayacak" diyor.
Tanrıkulu Bianet için Cumartesi anneleriyle yaşadığı 200 haftayı ve eylemleri anlattı:
Sivil itaatsizlikle bir araya gelmek
* Cumartesi annelerinin eylemleri, gözaltına alındıktan sonra zorla alıkonulan ve bir daha kendisinde haber alınamayan kayıpların ailelerinin barışçıl bir hak arayışı mücadelesiyle doğdu.
* Cumartesi eylemleriyle bu suçu işleyen devletin resmi organlarına karşı bir tavır geliştirmek istedik. Türkiye'de özellikle 1994-95 döneminde kaybolanların sayısı çok fazlaydı.
* Eylemimiz bir sivil itaatsizlik örneğiydi. Eylemlerimizle, gözaltında kayıpların bulunmasını, faillerinin duyurulmasını ve yargı önüne çıkarılmasını, kamuoyuna "kayıpların duyurulmasını" ve suç işleyenlerin teşhir edilmesini istedik.
* Yakınları kaybolanlarla böyle bir eylemde bir araya gelmek ve tüm engellemelere rağmen taleplerimizi dile getirmek bizim için çok önemliydi. Kayıp yakınları bizim hiçbir yakınımız kaybolmadığı halde içtenliğimizi hissettiler ve bir anlamda onlarla eşit olduk.
* Türkiye'deki farklı politik çizgilerin bir arada duruşu eylemlerin niteliğini etkileyebiliyor. Ancak Cumartesi eylemlerini bu anlamda çok değişik kesimlerden insanların katıldığı sivil itaatsizlik eylemleri olarak tanımlayabiliriz.
"Kayıp Yok" diyenlere yanıt
* 200. hafta boyunca güvenlik güçlerinin tüm engellemelerine rağmen insanları bir arada tutan, gözaltında kayıp olmadığını söyleyen yöneticilere karşı bu kanalla bir karşı çıkışta bulunulabilmesi, söylediklerimizin iddia olmadığının kanıtlanmasıydı.
* 21 Mart 1995'te gözaltına alınan ve 55 gün sonra kimsesizler mezarlığında, üzerinde gözaltında yaşadığı işkencenin izleriyle bulunan Hasan Ocak, gözaltında kayıp yok diyen devlete bir yanıttı.
* Cumartesi eylemlerine katılanlar annelerin yanı sıra; insan hakları ihlallerinin ve kayıpların son bulmasını isteyen, hiçbir kuruluş ve grupla ilişkisi olmayan insanlardı. Taleplerimizin en iyi şekilde dile gelmesi için bu ortak paydanın korunması gerektiğini hissettik.
* Bu insanlar on ay boyunca Galatasaray'da çeşitli şekillerde dövüldüler, yerlerde sürüklendiler ve iş göremez raporları almak zorunda kaldılar.
* 391 kişi toplam 932 gün gözaltında kaldı. 40'a yakın kişiye dava açıldı ve bu engellemelere karşı 16 kişi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. Eylemlerin olduğu dönem, kayıp yakınlarının yoğun bir baskı ortamı altında çok çaresiz olduğu bir dönemdi
* Bu ülkede demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti için mücadele edenler normal yaşamlarından uzaklaşıyor, uzun gözaltılar ve uzun tutuklamalar yaşıyor. En basit bir tokat da işkencedir ve Cumartesi anneleri her türlü baskı ve işkenceyi yaşadı.
* Eylemlerin kayıplara karşı bir ses yükseltilmesinin yanı sıra annelerin bu tavırlarını sürekli hale getirmesi ve insan hakları savunucularıyla bütünleşmesi açısından çok önemli buluyorum.
Arjantinli annelerin mücadelesi
* Arjantin'de annelerin eylemi çok uzun zamanlardan beri sürüyor ve sonuç veriyor. Orada 30 bin kişiyi kaçırıp öldürenler nasıl yargı önüne çıktılarsa Türkiye'de de gerçeklerin ortaya çıkacağını ve suçluların yargılanacakları umudunu taşıyorduk.
* Eylemler sırasında da Arjantin ve Kolombiya'daki kayıp dernekleriyle sürekli temas kurduk ve onların da buradaki eylemleriyle katılımıyla birbirimize destek olduk.
* Arjantinli anneleri tanıyınca onların mücadelesinin daha farklı bir boyutta olduğunu görebiliyoruz. Türkiye'deki kayıp yakınları sistemin baskıcı yapısını halen hisseden çoğu açlık derecesinde yoksulluk çeken insanlar. Çocuklarının kaybolması, yoksulluk, acı, baskı ve işkence hayatlarında iç içe geçmiş.
* Arjantin'deki anneler farklı eğitim, kültür ve sosyal statülerden gelmiş sisteme karşı duruşlarını çok kesin bir şekilde ifade eden bunu içselleştirmiş insanlardı. Arjantin'deki kadınların bu mücadelesi sayesinde doğduktan sonra kaybettikleri çocuklarını DNA bankaları yoluyla bulan bir çok aile var.
"Aramızdaki uzaklıkların hepsi kalktı"
* Cumartesi anneleri ve Cumartesi insanlarının eyleme başlarkenki duruşları duygularıyla eylem devam ederkenki yaşam biçimleri farklılaştı. İnsanlar her cumartesi insanlar randevulaşıyorlardı, yani eylem çok içselleşmişti. Çok yakını hastanede olan, ameliyatı olanların dahi eylemlere geldiklerini biliyorum.
* Bir çok dostluğun doğduğu bu eylemlerde bizi bir araya getiren kadın olmamızın da ötesinde bir yakının kaybetme duygusunu eyleme katılan herkesin içinde hissetmesiydi.
* İnsanlar genellikle zor durumlarda kaldıklarında her şeyi birbiriyle paylaşamıyor. Eylemler süresince aramızdaki uzaklıklarımızın hepsi kalktı. Özellikle gözaltı süreçlerinde her şeyi dayanışma içinde hep birlikte yaşadık ve bunların çoğu basına yansımadı.
* Kayıp yakınlarıyla bir arada durduğunuzda sizin başınıza bir şey geldiğinde ne yapacağınızı çok iyi hissediyorsunuz, o duyguyu alıyorsunuz. Bayram geldiğinde, anneler günü geldiğinde onların duygularının çok daha fazla hissediyorsunuz. Onların bu zor durumda ne yaptıklarını, özel duygularını paylaştık, çok farklı duygular yaşadık, birbirimizi sevdik. (ÖG/BB)