Avukat Özgür Sevgi Göral, bugün basına yansıyan "Kürt politikasında yeni strateji" haberleri için "30 yıldır uygulanan politikalar bunlar" sözleriyle değerlendirdi.
Milliyet gazetesinden Fikret Bila ve Taraf gazetesinden Lale Kemal hükümetin Kürt sorununun çözümü için yeni bir stratejik yol haritası belirlediğini ileri sürdü.
Bila ve Kemal yeni yol haritasında sadece siyasilerin muhatap alınacağını ileri sürerken, Oslo görüşmeleri benzeri süreçlerin yaşanmayacağını ve Barzani'nin önemli bir aktör haline geleceğine vurgu yaptılar.
Göral bianet'e yaptığı değerlendirmede "yeni strateji" başlığı altında tartışılan başlıklarda yeni bir şey göremediğini söyledi.
"Kürt vatandaşların PKK ve KCK baskısından kurtarılması", "doğrudan halk muhatap alınacak", "ipleri İmralı ve Kandil'in elinde olmayan, demokratik yollarla seçilerek Meclis'e gelmiş, siyasi inisiyatif kullanabilecek parti veya partiler" gibi söylemlerin epey eski politikalar olduğunu ifade eden Göral, 30 yıl boyunca bu türden stratejilerin barışa yaklaşmak bir yana savaşı şiddetlendiren ve kışkırtan stratejiler olduğunu yaşayarak gördüğümüzü söyledi.
Bila ve Kemal'in tezleri
Bila'nın iddiasına göre, Kürt sorununun çözümünde Abdullah Öcalan ve Kandil muhatap alınmayarak, sivil siyaset kanalı dışında hiçbir kanala itibar edilmeyecek.
PKK silahlı eylemlere devam ettiği sürece operasyonların da devam edeceğini ileri süren Bila'ya göre, yeni anayasada Kürt kimliği veya özerklik düzenlemesi olmayacak; insan haklarını ve vatandaşların kanun önünde eşitliğini esas alacak. Öte yandan yerel yönetimler güçlendirilerek uluslararası hukuka dayalı ilkeler esas alınacak.
Taraf gazetesinden Lale Kemal de bugünkü köşesinde Bila'nın "örgüt değil siyasi partiler muhatap alınacak" tezini desteklerken Kuzey Irak Bölgesel Kürt Hükümeti (KRG) Lideri Mesut Barzani'nin, önemli bir aktör haline geleceğini ileri sürdü.
Kemal, Kürt sorununun çözümü için Oslo görüşmeleri benzeri süreçlerin yaşanmayacağını da iddia etti.
"Newroz'dan sonra kendilerini yeniden konumlandıracaklar"
Avukat Özgür Sevgi Göral, 2012 Newroz'unun Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) izlediği çözümsüzlük politikalarını sonlandırdığı ve boşa çıkardığı görüşünde.
"AKP ve onun gibi düşünenler kabaca 'Halkı KCK'den ve Öcalan'dan ayıracağız bunun için askeri olmayanlar da dahil herkese saldıracağız, kriminalize edeceğiz' diyordu.
"Geniş kamuoyu vicdanında da büyük tartışma yaratan KCK adı altında sürdürülen baskıları ve tutuklama dalgasını böyle izah ediyordu. Ve binlerce BDP'li seçilmişi, aydını, genci kadını bunun için tutukluyordu.
"Bir süre 'bakın başarılı oldum Kürtler artık sokağa çıkamıyor' diyerek izlediği politikayı kamuoyu nezdinde meşruiyet kazandırmaya çalışıyordu. İşte bu iktidar stratejisini 2012 Newroz'u adeta bir ayaklanmaya dönüşerek ve politik talepler ileri sürerek yıktı attı.
"Bundan sonra Türkiye siyasetindeki bütün politik aktörler 2012 Newroz'unun ortaya koyduğu tabloya göre kendilerini yeniden konumlandıracaklardır."
"Müzakere için adım şart"
Göral, bugün köşe yazarları tarafından yazılan iddiaların kim tarafından ortaya atıldığının belli olmadığını ve bu iddialarda yeni bir şey görmediğini söyledi.
"Bu öneriler yeni olanı hiç görmeden alelacele ve belki de bu Newroz'un görkemi karşısında karşı hamle olarak ileri sürülüyor olabilir."
Hükümetin savaş ortamını bitirmek istiyorsa Kürt sorununun demokratik yönden müzakereyle çözümü için adımlar atmaya başlamasının gerektiğini söyleyen Göral sözlerine şöyle devam etti:
"Dünyanın çeşitli örneklerinde de görüldüğü gibi böyle bir siyasi irade ortaya konulduktan sonra tarafların anlaşmasıyla görüşmeleri kimin yürüteceği çözülebilir bir konudur.
"Bir siyasi parti, uluslararası arabulucular, tarafların güvenilir bulacağı entelektüeller, bizzat savaşan taraflar ya da savaşan tarafların siyasallaşmış/sivilleşmiş kanatları veya kişileri bu süreci yürütebilirler.
"Burada önemli olan tarafların bu konuda anlaşmış olmalarıdır. Zira demokratik müzakere ortamı tarafların birbirine diz çöktürmeye çalışmadığı, eşit koşullarda masaya oturduğu bir siyasi sürece işaret eder.
"Ancak Bila'nın yazısında söz ettiği yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, anayasal olarak vatandaşlık haklarının güçlendirilmesi gibi ifadeler Kürtlerin kolektif hak taleplerine ilişkin hiçbir düzenlemenin yapılmaması gerçeğinin yanında göstermelik olarak kalacaktır.
"Barışmak için temel şartları isyan edenlerin taleplerine kulak vermek, geçmişte yaşananları telafi etmek, kolektif hak taleplerini hayata geçirerek mevcut demokrasinin sınırlarını genişletmek ve ulusa bağlı olmayan bir yurttaşlık tanımının hayata geçirilmesi olarak görüyorum.
"Böylesi bir 'yeni' strateji Türkiye Cumhuriyeti için kendi vatandaşını öldürmekten, zulmetmekten, kaybetmekten, hapse atmaktan çok mu daha zor?" (EKN)