Yerel yönetimlerle sivil inisiyatiflerin afete müdahale edebilmesi için yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulduğunu anlatan Paşaoğlu, "Öncelik devletin görevlerini yerine getirmesidir. Ancak, devletin yetersiz kaldığı noktada sivil inisiyatiflerin devreye girmesi gerekir" diye konuşuyor.
Türkiye'de afet planlaması bulunmadığını; devletin ve sivil inisiyatiflerin "afete müdahale"de uzmanlaştığını belirten Paşaoğlu'na göre, aslında "afetin zararlarının azaltılması" için çalışılması gerekiyor.
"Hedef, insanları kurtarmaksa, çalışmaların da o insanlarla yürütülmesi gerekir" diyen Paşaoğlu'na göre, "önemli olan, insanların kendi yaşam çevrelerinde afetle baş edebilecekleri bir örgütlenme sağlayabilmek".
Afete Karşı Sivil Koordinasyon'un Bingöl depremi konusunda bir rapor hazırladığını da belirten Paşaoğlu, Bianet'in sorularını yanıtladı:
Tüm yetkiler Vali'de
Bingöl'de belediye ile valilik arasında yardım dağıtılması ve mağduriyetlerin giderilmesi konusunda tartışmalar yaşandı. Afet durumunda, yerel yönetim ile merkezi idare arasında nasıl bir denge sağlanabilir?
Şu anda afet mevzuatı yerel yönetimlere herhangi bir yetki vermiyor, bütün yetki valilikte topluyor. Yasalara göre, bir afet halinde vali tam yetkilidir, silahlı kuvvetler, sivil savunma onun emrine girer. Ancak, şimdiye kadar yaşadığımız afetlerde gördük ki, inisiyatiflerin önemi çok daha fazla oluyor.
Mevzuatta, insani yardım amacıyla kurulan girişimler, dernekler hakkında herhangi bir düzenleme yok. Bu nedenle her afet döneminde "iyi yönetici", "kötü yönetici" gibi kavramlarla karşılaşıyoruz. Düzenleme olmadığı için, afet anında her şey oradaki yöneticinin inisiyatifine kalıyor.
Bu sorunların giderilmesi için yapılması gerekenler ne?
Türkiye'de ulusal afet planlaması yok. Afet planlaması ile ilgili çalışmalar da birbirlerinden kopuk. En önemli sorunlardan birisi, afete dönük gönüllü katkısının sağlanması için düzenleme bulunmaması. Bu konudaki tek düzenleme, bu tür çalışmaları yapanların -ki, devlet bununla arama kurtarma inisiyatiflerini kast ediyor- sivil savunma ile birlikte çalışması gerektiği yönünde. Bu sorunların giderilmesi için, yasal düzenlemeye kesin ihtiyaç var.
Bu düzenlemelerin neler içermesi gerekiyor?
Bir afet planlaması yapıyorsanız bunun, zarar azaltma, müdahale, iyileştirme ve hazırlık diye dört aşaması var. İlk yardım ve geçici barınmayı temin etmek yani afete müdahale, bütün afet planlaması içinde kısa bir anı içeriyor.
Oysa Türkiye'de devlet ve sivil kuruluşlar, afete müdahale ile uğraşıyor, o konuda uzmanlaşıyor. Buna karşılık, afetin zararlarını azaltmak için çok az çalışma yürütülüyor.
Oysa, muhtemel afet risklerini belirleyip zarar azaltıcı tedbirler alınması gerekiyor. Bunlar da, binanın kuruluşundan denetimine kadar bir dizi çalışma içeriyor. Bu çalışmaların ise, yurttaşlarla yapılması gerekiyor.
Eğer öncelikli hedefiniz insanları kurtarmaksa, bu çalışmaları o insanlarla birlikte yapmalısınız. Bunu da, zarar azaltma aşamasında mümkün olduğunca fazla katılım sağlayarak yapabilirsiniz...
Önce devlet, sonra sivil inisiyatif
Hürriyet gazetesinin başlattığı, okulların depreme karşı sağlamlaştırılması projesine, üniversite rektörleri de destek verdi. Bu yöndeki çalışmaları devletin ve sivil inisiyatiflerin etkinliği açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konuda uluslararası alanda bazı standartlar vardır. Öncelik, insanların kendi yaşam çevrelerinde afetle baş edebilecekleri bir örgütleme sağlamaktır. Devlet, görevlerini yerine getirmek zorundadır, bunları aştığında sivil kuruluşlar da devreye girer. Sınırlama budur. Gönüllü yardımlar, devletin baş edemediği noktada devreye girer.
Bu anlattıklarım uluslararası standartlar. Afetin büyüklüğü devletin o anki gücünü aşıyorsa, sivil inisiyatifler harekete geçebilir. İlkesel olarak Hürriyet gazetesinin kampanyası uygun gelmiyor ama, pratik ve yakın can güvenliği açısından olumlu geliyor. Ama bu işi devletin yapması gerektiği vurgusunu tekrarlamak lazım. (HA/BB/NK)