Ana akım medyanın yazdığı ya da gösterdiği Türkiye'yle ilgili haberler çoğunlukla "magazinel" nitelikte. AB'yle ilgili olanlar, oradan gelenlerle sınırlı. Dünyada ise "küresel ısınma" ancak yeni yeni savaş ve çatışma haberlerinin yanına erişmeye başlayabildi.
Ana akım medyanın, yurt dışında da bir çok habercisi, elemanı, uzmanı var. Bunlardan bir bölümü ilgi ve ilişkimiz nedeniyle Brüksel'de. Hatta yalnız AB'nin merkezinde durup orada olan biteni haberleştiren haberciler olduğunu da, çeşitli kaynaklardan duyuyorum.
AB Türkiye açısından önemli. AB'de yaşananlardan, Türkiye insanının haberdar olması bir gereksinim. Çünkü on yıllardır uğraştığımız ve "yeni bir Türkiye profili" yaratmaya aday bu sürecin, bu ülke insanı tarafından "doğru ve gerçeklere uyan" bir şekilde anlatılması, aktarılması gerekiyor.
* * *
Geçenlerde bir olayı irdelemek için AB'nin çok dilli internet sayfasının "İngilizce" bölümüne girdim. Bir çok gelişme orada yarıntılı bir şekilde yer alıyor. Dahası o gün AB içinde ne gibi etkinlikler toplantılar olacağı da düzenli ve sürekli biçimde veriliyor.
Bunlardan birisine oraya giden bir arkadaşım, sevgili Fatih Artvinli aracılığıyla haberdar oldum. Bence herkesin bilmesi, öğrenmesi gereken, dahası "AB'ye bakış açısına" farklı katkılar yapacak bir olay.
Ne yazık ki ana akım medya bunda bir "haber değeri" bulmadığı için Türkiye insanı haberdar olamadı.
İsterseniz ana akım medyanın yapmadığını, ulaşabildiğimiz kadarıyla bianet olarak biz yapalım.
* * *
Fatih Artvinli, Türkiye'de "sağlık hizmetine ulaşma ve yararlanma hakkı" konusunda bir sivil toplum örgütünde gönüllü olarak çalışan, bir hastanede sağlık memuru olarak hizmet veren ve bir üniversitede de "sosyal haklar" konusunda yüksek lisans yapan, medyanın tanımadığı, bilmediği değerli bir insan, bir uzman.
Bundan iki ay önce başlattıkları "kamusal sağlık hizmetlerinin savunulması" çerçevesinde AB çapında gerçekleştirilen bir kampanyanın da Türkiye sorumlusu. Bu kampanya "kamusal sağlık hizmetlerinin Avrupa çapındaki hızla parçalanma sürecini durdurmayı" amaçlıyor.
Avrupa'nın dört bir yanında görev yapan hastane çalışanları, doktorlar, sendikacılar, sağlık emekçileri, sağlık hizmetinin yıkımına yol açan, bizde de benzerleri gerçekleşen "reformlar"ın sorumlusunun AB ve kurumları olduğunu düşünüyorlar. Bu doğrultuda AB içinde yer alan ülkelerin sendika temsilcileriyle 31 Mart'ta Brüksel'de, VUB Üniversitesi konferans salonunda 17 ülkeden (Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka, İspanya, Fransa, İngiltere, Macaristan, İtalya, Türkiye, Portekiz, Romanya, İsveç, İsviçre, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Ukrayna) toplam 72 delegenin katılımıyla "Avrupa Çapında Kamusal Sağlık Hizmetlerinin Parçalanma Süreci Acilen Durdurulmalıdır!" başlıklı bir konferans gerçekleştirdiler ve görüşlerini netleştirdiler.
AB içindeki 17 ülkeden toplanan ve toplumun taleplerini içeren imzalarla birlikte AB Parlamentosu'nda 2 Nisan'da bir görüşme yaptılar.
Bu görüşmeye katılan yedi kişilik bir heyeti içinde Almanya'dan Hans Mees ve Henning Frey, Belçika'dan Rudy Janssens ve Philippe Larsimont, Fransa'dan Nicole Bernard, Philippe Navarro ve Christel Keiser, Türkiye'den de Fatih Artvinli aldı.
Heyet kampanya imzaları ve sonuç bildirisiyle birlikte 2 Nisan 2007 günü Avrupa Birliği Komisyonu Sağlık ve Tüketici Korumadan Sorumlu Komiserliğe giderek, Genel Direktörün görevlendirdiği komisyon üyesi Philippe Brunet'e, kamusal sağlık hizmetlerinde yaşanan çöküşün nedenlerini sordular ve AB içinde görev yapan tüm sağlık emekçilerini temsilen net yanıtlar istediler.
