bianet’in gazetecilik alanında hazırladığı dördüncü elkitabı, Haberde Yargı/Yargı Haberciliği Elkitabı BİA Kitaplığı’nda Türkçe ve Kürtçe olarak yerini aldı.
Çevrimiçi olarak yayınladığımız elkitabını Şengün Kılıç Hristidis yazdı, Gökçer Tahincioğlu yayına hazırladı. Tasarımını ise MYRA üstlendi.
Kürtçe olarak da “Nûçe û Dadkirin/ Pirtûka Destan a Nûçegihaniya Pêvajoya Dadkirinê” ismiyle yayınlanan rehberin çevirisini arkadaşlarımız bianet Kurdî editörleri Murat Bayram ve Ferid Demirel gerçekleştirdi.
TIKLAYIN- Haberde Yargı Elkitabı Türkçe ve Kürtçe Olarak Yayında
Biz de elkitabını yayına hazırlayan Gökçer Tahincioğlu ile Türkiye’de yargı haberciliğini, yanlış veya eksik hazırlanmış bir haberin ne gibi sonuçları olabileceğini ve gazetecilerin kendilerini bu alanda nasıl geliştirebileceklerini konuştuk.
Yargı haberciliğinden kastımız tam olarak nedir? Polis-adliye muhabirliğinden ne gibi bir farkı var?
Geleneksel polis-adliye muhabirliği, medya kuruluşlarının daha kısıtlı personel olanaklarıyla çalıştığı, uzman muhabirlerin aynı anda birkaç alana baktığı dönemde gelişen bir alan.
Hem polis ve yargının iç içe çalışması hem de gazetelerin o dönemde az sayıda muhabiri daha çok siyasete yönlendirmesiyle, tek bir muhabirin neredeyse tüm asayiş, yargı ve hatta sokak olaylarına koşturduğu bir muhabirlik türü.
Bu muhabirlik türü, kadro yapıları değiştikçe, medya çeşitlendikçe zorunlu olarak alanlara ayrıldı.
Önce polis ve adliye muhabirleri ayrı ayrı çalışmaya başladı. Ardından adliye ile yüksek yargı muhabirleri arasında bile ayrı uzmanlık gelişti.
Özünde yapılan iş elbette aynı ancak ayrı alanlara ayrı gazetecilerin bakmasıyla daha teknik, daha detaylı bakılan ayrı alanlar doğdu.
Yargı haberciliği ya da klasik adliye muhabirliği alanların ayrışmasıyla oluşmuş, neredeyse bir hukukçu gözüyle olayları ve gelişmeleri inceleyen bir muhabirlik türü.
Kitapta da yargı haberlerinin titizlikle hazırlanması gerektiğine sıklıkla değiniliyor. Diğer gazetecilik alanlarından farkı ne? Eksik veya yanlış yapılan haberlerin ne gibi sonuçları olabilir?
Bana kalırsa iki temel fark var. Birincisi elbette özel eğitim gerektiren hukuk gibi bir alanda çalışıyor olmanız. Bu, kavramları, ne olacağını, nasıl gelişeceğini bilmenizi gerektiriyor. İkincisi ise uğraştığınız alanların doğrudan insan yaşamıyla ilgili olması.
Yaptığınız yanlış bir haber, bir kişinin damgalanmasına, zor durumda kalmasına, yaşamının değişmesine yol açabiliyor. O kişi yıllarca sizin yaptığınız hata nedeniyle bedel ödeyebilir. Bu yüzden teknik bilgi aslında zorunluluk.
Basit bir duruşma haberinde bile mahkemenin ne karar verdiğini, bunun ne anlama geldiğini, sonuçlarının ne olduğunu doğru yazma zorunluluğu var. Bir basın toplantısını aktarmaktan, bir açıklamayı haberleştirmekten o yüzden bütünüyle farklı.
“Doğrudan insan yaşamına dokunan bir alan”
Gözaltına alınan bir kişi için tutuklandı derseniz, henüz soruşturma aşamasında bir kişiyi suçlu ilan ederseniz.
Bazı olaylarda mağdurun kimliğini deşifre ederseniz çok ciddi sonuçları olabilir.
