Nazi Almanyasının Propaganda Bakanı Joseph Goebbels'in sekreteri Brunhilde Pomsel 30 Ocak 2017’de hayatını kaybetti. Öldüğünde 106 yaşındaydı.
Pomsel, hayatının ilk ve son detaylı röportajını 105 yaşında, Florian Weigensamer’e vermişti.
Pomsel, Nazilerin propaganda makinesinin tam kalbinde çalıştı. Hayatı hakkında yayınlanan filmde pişmanlığından ve korkunç patronunun özel taraflarından bahsediyor.
Kate Connoly’nin 15 Ağustos 2016’da the Guardian’a, Pumsel’ı konu alan “Joseph Goebbels’ 105-year-old secretary: ‘No one believes me now, but I knew nothing” makalesini bianet için Şimal Parlak ile Damla Sandal Türkçeleştirdi.
“Sabahları onu nadiren görüyorduk” diyen Brunhilde Pomsel, gözlerini kapadı ve çenesini ellerinin arasına alarak eski patronunu anımıyor. “Brandenburg Kapısı'nın yanındaki küçük sarayından, büyük propaganda bakanlığının bağlı olduğu yere doğru yürürdü. Küçük bir dük gibi adımlar atarak Unter den Linden'deki güzel bürosundaki kütüphaneye giderdi.”
Mobilyanın ne kadar zarif olduğuna dikkat çekerek, gülümseyerek, beş başka sekreterle birlikte Joseph Goebbels'in ofisinde bir ön oda içinde oturduğu rahatsız atmosferi ve Goebbels’in tırnaklarına her zaman nasıl düzgün bir şekilde manikür yapıldığını anlatıyor.
"O geldiğinde daima bilirdik, ancak ofisini terk edinceye kadar onu görmezdik, doğrudan odamıza giden bir kapıdan yanımıza gelirdi. Böylece ona tüm sorularımızı sorabilirdik ya da onu kimin aradığını bildirirdik. Bazen çocukları ziyarete gelirdi ve babalarının iş yerini ziyaret etmekten dolayı çok heyecanlanırlardı. Ailenin güzel Airedale'siyle birlikte gelirlerdi. Çok kibar davranırlardı ve reverans yapıp ellerimizi sıkarlardı. "
Pomsel hayatının ilk ve son detaylı röportajını 105 yaşında verdi ve geçen sene sol gözü görme yetisini kaybetti.
Pomsel günlerinin sayılı olmasının onu rahatlattığını söylüyor. “Bana kalan bu kısa zamanda –ve umuyorum ki yıllar değil aylar olur-sadece dünyanın eskiden olduğu hale dönmemesi umuduna sarılıyorum, gerçi bazı korkunç gelişmeler var, değil mi? Hakkında endişeleneceğim bir çocuğum olmadığı için rahatlıyorum.”
Peki, Nazi önderliğinin içinde yaşayıp muhtemelen hayatta kalan son insan olan Pomsel’in sessizliğini şimdi bozmasının nedeni ne?
"Kesinlikle vicdanımı rahatlatmakla ilgili değil" diyor.
Nazi propaganda mekanizmasının kalbinde olduğunu itiraf eden Pomsel, ölen askerler hakkındaki istatistikleri içeren çalışmasını ve ayrıca kızıl ordu tarafından tecavüz edilen Alman kadınların sayısının abartılmasını biraz garip bir şekilde "başka bir iş" olarak tanımlıyor.
30 saat süren konuşmalarından derlenen “Bir Alman’ın Hayatı” Münih Film festivalinde gösterildi. Bu, onun benim sorularıma “nazik cevaplar” vermesinin nedeni. “Benim açımdan önemli, filmi izlediğimde, yaptığım yanlışları anladığımı fark ettim, ama gerçekten Goebbels’in ofisinde başka bir şey yapmadım” diyor.
Çoğunlukla bunun gibi hayatın sonunda yapılan açıklamalar pişmanlık hissiyle doludur. Fakat Pomsel tövbe etmiyor. Abartılı jestleri ve yüzündeki geniş sırıtış ile dikkat çekiyor. Birçok Alman’ın yaptığı gibi davranışlarında ısrar etmesinde onu güçlendiren bir şey varmış gibi görünüyor.
“Günümüzde Nazilere karşı ayaklanacaklarını söyleyen insanlar, inanıyorum ki bu insanlar bu konuda samimi, ama inanın bana, çoğu bunu yapamazdı." Nazi partisinin yükselmesinden sonra, “tüm ülke bir büyü altındaymış gibiydi” diye ısrar ediyor. "Siyasete ilgi duymadığımı söyleyerek suçlamalara karşı kendimi savunabilirdim, ama gerçek şu ki, gençlik idealizmi kolayca boynunuzun kırılmasına neden olabilir."