* * *
Onlar "Avrupa Çapında Kamusal Sağlık Hizmetlerinin Parçalanma Süreci Acilen Durdurulmalıdır" diyorlardı. Çünkü AB içindeki hemen her ülkede aynı bizde yaşandığı gibi, "ulusal sağlık sistemleri"nde "özelleştirme ve devletin hizmet alanından çekilmesiyle oluşan bir "parçalanma" yaşanıyordu. Yaşananlar ve örnekler bunları gösteriyor. İşte Artvinli'nin anlattıkları:
* Tüm ülkelerde yataklı hastanelerin yatak sayıları azaltılıyor, bazı büyük hastaneler, kadın doğum hastaneleri ve acil servisler kapatılıyor.
* Almanya'da 1992 ile 2003 yılları arasında 86 bin hastane yatağı kapatıldı,
* Aynı tarihler arasında Fransa'da 83 bin yatak kapatıldı,
* Son on yıldır uygulanan politikalarla çökme noktasına gelen İngiltere'de sadece Şubat-Kasım 2006 ayları arasında 21 bin kamu sağlık personeli kadrosu iptal edildi,
* 2000-2003 yılları arasında İtalya'da sağlık çalışanlarının sayısı 185 bin kişi azaltıldı, ve Lombardy bölgesinde uzmanlık isteyen 7200 hasta yatağı devre dışı bırakıldı,
* Macaristan'da ise 2007 yılının ilk üç ayında aktif yatak sayısı 60 binden 44 bine düşürüldü.
Sağlık alanında Avrupa çapında yaşanan bir başka sorunlar da "kamu-özel sektör ortaklığı" yoluyla hastanelerin özelleştirilmesi. Bunun da örnekleri az değil:
* İngiltere'de bir çok kamu hastanesi 30 yıllık kira karşılığında, özel şirketler tarafından inşa edildi,
* İtalya'da yerel sağlık kuruluşları, masraflarını kısma amacıyla özel işletmeye çevrildi,
* İspanya'nın Madrid bölgesinde 7 yeni hastane inşası kamu-özel ortak işletme esasıyla inşa edildi,
* Çek Cumhuriyeti'nde 14 bölgenin kamu hastaneleri, yarı kamusal şirketler statüsüne dönüştürüldü,
* Macaristan'da diğer pek çok ülkede ve Türkiye'de de başlayan sürece benzer şekilde tüm güvenlik, temizlik, laboratuvar ve görüntüleme hizmetleri özelleştirildi,
Diğer yandan tüm Avrupa çapında "reform" adı altında "sosyal güvenlik düzenlemeleri" yapılıyor ve "sosyal katkı payları artırılıp, emeklilik yaşı da yükseltiliyor:
Örneğin Almanya ve Danimarka'da emelilik yaşı artık 67, Macaristan'da ise 65 oldu. Fransa'da ise artık kamuda çalışmayan bir çalışanın emekli olabilmesi için tam 42 yıl çalışması gerekiyor.
Hastaların katılım paylarını artıran düzenlemeler de tüm Avrupa çapında benzer biçimde seyrediyor, İtalya'da hastaların ödemek zorunda oldukları katılım payları artırılırken, Belçika'da yeni ek ödemeler yapılması zorunlu hale getiriliyor, Fransa'da önceden ücretsiz olan bazı tıbbi müdahaleler paketten çıkartılıyor, Macaristan'da ise tüm işçilerin katkı payı ödemeleri zorunlu hale getirilerek miktarlar artırılıyor.
Bunlar girmekle can attığımız AB'nin "sağlık alanındaki gerçekleri".
Bu gerçeklerden sizce ne kadar haberdarız? Neden bunlar ana akım medya tarafından ülkemiz insanının bilgisine sunulmuyor?
Bunlar başbakan RT Erdoğan'ın "cumhurbaşkanı" olmasından daha mı önemsiz?
* * *
En iyisi siz bizi izlemeye devam edin ve haberdar olmadıklarınızı merak edip öğrenmek için çaba sarf edin, dahası haberdar olduğunuz böyle tüm toplumu ilgilendiren konuları herkese duyurun.
Haber alıcısının aynı zamanda haber kaynağı, hem de haberin vericisi konumunda olduğu gerçek anlamda bir "yurttaş gazeteciliği" yaratılmış olacaktır.(MS/EÜ)