Bir tanesi kadınlar için çıkarılan dergiler, diğeri ise kadınların kendileri için çıkardıkları dergiler. Kadınlar için çıkarılan dergiler, kadınlar açısından belirli bir statükoyu devam ettirme görevini yürüten dergiler iken kadınların kendileri için çıkarttıkları dergilerde gerçekten kadın sorunları ele alınıyor.
Pazartesi Dergisi 100. sayısına ulaştı. İlk sayısı Nisan 1995'te çıktı. Neredeyse aralıksız on yıllık bir yayın hayatını doldurdu. Kadın konulu dergicilikte, on yılı dolduran çok az dergi mevcut.
Yayın hayatı en uzun olan dergi otuz iki yılla Kadın Gazetesi'dir (1947-1979).
Bu sayı için özellikle ikinci kategorideki dergilere -kadınların kendileri için çıkardıkları dergiler-kendi yazı ve sesleriyle yer vermek istedim. Tabii ki tüm dergilere yer vermek olanaksız. Bu kesitte bile 1947 ile 1996 arasında farklı amaçlarla çıkan ama ekseni "kadın" olan bu seslerin kısa bir tarihçesinin ortaya çıkmasına tanık oluyoruz.
İlk kadın sorumlu
Bu dergilerin sahip ve yayın sorumlularına baktığımız zaman 1947 yılına kadar kadın adlarına rastlamıyoruz. Ancak 1940 yılında "Adana Kız Lisesi talebe yazıları"nı toplayan ve bir okul kesimine seslenen Sesimiz dergisinde Umumi Neşriyat Müdürü olarak ilk kez bir kadının, Belkıs Zincirkıran'ın adına rastlıyoruz.
Ankara'da 1943 yılında çıkan Kadın-Ev dergisinin de, adları belirtilmemiş olsa bile kadınlar tarafından hazırlandığı anlaşılmaktadır (Kız Sanat Enstitüleri ve Akşam Kız Sanat Okulları Öğretmen ve Öğrencileri).
Bu iki derginin dışında tüm dergilerin sahipleri ve yayın sorumluları 1947 yılına kadar erkektir, ilk kez 1947 yılında, hem sahibi hem de yayın sorumlusu kadın olan iki dergi yayın hayatına girmektedir.
Biri Cumartesi 8 Mart tarihinde İstanbul'da çıkan ve kendini "Cumartesi günleri çıkar haftalık içtimai siyasi kadın gazetesidir" olarak tanıtan Kadın Gazetesi"dir; gazetenin sahibi ve yazı işlerini fiilen idare eden (Başyazar) İffet Halim Oruz'dur.
Diğeri ise Cumartesi 15 Mart 1947 tarihinde İstanbul'da çıkan ve "Sosyal aile gazetesi" olarak kendini tanıtan G ng r Gazetesi'dir. Sahibi ve Yazıişleri Müdürü Nezihe Saim Güngör'dür.
Kadın Gazetesi 1947
"Cumhuriyet İnkılabı kadınlarımıza ileri dünya kadınlığı arasındaki yerini vermiş bulunuyor. Türk kadınındaki kan ve ruh vasıfları bu hamlenin hem hızla hem de başarıyla vücud bulmasını desteklemiştir. Bundan dolayı ... Türk kadınlığının geçmişteki mevzularıyla ilgilenmek istemeyerek, kısaca kadın erkek eşitlik davası üzerinde fikir yürütmek lüzumunu duymayacaktır... Memlekete ve aileye yararlı görülen ve kadınlığımızın tekamülüne yardım edecek, ilim, sanat, fikir hareketlerine ve kadınla ilgili aktüaliteye kucağımızı açmış bulunuyoruz... Böylece kadınlığımızın düşünce, görüş, duyuş ve isteklerine hizmet etmek için çıkıyoruz."