White Rose Direniş Hareketi’nde aktif olan anti-Nazi aktivist ve öğrenci Sophie Scholl’un dava dosyasını teslim aldığını hatırlıyor. Scholl, Münih Üniversitesi’nde savaş karşıtı broşürler dağıtarak Şubat 1943’te vatana ihanet nedeniyle infaz edilmişti. “Bana Goebbels’in özel danışmalarından biri tarafından dosyanın güvenli bir yere koyulması ve ona bakmamam söylendi. Yani ben de bakmadım ve kendimden oldukça memnun oldum. Çünkü bana güvendi ve bu onura ulaşma isteğim o dosyayı açma merakımdan daha güçlüydü”diyor Pomsel.
Pomsel, kendisini Prusya disiplinin bir ürünü olarak tanımlıyor. Yedi yaşındayken, Birinci Dünya Savaşı’ndan dönen babasının aile yatak odasındaki tuvalete gitmesini yasakladığını hatırlatıyor. "Tuvalete gitmek istiyorsak, tuvalete ulaşmak için bütün cadıları ve kötü ruhlara karşı kendimizi cesaretlendirmek zorunda kalırdık.” O ve kardeşlerinin itaatsizlik ettikleri zaman “halı sopası” ile dövüldüğünü anlatıyor. “Bu Prusyalı şey, görev bilinci, benimle birlikte kaldı.”
Pomsel, 1942’de Propaganda Bakanlığı’na transfer olması için önerildiğinde 31 yaşındaydı ve hem devlet yayın kurumunda hem de iyi maaş alan bir sekreter olarak çalışıyordu. Bu sekreterlik işini ancak Nazi partisinin bir üyesi olduktan sonra garantiye aldı. “Beni sadece bulaşıcı bir hastalık durdurabilirdi,” diye ısrar etti. “Gururum okşanmıştı, çünkü radyo istasyonundaki en hızlı daktilocu olduğum için ödüllendirilmiştim.”
Pomsel, bir dizi vergiden muaf ödeneklerin listelendiği maaş bordrosunun yanı sıra çoğu arkadaşının kazancına göre küçük bir servet sayılan 275 Marklık maaşını hatırlıyor.
Pomsel, Adolf Hitler’in iktidara geldikten sonra hayat dolu ve kızıl saçlı arkadaşı Eva Löwenthal için hayatın giderek zorlaştığını not ediyor. Pomsel, radyoda oldukça popüler olan bir sunucunun tutuklanmasıyla da şok oluyor. Tutuklanan kişi, eşcinsel olduğu için cezalandırılarak toplama kampına gönderiliyor. Ama Pomsel sistemin fiziki merkezinde olmasına rağmen Nazi rejiminin düşmanlarına karşı uyguladığı yıkımın farkında olmadığını ve izole bir ortamda kaldığını belirtiyor.
“Bu günlerde bize kimsenin inanmadığını biliyorum. Herkes bizim her şeyden haberdar olduğumuzu düşünüyor. Biz hiçbir şey bilmiyorduk, her şey başarılı bir şekilde gizli tutuluyordu.” Arkadaşı Eva dahil ortadan “kaybolan” Yahudilerin tekrar iskan edilmeye ihtiyaç olduğu için Sudetenland’taki köylere gönderildiklerine inandığı için saf olduğunu kabul etmeyi reddediyor. Pomsel,“Bunun makul bir şey olarak göründüğüne inandık – buna aldandık”diyor.
Ebeveynleriyle birlikte kaldığı daire bir bombalı saldırıda yok edildiğinde Goebbels’in eşi Magda, bu felaketi hafifletmek için ona mavi Şevyot yününden ipek astarlı bir takım elbise hediye etmiş. Pomsel, “Bundan önce veya o zamandan beri hiç o denli şık bir şeye sahip olmadım”diyor. “İkisi de bana karşı oldukça nazikti.”