Örneğin bir cinsel istismar haberinde mahkemenin verdiği çok düşük cezayı, sanki büyük bir ceza verilmiş gibi haberleştirirseniz yine büyük bir hata yapmış ve görevinizi yerine getirmemiş olursunuz.
Tüm bu yönleriyle her an dikkat isteyen, bilgi gerektiren, insan yaşamına doğrudan dokunan bir alan.
Aklınızda bir örnek var mı?
Aslında düzenli takiple günlük örnekler de bulmak mümkün. Yüzlerce örnek var. Hakkında takipsizlik kararı verilmiş kişilerin suçluymuş gibi yazıldığına sürekli tanık oluyoruz. Henüz soruşturma aşamasındayken insanların çok ağır suçlar işlemiş gibi haberleştirilmesine de sürekli tanık oluyoruz.
Cinsel saldırı ya da istismar davalarında, mağdurun anlatımlarının doğrudan haber yapılmasına, isminin ve hatta yaşadığı yerin haberde aktarılmasına da sürekli tanık oluyoruz.
Bütün bunlar sürekli tekrarlanmaması için mücadele etmemiz, çaba göstermemiz gereken kimi bilinçli kimi bilinçsiz yapılan hatalar.
“Usta-çırak ilişkisini yaşatmak imkânsız hale geldi”
Peki, günümüzde bu alanda çalışan gazetecilerin en çok karşılaştığı sorun nedir?
Bana kalırsa iki temel sorun var. Birincisi bu alanda usta-çırak ilişkisi zorunlu ve bir muhabir uzun sürede uzmanlaşabiliyor. Ancak haber kadroları son dönemde o kadar daraldı ki usta-çırak ilişkisini yaşatmak imkânsız bir hale geldi.
İkincisi de iş yoğunluğu. Artık siyaset bütünüyle yargı üzerinden şekilleniyor. Tarihe geçebilecek nitelikte onlarca dava aynı anda görülüyor.
Tek bir muhabirin bütününü izlemesi, takibi, derinlemesine bilmesi neredeyse olanaksız bir hal aldı. Bütün bunlara bir de işsizlik sorununu eklemek lazım. Çok nitelikli gazeteciler işsiz ve çalışacak mecra bulamıyor.
Yargı haberciliği yapmaya başlamak isteyen veya halihazırda yapan gazetecilere ne tavsiye edersiniz? Nereden başlamak gerek kaliteli yargı haberleri yapmak için?
Önce alana hakim olmak gerekiyor. Yargı nasıl işliyor? Kim, hangi görevi yürütüyor? Bütün bu dosyaların oluşum süreci ne?
Artık sadece düz bakmak da yeterli değil. Kimin, hangi motivasyonla hareket ettiğini bilmek için siyaseti de yakından izlemek zorunlu.
Temel hukuki bilgilere hakim olmak, sonrasında bunu geliştirmek, uzman hukukçularla sürekli çalışmak ve dosyaları çok yakından takip etmek, belge belge okumak olmazsa olmazlar.
Düzenli duruşma takibi, fikri takip de bu alanda zaten yapılması gerekenler. Tüm bu süreçlere hakim muhabirler zaten çok kaliteli haberler yapıyorlar.
Medya kuruluşları için nasıl bir tavsiyeniz var?
Son dönemde egemen medyada polis ve adliye haberciliği ikinci plana itilmiş durumda. Herhangi bir gazetecinin günlük gelişmeleri aktarması yeterli görülüyor. Kadrosunda uzman muhabire yer veren çok az mecra kaldı. Ancak bunun eksikliği de bariz biçimde görülebiliyor.
Alternatif medyada ise genç arkadaşlara ağır yükler verildiği görülebiliyor. Medya kuruluşlarının kadrolarında mutlaka uzman yargı muhabirine, adliye muhabirine, polis muhabirine yer vermesi gerekiyor.
Bununla da yetinmemesi, o alanlarda daha genç arkadaşları, uzman muhabirlerin yanında başlatarak, deneyim kazanmalarını sağlamaları şart.
Türkiye gibi işlerin yargı üzerinden yürütüldüğü bir ülkede, gerçekten habercilik derdi olan medyanın bu alanları görmezden gelmesi, eksik bir habercilik yaptığı anlamına gelir. (EÜ/EKN)