Demokrat Kadın 1954
"... Kadının faal politikada vazife ve mesuliyet alması parti mücadelelerinin daha duygulu, daha insani, daha seviyeli olmasına da yardım eder. Çünkü, fazilet denilen yüksek duygu, her iklimden evvel kadın ruh ve kalbinde gelişebilir... Hem Türk kadınları hangi mücadelede muvaffak olmamışlardır ki, demokrasi hamlesinde başarı elde etmesinler? Milli kıyamda, savaş cephelerinde Türk bahadırlarıyla vuruşan kahraman anaların kızları demokrasi savaşında niçin erkeklerden geri kalsınlar? madem ki milli iradenin yoğuruluşunda oyların en az yarısı bizdedir, madem ki Atatürk'ün ruh ve zihniyet inkılabı erkekle kadını aynı medeni seviyeye çıkarıp, müsavi haklara sahip kılmıştır ve madem ki biz de erkek kardeşlerimiz gibi ayni iman ve heyecan aşkiyle yanmaktayız, o halde bu vatan ve memleket vazifesini derhal benimseyerek mücadeleye girmemiş icab eder..."
Kadın Sesi 1957
"Büyük iddialarımız, yerine getiremeyeceğimiz yaldızlı vaatlerimiz yok. Sonu gelmez arzularda bulunmayacağız. Kadınlığın haklarını istemek iddiasında değiliz. Biz hakkımızı bütün dünya kadınlığından daha kolaylıkla aldık. Bugünkü hürriyetimizi Aziz Atamız, haykırmadan, çırpınmadan bize verdi. O kadının kıymetini en çok bilen insandı. Türk kadınına analık değerlerinin en yüksek derecelerini layık gördü. Hür analardan, hür başlar doğacağını herkesten çok takdir etti.... Kadınlığı bekleyen davalar sayılmayacak kadar fazladır, işte işsiz kadınlar, kimsesiz çocuklar, yoksul düşkün kadınlar, aydınlatılması gereken köy kadını... Biz de aydın kadın buhranı değil, memleket işlerine feragatle sarılacak kadın buhranı var..."
Anne 1963 (Türk Kadınlar Birliği Zonguldak Merkez Şubesi)
"Bugün memleketimizde kutlanan Anneler gününde aziz Türk Annelerinin şahsında bütün dünya Annelerini selamlamakla bahtiyarız... Kadirşinas Milletimizin Anne gününü layık olduğu ehemmiyetle benimseyip vazifesini yapacağı muhakkaktır. Bütün hayatını evi, ailesi ve evlatları için bitip tükenmek bilmeyen didinmeler içinde geçiren Anneye yılın bu bir, tek gününde ihtimam göstermek borçtur..."
Türk Kadını 1966
"Türk milletinin, tarihinden doğan değişmez özellikleri vardır... Türk Kadını, bir masal kahramanı gibi, bu harabelerin ortasında yükseldi, imanı hiç sarsılmamıştı. Süngülerden, hastalıklardan, güllerden arka kalan çocuklarını topladı. Yangın yerine dönen Anadolu'da, çamurdan yoğurduğu kerpiçlerle yuvasını yeniden yaptı... Atatürk, göz yaşartan bu emekleri değerlendirmiş, Türk Kadınına medeni dünyada layık olan yeri vermiştir... Atatürk'ün ölümünden bu yana, ne kadar zaman geçti... Bu haktan en az faydalanan Anadolumuzda, hâlâ karanlıkta, hâlâ cahil; hâlâ çocuğu doktorsuz, ilâçsız, okulsuz; hâlâ bin bir mahrumiyet içinde yaşayan kadınlarımız var... bu mübarek kadınlara hizmet için çıkıyor... imkânları en hücra köylere ulaşmak isteyenlere yardım için çıkıyor... milli varlığımızı tehlikeye sokan ideolojilerin de karşısında olacak, onlarla mücadele edecek, Milletimizin bağımsızlığı ve huzuru için çalışacaktır..."