Pomsel, patronunu “kısa ama bakımlı”, “centilmen ifadeli”, “en iyi kumaştan takım elbiseler giyen ve hep hafif bronz tenli” biri olarak anımsıyor. “Her zaman bakımlı elleri vardı, muhtemelen her gün manikür yapıyordu”diyor düşündüğü şeye gülerek. “Gerçekten onunla ilgili eleştirilecek hiçbir şey yoktu.” Hatta Goebbels topalladığı için ona üzülüyor, “Bu onu biraz daha kibirli yapıyordu” diyor. Sadece bazen Nazilerin ölümcül amaçları için yalan söylemeyi bir sanata çeviren bu adamın anlık bir bakışını yakaladığını anlatıyor. (Goebbels’i) Şubat 1943’te Berlin Sportpalast’taki kötü şöhretli “topyekûn savaş” konuşmasını yaparken gördüğünde dehşete düşmüş. Pomsel ve diğer iş arkadaşına sahneye yakın bir yer de, Magda Goebbels’in hemen arkasında bir yer verilmiş. Bu konuşma Stalingrad savaşından sonra gerçekleştirilmişti, ve Goebbels Almanya’nın karşı karşıya olduğu tüm tehditlere karşı tüm şartları zorlamak için halkın desteğini almayı umuyordu. “Hiçbir oyuncu medeni ve ciddi birinden kaba ve atıp tutan birine dönüşme konusunda daha iyi olamazdı… Ofiste soylu bir zarafete sahipti ve sonra onu öfkeli bir cüce gibi görmek, böyle bir zıtlığı hayal bile edemezsiniz.”
Pomsel’in odaklandığı detaylar kendisinin daha rahat hissedeceği şekilde hikayesini düzenleme şeklini yansıtıyor olabilir. Ama cehalet ile korkuyla karışık bir saygının bir araya gelmesi, ayrıca hükümet konağındaki koca ofis kompleksinin sağladığı korumanın Pomsel’i gerçeklerden koruduğu da akla yatkın.
Hitler’in 1945’teki doğum gününden sonra Pomsel için alışık olduğu hayat aniden sone erdi. Savaşın son günleri süresinde Goebbels ve maiyetine Hitler’e “Führerbunker” diye bilinen yeraltı sığınağında katılma emri verildi. “İçimdeki bir şey ölmüş gibi hissettim”diyor Pomsel. “Alkolün tükenmemesinden emin olmaya çabalıyorduk. Bu hissizliği korumak için oldukça gerekliydi.” Olayları doğru sırayla anlatmak için özen gösterirken işaret parmağını kaldırıyor. Goebbels’in asistanı Günther Schwägermann’ın Hitleri’in 30 Nisan’da bir sonraki günde Goebbels’in ölüm haberleriyle nasıl geldiğini anımsıyor. “Ona sorduk: ‘Karısı da mı?’ ‘Evet.’ ‘Ya çocukları?’ ‘Çocukları da.’” Şu sözleri eklerken başını eğiyor ve sallıyor: “Nutkumuz tutulmuştu.”
Pomsel ve diğer sekreterler beyaz yemek torbalarını kesmiş, onları Ruslara göstermek için büyük beyaz bir teslim bayrağına çevirmişlerdi.
İleriki kaçınılmaz tutuklanmaların konusundaki stratejilerini tartışırken, Pomsel çalışma arkadaşlarına gerçeği söyleyeceğini söylemiş, “Joseph Goebbels’in propaganda bakanlığında stenograf olarak çalıştığımı.” Berlin’in içindeki ve yakınındaki çeşitli Rus hapishane kamplarında geçirmek üzere beş yıl hapis cezasına çarptırılan Pomsel’ın “Güllük gülistanlık değildi” sözü o dönemle ilgili tek söyleyeceği şeydi. Ancak eve döndüğünde Holocaust’un farkına varan Pomsel, bunu “Yahudi meselesi” olarak adlandırmakta ısrar ediyor.
Pomsel, devlet yayın kurumunda sekreterlik işi bulduğunda, hayatını, önceki hayatından pek de farklı olmadan sürdürmeye başladı. Yönetici sekreterliğinden program yöneticiliğe yükseldi, iyi gelirli bir işin ve 1971’de 60 yaşında emekli olmadan önce yaptığı seyahatlerin sağladığı ayrıcalıklı bir hayata sahip oldu.
Ancak Yahudi okul arkadaşı Eva hakkında araştırma yapması savaştan tam altmış yıl sonrayı buldu. 2005’te Holocaust Memorial açıldığında, Münih'teki evinden bunu görmeye gitti. “Bilgi merkezine gittim ve onlara Eva Löwenthal adında birini kaybettiğimi söyledim.” Bir adam kayıtları gözden geçirdi ve çok geçmeden arkadaşını buldu. Arkadaşı Kasım 1943’te Auschwitz’e sürgün edilmiş ve 1945’te öldüğü açıklanmıştı.
Başını arkaya yaslayıp bir elinin parmak uçlarıyla gerdanlığının zinciriyle oynarken “Onun adını bulduğumuz makinedeki isim listesi durmadan ekranın aşağısına doğru inmeye devam etti” diyor. (KC/ŞP-DS/EA)