Video: Hikmet Adal, Kurgu: Ferid Demirel
Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
Maraş Göksun’da bir halı saha kompleksindeyiz. Tek katlı, ufak bir sobanın ısıttığı idari kısımda yere atılmış kartonlar üstünde battaniyelerle uyuyan genci yaşlısı çocuğu; saha içerisinde ise getirilen yardımlar arasında battaniye, üst baş arayanlar, su rica eden insanlar.
İlçede ufak bir kaos hakim ama çoğu insan ihtiyatlı. Göksun’un nüfusu yaklaşık 53 bin. Ancak ilçe karayolu trafiğinin aksine bir hayalet şehir görünümünde. Yer yer yanan sokak ışıkları hariç neredeyse hiçbir binada, evde hayat belirtisi yok. Gündüz -5 civarında seyreden hava sıcaklığı gece -18’lere kadar düşüyor.
Göksun Pınarbaşı Maraş ve Elbistan üçgeninin ortasında. İlçeden geçen karayolunda trafik her yöne ağır ilerliyor. Trafikte uzun kuyruklar var. Ambulans sesleri bir dakika olsun susmuyor. iki şeritli yolda araçlar fermuar sistemiyle açılarak ambulanslara yol açıyor.
Halı sahaya giriyoruz. Sahibiyle konuşma fırsatı bularak durumu soruyoruz. “Dört gündür burada kendi imkanlarımız doğrultusunda, elimizden geldiği kadar bir şeyler yapmaya çalışıyoruz” diyor. Yardımların depremden iki gün sonra gelmeye başladığından bahsediyor:
“Şimdi çoğu şey yeteri kadar var. Mesela battaniye, yorgan, yastık gibi şeylerde hiçbir sıkıntı yok. Su, kuru gıda ve ekmek sıkıntısı yok. Fakat zeytin, peynir gibi şeyler hiç gelmedi. Çocuk bezi ve kıyafetinde de sıkıntı çekiyoruz. Ayrıca çadır da Göksun genelinde çok büyük bir problem. Ulaştı ama yetersiz. İlk etapta bir tır geldi. Her mahalleye ikişer tane dağıttılar. İki tane yetmiyor tabii. Mahalleler zaten 3 - 5 bin kişi. Çadırlar da 12-13 kişilik. Haliyle olmuyor.”
Bir arabada iki aile
Bu kez halı sahanın içinde kıyafet bulmaya çalışan bir kadının yanındayız. Kalp hastası olduğunu, kalp piliyle yaşadığını söylüyor. Hatta deprem olduğu gün nakil başvurusu yapmaya gidecekmiş.
Durumunu, yaşadıklarını soruyoruz. İlk iki gün dışarıda kalmışlar. Bugün de oğlunun arabasına geçmişler:
“Evimiz yıkılmadı ama giremiyoruz. Yanımızdaki bina tamamen yıkıldı. Bizim ev çatladı. İki gecedir dışarıdayız. Ancak bugün oğlumun arabasına geçtik, birlikte kalıyoruz. Bir arabada iki aileyiz, yedi kişiyiz bir arabanın içinde. Yakıt da yok, çalıştıramıyoruz. Arabanın içinde öyle oturuyoruz, hiçbir şey yapamıyoruz. Sokakta titriyoruz.
“Kalp hastasıyım ben. Nefes darlığına gelemiyorum. Soğukta kalmamam lazım. Sadece çadır verin, kömür verin başka birşey istemiyorum. Üç gündür jandarmaya gidiyorum ama hiçbir şey yok.”
Köylerde yıkım büyük
Bu kez dışarıdayız. Halı sahanın önünde bir kaymakamlık görevlisine denk geliyoruz. Yardım durumunu soruyoruz. Söze yardım gönderen herkese teşekkür ederek başlıyor:
“Mağdur insan çok. Gerçekten. Herkes, her taraf yardım yetiştirmeye çalışıyor. Şu an kıyafet olsun, yiyecek olsun bitti. Gelen tırları Karayolları Genel Müdürlüğü önünde bekletip başka yerlere yönlendiriyorlar.
“Ama ilk gün çok kötüydü. Herkes burada toplanmıştı. Belki 10-15 kere aş evini aradım yemek için ama bir dönüş alamadım. Sonra Kayseri'den kumanya geldi. Gece 11-12 gibi ancak yemek yiyebildik.”
Görevliye köylerdeki durumu soruyoruz. alabildiğimiz yanıt “Kötü” oluyor:
“Az önce geldim daha bir köyden. Hemen hemen evlerin tamamı yıkık, insanlar dışarıda. Köy dersiniz ama enkazda kalanlar da var. Çıkarıp hemen defnediyorlar.”
Köylerdeki insanların nerede kaldıklarını soruyoruz. “Arabası olan arabada, olmayan çadır kentte ya da burada kalıyorlar” diyerek cevaplıyor.
“Akşam olmasın, Allah yardımcımız olsun”
Bu kez kapıda sigara içen İhsan Baldere’nin yanındayız. Yardımların ulaşmaya başladığını söylese de ağırlığın daha derin hasar almış bölgelere verildiğinin farkında. Şu an için çoğu ihtiyaçlarının karşılandığını söylese de “Barınma sıkıntısı var” diye ekliyor. İlerleyen günlerde bu sıkıntının da çözüleceğini düşünüyor.
Soğuk hava herkes gibi onu da endişelendiriyor. “Akşam olmasın, Allah yardımcımız olsun” diyor:
“Burada hava koşulları çok zor. Akşam içim endişeliyiz. İnsanlar arabada, çadırlarda ısınmaya çalışıyor, sokaklarda ateş yakıyor. Biz de iki-üç gün boyunca ateş yaktık sabahlara kadar. Ama soğuğa fayda etmiyor. İnsanlar arabalarını çalıştırıp öyle yatıyor. Çünkü çalıştırmazsan arabanın içi 5 dakikada dışarısıyla aynı olur.”
(HA)