Kadın 1970
"... Türk Kadını şayanı şükrandır ki, bu asil ve lâyık olduğu hakkına, hemen hiçbir mücadeleye girmeden kavuşmuştur... Yüce Atatürk, Türk kadınına siyasi rüştünü 38 yıl önce sunarken; bu necip varlığın bu hürriyet kapısından diğer alanlara rahatlıkla geçebileceğini de görmüştü. Nitekim öyle oldu, Türk kadını elinde bu hürriyet erkeğinin yanında cesaretle ve başarı ile yer aldı, ilimde, kürsü sahibi oldu, eser verdi, tıp sahasında, değerli doktorlar, idarede amirler, adalet cihazında mümtaz hakimler ve avukatlar, devlet sektöründe başarılı memurlar kadın olarak dikkati çekti. Hattâ özel sektörde ciddi iş sahibi muzaffer kadınlarımız görüldü. Bu sevindirici tabloya rağmen, kök gene zayıf kaldı. Kadının en geri kaldığı saha siyasi yönü oldu... İşte kadın kollarımızın varoluşunun hakiki sebebini burada aramak lâzımdır."
Kadınların Sesi 1975
"... Günümüzde kadınlar, toplumsal üretime ve yaşama her zamankinden çok katılmakta, içinde yaşadıkları sömürü düzeninin acısını, çilesini ve sorunlarını tüm ağırlığıyla duyup anlamaktadır... toplumdaki geri, eşitsiz durumlarını daha zor kabullenmekte, daha çok nedenlerini bilmek ve değiştirmek eğilimini taşımaktadırlar... az eğitilmiş kadınların ucuz ve kolay yönetilir emeğinden milyarlar kazanmakta olan sömürücü hakim sınıfların hiç de işine gelmemekte, hoşuna gitmemektedir... Hakim sömürücü kesimler bu verimli kâr ve oy kaynağı kitleyi elden kaçırmamak için ellerinden geleni yapmaktadırlar..."
Ka-de-fe Dergisi 1977
"... 1975'in Kadın Yılı olarak ilânındaki esas amaç, Dünya nüfusunun yarısını
oluşturan kadının her alanda erkekle birlikte, tam bir eşitlik içinde hak ve sorumluluklara sahip olarak çalışmasını sağlamak suretiyle dünya ekonomisindeki
eşitsizliği kaldırmaktır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 1975 Ekim döneminde onaylanan 10 yıllık eylem plânında amacın gerçekleşmesi için gönüllü kuruluşlara bir çok görevler verilmiştir... Öte yandan, 50 yılı aşan bir süreden beri yasal yönden eşit haklara sahip olan Türk kadınının kırsal bölgelerde haklarından habersiz yaşamalarını sürdürdükleri, istismar edilmekte oldukları acı bir gerçektir. 5 milyonluk bu
kocaman kitleyi bilinçlendirmek Türk Devleti
kadar, eğitim görmüş her kişinin ve özellikle Türk kadınının görevidir... aydın Türk kadını çoğunlukla kendisini yalnız işinden ve ailesine karşı olan görevlerinden sorumlu tutmamaktadır. Bu görevlerinin yanında sosyal alana çıkarak
derneklerde gönüllü çalışmak suretiyle hemcinsini bilinçli ve her düzeyde bütün sosyal olanaklara sahip kılma çabasındadır..."
Demokrat Kadın 1980
"Demokrat Kadın Türkiye'de çıkmakta olan birçok kadın dergisinden farklı bir yayın. Bizim bütün diğer kadın yayınlarından farklı yanımız işçi ve emekçi kadınların gür sesini, yiğit mücadelelerini duyurmak işçi ve emekçi kadınların haklarını kararlılıkla savunmak olacak. Türkiye'de çıkmakta olan kadın dergilerini ikiye ayırmak mümkün. Birinci grup güzel kâğıtlara basılmış, çok renkli, pahalı kadın dergileri.
Mektup 1985
"... Dedik ki: Kadınların Rabbisi var... Kadınlarda şehit olabilirler. Kadınlarda İslam düşmanlarına karşı gelebilirler. Kadınlarda mert olurlar... Kadınlarda erkekçe davasının sahibi olabilirler... Ve... Kadınlarda bir İslami Yayın Çıkarabilirler... Sadece hanımların çıkardığı bir İslami neşriyat yok. İslami mesuliyet taşıyan hanım kardeşlerimiz dini eğitim sahası bulamadıklarından ev köşelerinde çiçek işi, pasta işi ve nakış işleri ile zamanlarını öldürmektedirler, işte biz bu neşriyatla o kardeşlerimizi bu lüzumsuz işlerden kurtarıp, Allah'ın nasıl bir "kul" istediğini öğrenmeye ve
öğretmeye çalışacağız..."
Feminist 1987
"... Grubun çoğunluğu dergiye bir başyazı ya da çıkarken yazısı koymaya karşıydı. Ama yine de bu konu uzun uzun tartışıldı. Dergiyi hazırlarken, karıştırdığınız bütün muhalif dergilerde "irtica" konusu vardı. Bu yüzden bir ara, derginin başına "Bu dergide irtica konusu yok" diye bir ibare koymayı düşündük. Çünkü gruptan bazıları bu "Bu dergide ya türban olur ya ben" diyerek kesin tavırlarını ifade etmişlerdi... Grup gevezelik etmekten o kadar keyif alıyordu ki, sonunda derginin çıkması başkaları kadar bizi de şaşırttı. Zaten her şey bir gün birisi "Hadi bir dergi çıkaralım" diye önerince başlamıştı."
Kaktüs 1988
"Neden Dergi Çıkarıyoruz" İlk önce kadın olduğumuz için. Kadın sorunlarının daha sıkça tartışıldığı, toplumdaki erkek egemenliğinin sorgulanmaya başladığı, dahası, bu sorgulamanın cinsiyetçi bir sisteme karşı mücadelenin ipuçlarını gündeme getirdiği bir dönemdeyiz. Dergimiz, toplumda kadın olmaktan doğan sorunları için mücadele etmek isteyen kadınların çıkardığı bir dergi olacak... Çıkış nedeni ne olursa olsun, ... Bağımsız Kadın Hareketinin oluşturulmasında kendi payına düşeni gerçekleştirmeyi amaçlıyor..."
Sesimiz 1989 (Demokratik Kadın Derneği Merkez Yayın Organı)
"... Türkiye'de kadın hareketine damgasını vuracak bir örgütlülük ve gündem sunmak oldukça zor ve özverili bir çalışma gerektiriyor. Buna bir de dernekler üzerindeki yasalardan kaynaklanan baskı ve sınırlamalar eklendiğinde hareket alanımız giderek darlaşıyor. Fakat mücadele gerçeği ve inancımız bu engelleri yenmek için yeterli gücü veriyor bizlere. Ama ya içimizdeki engeller? Kadınların ayrı örgütlenmesine gerek yoktur, hatta bölücülüktür sizin yaptığınız" diyenlerle, "Sosyalist sistem işçilerin sistemidir, kadınların değil" diyenlerin neresindeyiz? Tümünde ve hiçbirinde. Bu sağ ve sol uçlara karşıyız: onları da değiştirip kendi mücadele bayrağımız altına çekmek istiyor ve aynı zamanda da onları reddediyoruz. Kadın hareketinde yer alan her tür eğilimlerin tümünü kavramak ve kavratmak zorundayız. Sorun anlamak değil değiştirmek elbette, ama değiştermek anlamamız gerekiyor. Bu bütünlüğü yaşamın her alanında yakalamak zorundayız. Sokaklar, işyerleri, mahalleler, okullar, evler her yer örgütlenme alanlarımız bizim. Kadının kurtuluşu için mücadele veren tüm kadınlar hareketimizin öncüleri ve onların yeşerttiği, geliştirdiği birimler derneğimizin güç kaynakları..."
Yeter 1990
"İntihar ve ölümle sonuçlanan bekâret kontrolü vakaları kadınlara yakından tanıdıkları bir korkuyu, bir yaşamışlığı belki de bir öfkeyi hatırlattı: Bakirelik, bekâretini "yitirmek", bekâret kontrolü, "iffetlilik"le "iffetsizlik" arasındaki çizgide hangi noktada durduğumuza dair endişeler, en az bir kez hepimizin kapısını çalmıştır. Son olaylarla gelen somutluk ve güncellik, kadınlar olarak, bekâret kontrolünü hedef alan ve daha genel olarak bakirelik ve dolayımlarla bedenimiz üzerinde oluşturulan denetime, cinselliğimizin kamu ahlakının en hassas konusu haline getirilmesine karşı "bedenimiz bizimdir" seslerini yükselten eylemler örgütlememize önayak oldu..."
Emekçi Kadınlar Bülteni 1992
"... Bülten, Emekçi Kadınların Kurultayı'nı toplama çalışmasıyla bağıntılı, bu çalışmanın hizmetinde ve bu çalışmanın başarıya ulaştırılmasının bir aracı... Adından da anlaşılacağı gibi, Emekçi Kadınlar Kurultayı, "kadın sorunu" bağlamında proleter ve emekçi kadınların sınıfsal konumundan açık bir tavır alışı ifade ediyor... Kadın sorunundan ve kadınların kurtuluş mücadelesinden özellikle de son yıllarda çokça söz edildiği ve hatta bunun bir ölçüde moda haline geldiği bir gerçektir. Bununla birlikte, geniş işçi ve emekçi kadınlar yığınına gitmek, onların inisiyatif ve etkinliğini geliştirmek için çok az şey yapıldığı da çıplak bir gerçektir. Onlardan çok söz ediliyor, ama hikâyenin gerçek kahramanının kendi davasını omuzlayabilmesi için gereken yardımı sunmak üzere ciddi, kapsamlı ve sistemli çabalar yok denecek denli az."
Dolaşan Mavi Çorap 1993
"... Biz bir grup feminist kadınız. Bir süredir toplanıyor, hayatlarımızı
tartışıyor bir miktar okuyor, fırsat buldukça başka kadınlarla da bilgi görgü
alışverişi ve ortak çalışmalar yapıyoruz. Bütün bunları, daha çok sayıda kadına ulaşabilmek için yazmaya ve ... dolaştırmaya karar verdik... Yalnız olmadığımızı biliyoruz... Derdimiz iletişim!..."
Özgür Kadın 1993
"Bir ucu uygarlığa, bir ucu köleliğe, bir ucu üretime, bir ucu tüketime, bir ucu analığa, karılığa, bir ucu kraliçeliğe, bir ucu da fahişeliğe dayalı bir varlık... Yüzyıllardır üreten, doğuran, yaratan Kadın İnsan... yani işçi, emekçi, öğrenci, aydın olarak kadın sorununu sistemin kendi iç çelişkileriyle birlikte çözmenin bir anahtarı olmaya çalışacağız... fabrikada, okulda,
bürolarda, sokakta, evlerde, Kadın Kurtuluş Mücadelesinde edilgen değil etken olalım ve Kurtuluşumuzun önkoşulu olan zeminde hep birlikte örgütlü mücadeleye girelim!"
Cımbız 1994
"... Artık benim de bir dergim var. Benim derken kadınların dergisi... sadece kadınlara ait... Artık bağımsız kadın hareketinin içinde yer alalım. Feminist kelimesi bizleri ürkütmesin, feminist sözcüğünün benimsenmesi kadın sorunlarına köktenci bir bakış açısını simgeliyor. Amaç kadın-erkek eşitliğinden öte kadınların kendi değer yargıları ile seçecekleri bir dünya yaratmak".
Eksik Etek 1994
"Pek çok erkeğe ve kadına derdimi anlattığımda bana hak veriyor, görüşlerimi paylaşıyorlar, ama sonunda "yine de sen feminist olma" diye bitiriyorlar... diğer insanlar feminizmden ne anlıyor bilmiyorum ama yaşadıklarımıza karşı duyarlı olabilen, tepki veren, sesini yükseltmek isteyen ve yükselten her kadın bence feminizmi bilerek ya da bilmeyerek yaşıyor..."
Sosyalist Kadın 1994
"Kadın sorunun çözümü, binlerce yıllık kölelik zincirlerinin parçalanması, köleliğin kaynağında yatan özel mülkiyetin tümüyle ortadan kaldırılabilmesi için, işçi sınıfı ve diğer emekçilerle birlikte proletarya devleti yolundan insanın insan tarafından sömürüsüne ve insanın insan üzerinde egemenlik kurmasına son vermesi, kadınla erkek arasındaki farkların silinmesi ve iş bölümünün köleleştirici özelliğinin son bulması, toplumsal üretimden gereksinmesine göre pay aldığı, herkesin toplumsal zenginlik kaynaklarının gürül gürül aktığı insanlığın altın çağı komünist topluma ulaşması gerekiyor... Sosyalist Kadın, demokratik kadın hareketinin sorunlarıyla da ilgilenecek; bu mücadeleye de sosyalizm mücadelesi perspektifinden bakarak yol gösterecektir... Sosyalist Kadın bu sıraladıklarımız yanında haber, yorum, öneri sunan okur yazılarımızla zenginleşecek, kolektif ürüne fotoğraf, röportaj, çizim, karikatür, şiir ve hatta öykü katkılarını beklediğimizi belirtelim."
Pazartesi 1995
"... Artık seveceğimiz bir Pazartesi var. Pazartesi feminist bir dergi... Kırmaktan, kızdırmaktan korktuğumuz kimse de yok, tek kuralımız ise kadınlardan yana olan her şeyi destekleyip, zararına olan her şeyin karşısında olmak. Gönlümüzde, kadınları ilgilendiren haberleri en doğru yansıtan, öfkemizi, sevincimizi, isyanımızı, üzüntümüzü, heyecanımızı paylaşacağımız bir dergi yatıyor. Bize ait her şeyi, çekinmeden, ürkmeden, aktarıp tartışmak istiyoruz.."
Roza 1996
"... 8 Mart'a yetiştireceğimiz bir bülten fikrinden dergiye dönüşen proje bizi zorlamadı değil... Kürt kadınlarıydık. İki kimliğimizin uğradığı ezilme, bizde ortak o kadar çok şey yaratmıştı ki, biriken düşüncelerimizi ifade edecek araç ihtiyacı net olarak ortaya çıkmıştı. Tanıdığımız veya tanımadığımız daha bir dolu Kürt kadının da benzer şeyler yaşadığını biliyorduk. Özel olmaktan çoktan çıkmış istemlerimiz, hedeflerimiz vardı... Kürt kadınları olarak yaşadıklarımızı en iyi ancak kendimiz ifade edebilirdik. Kimliğimizden dolayı maruz kaldığımız cinsiyetçi ve ırkçı ayrımcılıkla sınırlı da değildi üstelik yaşadıklarımız. Aramızda bu kimliklere ek olarak sınıf ve mezhep ayrımcılığına uğrayanlarımız da vardı. Temel noktalardaki benzerliklerimizin yanında farklılıklarımızı da görmezlikten gelmiyorduk. Kadın kurtuluşu meselesine aynı pencereden bakmıyorduk; sosyalist, sosyalist feminist, milliyetçi feminist, ulusal merkezli feminist anlayışlara sahip kadınlardık. Ayrıca, kendini hiçbir biçimde tanımlamayan da vardı aramızda. Bununla birlikte, hepimizin Kürt ve kadın olmak noktasında ortaklaşmamız benzen yakın duygu ve düşünceler doğurmuştu.... Kuzeyli Kürt kadınlarının çıkardığı ilk Kürt kadın dergisi oluyoruz... Türk kadın hareketiyle yaşadığımız sorunlar da bizi ciddi bir biçimde etkilemişti... çoğumuzun bir zamanlar içinden geldiği, bir dolu fedakarlıklarla sürdürmeye çalıştığımız politik kurumlarda yaşadıkları sorunlar da vardı. Oralarda Kürt kimliğimiz için varken, kadınlığımız güme gidiyordu.... Türk kadınları Kürtlüğümüzü unutmamızı isterken Kürt erkekler de kadınlığımızı. Oysa, bizim iki kimliğimizi de unutmaya hiç niyetimiz yoktu. Hiç kimse, hiçbir şey adına bunu bizden isteyemezdi.... Bedenlerine, kimliklerine, emeklerine bin yıllar boyu el konulduğunu düşünen ve kader olarak yutturulmak istenen yaşamı, ters yüz etmek isteyen tüm Kürt kadınlarının dergisidir..." (AD/EÜ)